Silahtan önce son çıkış...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbay- can’dan dönerken Suriye’de yaşananlara dair söyledikleri gelecek açısından çok önemli.

Önce bir noktanın altını çizerek başlayayım:

SDG, Şam Yönetimi’yle bir mutabakat metni imzaladı ama askeri hareketliliğini sürdürüyor.

Mesela Koalisyon güçlerinin boşalttığı yerlere silahlı güçlerini sevk ediyor, Tışrin Barajı çevresinde yığınak arttırıyor.

Aynı anda Irak’ın kuzeyinden, Kuzey Suriye’ye pompalanan milliyetçilik baskısını da takip ediyor.

Kâğıt üzerinde SDG’nin 60 bin kişilik bir gücü var ama durum gerçekte öyle de değil.

Artan gerilim ve ABD’nin dağıttığı 300 dolarlık maaşları kesmesi SDG içerisindeki Arap grupları kopardı.

Bugün SDG’nin silahlı güçleri 15 ile 20 bin kişi arasına düştü yani artık çok daha kolay bir askeri hedef haline geldiler.

SDG’nin “ABD askerleri Suriye’de oldukça kimse bize dokunamaz” okuması eski zamana dair bir okuma, aslında onlar da sahada ABD’nin kiminle çalıştığını, nerelerden çekildiğini gayet net görüyorlar.

Bunları alt alta yazınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “oyalıyorlar” uyarısı önemli bir uyarıdır.

Belli ki Şam Yönetimi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak adına sonsuz müzakere değil, yeterince müzakere sonra silahlı mücadele ilkesini benimsiyor.

Unutulmaması gereken bir diğer unsur Ankara’nın Terörsüz Türkiye planında PKK’nın Suriye kolu ve Avrupa yapılanmasının da gereğini yapması var.

Yanlış okuma, yanlış sonuçlara yol açacaktır ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, silahtan önce son çıkışın uyarısını yapıyor...

Barışa gerçekle yüzleşerek ulaşmak...

Kısa adı SAFE olan Avrupa İçin Güvenlik Eylemi dün resmen devreye girdi.

Kaynağı, Rusya korkusu ve ABD’nin Avrupa’yı savunma isteksizliği olan bu program savunma alanında, daha fazla ve daha ucuz üretimi hedefliyor.

Avrupa Birliği, bu hedefe ulaşmak için 150 milyar euro’luk bir fon oluşturuldu.

Eylem planına AB’yle üyelik müzakeresi yürüten, AB adayı hatta potansiyel AB adayı ülkeler de faydalanabilecek.

Yani Türkiye de bu kapsamda projenin bir parçası oldu.

Atina’nın Türkiye’nin bu projeye katılmasını istemediği sonra da belirli şartlarla katılması istediği ama başaramadığı biliniyor.

Oylama nitelikli oy çokluğuna göre yapıldığı için Atina veto kartını kullanamadı ama ileride kullanabilir mi, kullanabilir.

Fakat, AB’nin nüfusu en kalabalık ülkeleri Almanya ve Polonya, AB’nin savunma sanayiinde gelişmiş iki ülkesi İspanya ve İtalya, Türkiye’nin bu eylem planında yer almasını sonuna kadar destekliyor, Fransa da bir itirazda bulunmuyor.

Avrupa Birliği’nin en büyük 5’i Türkiye’den yana tavır aldığında veto kartı kullanmanın bir maliyeti olur.

Kaldı ki ilk aşamada üretim iş birliği mühimmat, füzeler, topçu sistemleri, küçük insansız hava araçları ve anti-drone gibi Türkiye’nin gelişim gösterdiği alanlarda olacak, bu da Avrupa büyüklerinin iştahlı olmalarını sağlıyor.

Atina, düzenlemenin 16. Maddesi’nde yer alan üçüncü bir ülkenin katılımının, bir AB üyesinin ya da tüm AB’nin savunma ve güvenlik çıkarlarına tehdit oluşturması halinde engellenebileceği maddesine çok güveniyor ama kazın ayağı öyle değil.

Bugün Türkiye ile müzakerelerin durmuş olmasının sebebi Almanya ve Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmasıdır.

Brüksel’de büyükler istediğinde ekonomik ve nüfus olarak daha küçük olan ülkelerin vetolarını ortadan kaldıracak teşvik ya da ceza sistemleri fazlasıyla var ve gerektiğinde bunlar mutlaka kullanılır.

Yunanistan’ın başta Türkiye olmak üzere sorun yaşadığı her konuda sırtını dayadığı AB’nin kendi menfaatlerine göre konumlanacağı fark etmesi önemli.

Gerçek bir barışı, başkalarının özellikle de menfaatine göre konumlananların gölgesi olmadan kurabiliriz.

Ahlak enflasyonu ve turizm

Rus seyahat servisi “Tutu” ve restoran zinciri Rostic’s tarafından bir anket yapılmış.

Ankete göre, yurt dışı seyahatlerinde en pahalı gıda fiyatlarının olduğu ülkeler arasında Türkiye (%31) ve Fransa (%13) ilk sıralarda yer aldı.

İtalya (%12), Tayland (%10) ve Birleşik Arap Emirlikleri (%8) de pahalı destinasyonlar arasında sıralandı.

Türkiye’de fiyat algısının bozulduğunu ve çoğu işletmenin bunu istismar ettiğini zaten yaşıyoruz ama bu fırsatçılık turist yollayan ülkelere de bilgi olarak ulaşmış durumda.

Bu istismara artık dur deme zamanı geldi de geçiyor bile...