Geçtiğimiz hafta Türkiye, oldukça yoğun bir diplomasi trafiğine ev sahipliği yaptı. Ankara’da gayri resmi NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı gerçekleştirilirken, Ukrayna-Rusya arasındaki ateşkes girişimleri için de istikşafi görüşmeler düzenlendi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Ankara ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme, Putin’in ateşkes çağrısının bir blöf olup olmadığını değerlendirme açısından kritik bir fırsat sundu. Türkiye, bu hassas süreçte taraflar arasında yapıcı ve kolaylaştırıcı rolünü sürdürdü.
İstanbul’da ise Almanya, İngiltere ve Fransa’nın üst düzey temsilcileri, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ile nükleer zenginleştirme programını ve Washington ile yürütülen müzakereleri masaya yatırdı. Fransa, Tahran yönetiminin sözde ‘ajan’ oldukları gerekçesiyle iki Fransız vatandaşını rehin diplomasisi çerçevesinde tutuklamasına rağmen, soğukkanlı şekilde bu görüşmelere katıldı. Fransa’nın İran nezdindeki diplomatik girişimleri henüz netice vermedi. Paris, rehine krizini Uluslararası Ceza Mahkemesine başvurarak hukuki yollarla çözmeyi hedefliyor.
Antalya’da kritik görüşmeler
Antalya’da gerçekleşen NATO toplantısı da yoğun diplomatik temaslara sahne oldu. Ukrayna Dışişleri Bakanı’nın toplantıya katılması, Suriye Dışişleri Bakanı’nın ise önce ABD Dışişleri Bakanı ile ikili görüşme yapması, ardından Türkiye ile üçlü zirvede bir araya gelmesi, ABD’nin Suriye yaptırımlarını kaldırma olasılığını gündeme taşıdı. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki dengeleyici ve aktif diplomasisini bir kez daha gözler önüne serdi.
NATO toplantısı öncesinde Almanya Başbakanı Merz’in NATO Genel Sekreteri Rutte ile görüşmesinde, Türkiye’ye Eurofighter satışı konusunda adım atılacağı açıklandı. Rutte’nin Türk savunma sanayisine yönelik övgüleri dikkat çekti. Tüm bu diplomatik hareketlilik, Yunan basınında geniş yankı buldu. Kathimerini ve Ta Nea gazeteleri; Türkiye’ye silah satışı, savaş uçağı üretimi, PKK’nın kendini feshetmesi ve Afrika’daki artan etkisi gibi konuları öne çıkardı.
Ancak asıl ilginç olan, Yunanistan’ın Türkiye’nin başarılarını haberleştirirken, aynı zamanda bu gelişmelerde kendisinin neden etkisiz kaldığını sorgulamasıydı. Ta Nea gazetesi, Yunanistan’ın kendi iç sorunlarına gömüldüğünü ve jeopolitik gelişmelerde geri planda kaldığını itiraf etmek zorunda kaldı.
Yunanistan, neden yakınıyor?”
Burada anlamakta zorlandığım bir çelişki var: Türkiye ile dostane ilişkiler kurmayan, işbirliğine mesafeli duran bir ülke, bölgesel gelişmelerde etkisiz kaldığından neden yakınıyor? Üstelik bu sorunun cevabı, Yunanistan’ın kendine bakmasında gizli.
Yunanistan’da Türkiye ile yakın çalışan diplomatlar genellikle dışlanıyor. Türk-Yunan geriliminden beslenen çevreler, yıllar boyu bu düşmanlığı kariyer fırsatına dönüştürdüler. Hâlâ Türkiye’ye zarar vermeyi hedefleyen figürler, ülke siyasetinde etkili konumlarda bulunuyor. Bu anlayış, Yunanistan’ın ilişkileri geleceğe taşıyamamasının, tarihin yükü altında ezilmesinin temel nedeni. Oysa Avrupa Birliği üyesi olmanın bir felsefesi var. Fransa ile Almanya’nın geçmişteki düşmanlıklarına rağmen 62 yıldır Elysée Antlaşması çerçevesinde örnek bir işbirliği yürütmesi bunun en güzel örneğidir.
Bu dostluğun sembolik ve anlamlı bir örneği, yıl başında İstanbul’da yaşandı. Fransız Başkonsolos Nadia Fanton ve Alman mevkidaşı Regine Grienberger temsili olarak bir günlüğüne koltuk değiştirip birbirlerinin dillerinde konuştular. Fanton’un Fransız aksanıyla Almanca konuşması oldukça sempatikti. Grienberger’in ise Fransızca konuşurken sergilediği Alman aksanı, jestin samimiyetini daha da artırdı.
Bu tür semboller, geçmişi unutmadan ama geleceğe odaklanarak barışçıl ilişkiler kurmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Ve Yunanistan… İşte bu yüzden Yunanistan’ı anlamakta zorlanıyorum. Geçmişe saplanıp kalan, Türkiye ile dostluk adımları atmayan bir ülke, neden etkisiz kaldığını sorgulamak yerine şikâyet etmeyi tercih ediyor? Belki de sorun bendedir.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Mehmet Tez
‘İdeallere yer yokmuş gibi davranıyorlar’
18 Mayıs 2025