Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili ilk derslerimi nereden aldım diye düşününce aklıma bir ilkokuldaki resimli hayat bilgisi kitapları geliyor, bir de televizyon reklamları. O evin içinde yemek yapan (bizim kitaplarda reçel – turşu versiyonları da vardı), örgü ören, çamaşır – bulaşık yıkayan, ortalığı temizleyen, ‘boş zamanlarında’ da çocuklara ders çalıştıran süper anneler… Ve babalar? Baba yoktu evde. Akşam yorgun eve gelen bir kişiydi, ona gazetesini verip dinlendiriyorduk, anne zaten yorgun değildi, evdeydi çünkü. 

Haberin Devamı

Reklamlarda da öyle değil miydi zaten? Bütün elektrik süpürgeleri, çamaşır – bulaşık deterjanları, makineleri, balerinalar falan kadınların oyuncağıydı. Onlar evde eğleniyorlardı. Ben bir annenin kendisine doğum günü hediyesi ütü alınırsa mesela, çok da mutlu olmayabileceğini fark ettiğimde çok şaşırmıştım. Neden, ev işi deli gibi keyif alınan bir şey değil miydi kadınlar için? Biz öyle izliyorduk hep? 

Aradan yıllar geçti ve neyse ki bir şeyler de bir ölçüde değişti. Artık biliyoruz ki ev işleri kadınların hobisi değil, birileri bunları yapması gerektiği için ve erkekler toplumsal uzlaşmayla bundan muaf kılındığı için bütün o silip süpürme işleri onlara kalmış durumda. 

Ama gerçekten sadece ‘bir ölçüde’ bir değişim bu ve bunda evlerimizin hâkimi televizyon dizilerinin ve araya giren reklamların büyük payı var. Bir bulaşık deterjanı mesela kendisine reklam yüzü olarak Özcan Deniz’i seçiyorsa bu sevinilesi bir adım ve hâlâ bir haber. 

Yılın son haftasında yayınlanan “Kızıl Goncalar” dizisi, sıralarında yetişkinlerin oturduğu bir sınıfta başlıyordu, tahtada “Kızım sana söylüyorum, oğlum sen anla” yazıyordu. Özcan Deniz ya da Doktor Levent, evdeki davranışlarımızla çocuklarımıza verdiğimiz mesajlardan söz ediyor; bir adam evde iş yapmıyorsa, karısı da ondan bunu beklemiyorsa, oğullarına “ev işleri senin sorumluluğunda değildir” demiş oluyorlardı. Doğal olarak kızlarına da “bu senin işin evladım” demiş oluyorlardı, “ileride evlendiğinde kocandan bu tip yardımlar isteme”. Böylece bu düzen aynı şekilde sürüp gidiyordu. 

Haberin Devamı

Dersin devamında Türkiye’de ailelerin yüzde 83’ünde ev işlerinin kadınların sorumluluğunda olduğu istatistiki bilgisi, bu oranı değiştirme, her iki cins için kaliteli bir yaşam kurma ve bu konuda çocuklarımızda farkındalık yaratma çağrısı, bunun ‘yardım etmek’ olmadığı, ev işlerinin ortak sorumluluğumuz olduğu vurgusu ve bir mesaj vardı: “Kızım sana söylüyorum, oğlum sana da söylüyorum, ev işlerini paylaşarak yapalım”. 

Biraz “bayram değil seyran değil” duygusu yaratsa da dikkat çekici olduğu kesin. Zaten birazdan giren Finish reklamından da anlıyoruz ki bu bir sosyal sorumluluk projesinin parçası. Reklamda mutfaktaki ‘sihirli dokunuşun’ altında sihir değil kadınların emeği olduğunu yine Özcan Deniz’den dinliyoruz. “O tabaklar - bardaklar mucize eseri makineye kendi kendilerine girip yıkanıp çıkmıyor, bu işleri birileri yapıyor; eşlerimiz, annelerimiz, kız kardeşlerimiz” diyor ve bir çağrıyla sonra eriyor: “Haydi bu durumu değiştirelim, hayatı birlikte kolaylaştıralım. Ben unutmayacağımın sözünü verdim, sıra sizde” . 

Haberin Devamı

Ne kadar etkilidir bilmiyorum, ama o yüzde 83’ü oluşturan evlerden birinde bir erkek bile paye olarak “bizim evde iç işlerinden sorumlu bakan hanımdır” demekten vazgeçse, “sana yardım ediyorum ya” diyecekken aklına bunun yardım değil kendi işi olduğu gelse bile bir adımdır. Madem bu bir sihir, neden erkekler de nasibini almasın?