Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Rüyasında küp küp altın görenler evlerini yıkıyor, belediyeden izin alarak ya da almayarak kazılar yapıyor, dinamitler patlatıyorlar… Bununla da kalmıyorlar; tarihi eserleri çalıyorlar, parçalayıp tahrip ediyorlar. Erzurum’da 1916 yılında Rus işgaline karşı Kargapazarı dağlarında direnirken şehit düşen 350 subay ve erin naaşlarının bulunduğu 100 yıllık geçmişi olan tarihi şehitliğin, define avcılarının talanına uğraması gibi…

Emlakçıdan Truva Tarihi

Medya ve internet sitelerinde define arayıcılarıyla ilgili çıkan haberlere baktığımızda definecilerin Anadolu’da neredeyse girmediği antik kent kalmamış. Eline harita, dedektör, dinamit alan herkes gördükleri her figürü define işareti sanıyor olmalılar ki; Anadolu’da boş buldukları tüm höyük, örenyeri ve nekropolleri dinamitlerle parçalamışlar.

Haberin Devamı

Son olarak; arkeologlar dururken Bodrum’da bir emlakçının çıkıp 500 trilyon değerinde Truva hazinelerinin önemli bir bölümünün Bodrum civarında olduğunu söylemesi medyada geniş yer buldu. Ancak Milliyet haklı olarak haberi görmedi ve konuyu uzmanlarına sordu. Uzmanlar bilimsel hiçbir veriye dayanmayan bu tür açıklamalarla, tarihi eser kaçakçılığının teşvik edildiğini, bu tür söylemlerin her yerde kaçak kazı yaptırmaktan başka bir işe yaramayacağını söyleyince Milliyet emlakçının açıklamalarını “Deli saçması” başlığıyla yayımladı.

Define arayanların fütursuzluğu, tarihi eserlere verilen tahribatlar, uzman olmayan insanların bu tür konularda görüş bildirmesi bu işin ciddi eğitim sorunu olduğu yönündeki tartışmaları da hızlandırdı.

Medyanın da sorumluluğu var

Kendisi de Arkeoloji eğitimi almış, bu alan da uzman olan meslektaşım gazeteci Ömer Erbil eğitimin önemli olduğunu ancak medyaya da bu konuda büyük sorumluluk düştüğünü hatırlatarak şöyle diyor:

“Defineciliğin önüne geçmenin en önemli unsuru elbette eğitim bilincidir. Halli hazırdaki 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Yasası’nın eserleri korumakta yetersiz kaldığı da aşikâr. Mutlaka eski eser tahribatının önüne geçmek için yasalar yönetmelikler çıkarılmalı. Ancak tüm bunlar yapılırken kamuoyunu bilgilendiren, eğitimi besleyen en önemli iletişim aracı medyaya da ciddi görev düşüyor.

Haberin Devamı

Medya toprak altından çıkan her buluntuya para değeri biçmek alışkanlığından da medya biran evvel vazgeçmeli. Onun tarihsel kıymeti, bilimsel değeri biçilen fiyattan çok daha değerli.”

Peki medya ne yapmalı?

Eserin tarihteki yeri ve günümüz için ne anlam ifade ettiği topluma anlatılmalı. Çağlar öncesinden gelen her hangi bir buluntuya erişmenin verdiği şansı, bizlerin de koruyarak gelecek kuşaklara tanımamız gerektiği vurgusu yapılmalı. Bulunan eserin tarihi, menşei, insanlık geçmişindeki önemi, bulan kişinin buluş öyküsü, nasıl korunacağı, bugüne nasıl ulaştığı gibi bilgiler bu tür haberlerin asli unsuru olmalı.

Medya bunun yerine bilmem kaç milyon dolar eder türünden kültür varlıklarına yaklaşım göstermemeli. Aksi halde bu durum definecilerin iştahını kabartmak, kaçak kazıya yöneltmekten başka bir hizmeti olmayacaktır.

Haberler defineciliği teşvik ediyor

Haberin Devamı

Yine Çanakkale’de patlayan su borusunu tamir için yapılan kazı sırasında lahitler bulunmuştu. Bazı medya organlarında haber “bulunan lahitten altın çıktı” başlığı ile sunuldu. Yani orada lahitlerin bulunması değil içinden altın çıkması haberleştirildi. Böyle sunulduğunda da her lahitin içinde altın varmışçasına antik kentlerdeki nekrapoller, tümülüsler definecilerin hedefi haline geliyor.”

Erbil’in de dediği gibi; medya tarihi eser haberlerine değer biçmek ve onları alınıp satılır bir meta olarak görmekten vazgeçmeli, onların insanlığın ortak değeri olduğu vurgusuna dikkat etmeli…