Ali Nail Kubalı

Ali Nail Kubalı

ankubali@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEĞERLİ okurlarım, hiç şüphesiz Türkiye’nin son mali krizden çok daha fazla hırpalanmış olarak çıkmamasının gerçek kahramanları Merkez Bankası Guvernörü Durmuş Yılmaz ve ekibidir. Eğer Yılmaz ve ekibi de Hükümet yetkilileri gibi, “Bu kriz bizi teğet geçecek” modunda kalıp bekleselerdi, bu gün ekonomimiz çok kötü bir noktada olabilirdi. Merkez Bankası aldığı çok kritik bir kararla Bankacılık Sektörü’nün önceki krizlerde olduğu gibi çökmesini engellemiştir. ABD ise bu yönde bir karar almadığı için çok ciddi bir mali krizle karşı karşıya kalmıştır.
Merkez Bankası, global krizin ABD’de baş göstermesi ile birlikte, bankalar arası kredi piyasasında oluşturduğu “havuz” ile nakit sıkışıklığı olan bankaları bu havuzdan desteklemiş, nakit fazlası olan bankaların da fazlalarını bu havuzda değerlendirebilmelerini sağlamıştır. Böylelikle, Amerika’da bankalar nakit sıkışıklıkları nedeni ile iflas ederken bizde bankacılık sektörü krize girmemiştir.
Bu günlerde Merkez Bankası Guvernörü Durmuş Yılmaz, Anadolu kentlerinde fevkalade yararlı konferanslar vermektedir. Dünya ve ülke ekonomisini analizi olan bu konuşmalar, aynı zamanda çok önemli uyarılar da içermektedir. Yılmaz’ın konuşmalarını merak edenler Merkez Bankası’nın web sitesinde (www.tcmb.gov.tr) okuyabilirler.
Ben buraya sadece çok önemli gördüğüm 4 öneriyi alacağım. Çünkü bu önerileri uygulamak sadece devlet için değil aynı zamanda şirketler için de hayati önemde. Tırnak içindeki cümleler doğrudan Durmuş Yılmaz’ın sunumundan alınmıştır.
* * *
“1. Borçluluk oranları: Daha çok öz kaynak kullanımı, daha basiretli borçlanma.”
Burada kastedilen borçlarla varlıkların ve gelirlerin dengeli tutulması, aşırı baorçlanmama, toplam borç stoğunun şartlarının zorlaştığı dönemlerde de servis edebileceği seviyede tutulmasıdır.
“2. Borçlanma vadeleri: Yurtiçi ve yurtdıs borçlanma vadelerinin uzatılması.”
Burada istenilen kısa vadeli borçların mümkün olduğu oranda uzun vadeli borçlarla, hatta mümkünse öz kaynaklarla trampa edilmesidir.
“3. Döviz pozisyonları: Kamu ve özel sektörün döviz pozisyonunun güçlendirilmesi.”
Burada da kastedilen döviz borçları ile deviz varlıklarının dengeli tutulmasıdır. Şiddetli bir kur değişiminde borçlu olunan para değer kazanmışsa, Türk Lirası varlıklar sabit kalırken borçlar yükseleceğinden borç servisi ciddi oranda zorlaşacaktır. Hükümetin sıcak paranın tehlikesini görmesi ile beraber Merkez Bankası’nın faiz ve karşılıklar politikası sıcak para girişlerini azaltmaya yönelik uygulanmaktadır. Bu politika, kurların yukarı doğru seyretmesini beklenmedik bir şekilde hızlandırabilme riskini taşımaktadır.
“4. Risk yönetim süreçleri: Risk bilincinin ve farkındalıgnın artırılması, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası gibi araçlarla kur riski yönetiminin daha etkin saglanması.”
Özellikle birden fazla döviz alanında (Dolar, Euro, Yen) işlem yapan kuruluşların kur riski yönetimine ilaveten parite oynamalarının yarattığı risklere karşı da önlem almaları gerekmektedir. Ülkemizde vadeli işlemler bir miktar, ama çoğu zaman yetersiz bir biçimde uygulanmaktadır. Opsiyon borsalarının kriz yönetimi için önemi hemen hiç bilinmemektedir. Halbuki özellikle parite riskleri için uluslararası opsiyon borsaları çok önemli olanaklar sunmaktadır.
Bu dönemde şirket yöneticilerinin Merkez Bankası’ndan gelen önerilere uymalarını öneririm, değerli okurlarım.