Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de siyasete yönelik en kestirme ‘çözüm’ yolları; hemen her dönemde apoletleri, postalları, tankları, kendi hukuku, kendi yasası, kendi anayasasıyla askerden geldi. Şiddet ve baskıyı meşrulaştırarak geldi. 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de... Tek başına gelmedi; medyanın darbeyi öven, komutanları alkışlayan, sonrasında siyaseti ve sokaktaki insanı kutuplaştıran manşetleriyle geldi...
Türkiye’de demokrasi kültürünün oluşmamasında medyanın günahı büyüktür.
Bugün 36 yıl sonra medya, tarihinde ilk kez, kendisini korkutan, sindiren, cezalandıran darbecilere karşı farklı bir duruş sergiledi:
Darbe girişimini ciddiye almadı, halkı sokağa çıkması konusunda cesaretlendirdi, gazetesini basan asker karşında soğukkanlılığını korudu, siyasi direnci alkışladı, siyasilerin halka ‘darbeye karşı meydanlara çıkın’ çağrılarını defalarca yineledi. Siyaset ve medyanın darbeye karşı ortak tavrı karşısında insanlar da sokaklara aktı, meydanları doldurdu, tankların üstüne çıktı, askerlerin üzerine yürüdü ‘dur’ dedi ve durdu...
***
Sadece Türkiye’de değil dünyada da ‘güç’ dengesi değişti. Bu nedenle Türkiye’de ilk kez; seçmen iktidara taşıdığı partisi için askere karşı ayaklanıyor, medya darbeye karşı siyasetin yanında yer alıyor. Doğrusu da budur. Türkiye darbeler konusunda tecrübelidir. En kötü siyasetin bile, amacı ne olursa olsun bütün darbelerden daha iyi olduğunu bilir. Bugüne kadar orduda, 27 Mayıs’tan sonra, ‘emir-komuta’ zinciri dışında oluşmuş darbe teşebbüslerinin hiçbirinin başarıya ulaşmadığını da...
Demokrasilerde halkın oyuyla, seçimle gelenleri darbeyle gönderemezsiniz. Dolayısıyla tepkileri sokağa taşımak, meydanlara çıkmak, eylemin ruhuna uygun gösterilerde bulunmak bir haktır. Ama sokaktaki insan aynı zaman da agresiftir, öfkelidir, çabuk provoke olur ve her an kontrolden çıkabilir ve nitekim teslim olduğu halde bir askerin boğazının kesilmesi, bazı askerlerin gazetecilerin öldüresiye dövülmesi, basına yansımayan birçok geceden başlayıp sabaha kadar süren şiddet olayı bu ruh halinin bir sonucudur. Bu olayların büyümemesinde soğukkanlı davranan, darbecilerin emrindeki askerleri halkın linç etmesinin önüne geçen aslında ne basın ne siyaset, polisin bizzat kendisiydi.
Dolayısıyla böyle bir çağrıda bulunurken, basının bunun olası en tehlikeli sonuçlarını da düşünüyor olması gerekiyor. Basın darbe geleneği olan askerin karşısına, linç kültürüyle beslenmiş bir insanı çıkarttığında bunun bir katliama, bir linç kültürüne daha da büyük olaylara dönüşüp dönüşmeyeceğini doğru okuması gerekir.
***
Sancılı zor bir dönemden geçiyoruz. O nedenle bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Darbelere karşı sokağa mı çıkılacak? İnsanlara önce hukuka bağlı, demokratik, laik bir devlet için sokağa çıkıldığını hatırlatın. Toplumdaki kutuplaşmaların önüne geçmek için eylemin ruhuna uygun sloganların atılmasının öneminden bahsedin. Meydanlara çıkmanın şiddet uygulamak, yok etmek için olmadığının altını çizin. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde medyanın özgür ve bağımsız ve eleştirel olmasının önemi üzerinde durun.
Tarihinde ilk defa darbelere karşı ortak bir duruş sergileyen medyanın, bu tavrı bu mesleğin ilkeleri adına, demokrasi adına, insanlık adına her yerde her zaman herkese karşı sürdürmesinin neden önemli olduğunun da altını çizin...