3-0’dan maç verilir mi?
Hem de Trabzon’da…
Üstelik adın Trabzonspor… Üstelik kaybettiğin takımdan daha iyi bir ekipsin…
İnsan rüyasında görse inanamayacağı skor; Trabzonspor 3-0’dan maç veriyor, şaka gibi..!
Yenilmeyen takım yoktur ama Trabzonspor ilk yarı mükemmel oynadığı maçın ikinci yarısında tel tel dökülüyorsa, oyuncu tercihlerinde hala daha hata yapmaya devam ediyorsa; en büyük sorumlusu teknik direktördür.
Maçın kırılma anları; Trabzonspor 2-1 galip durumdayken 61. dakikada Abdulkadir Ömür’ün, Başakşehir defansını hallaç pamuğu gibi atıp Yusuf’a verdiği top ve üst direğe çarpıp auta giden meşin yuvarlak, izleyenlere tırnaklarını yetirten, hop oturtup hop kalkmalarını sağlayan maçın berabere biteceğinin habercisi gibiydi, tıpkı durum 2-2 iken Epureanu ayağından çıkan topun 90. dakikada Trabzonspor üst direğine takıldığı gibi...
İki takım oyuncularını tebrik etmek gerekir... Keçiboynuzu tadında bir karşılaşma izlettirdikleri için; doyamadık! Bordo-mavili takım her geçen hafta üzerine koyarak iyi oynamaya devam ediyor ama defansının Trabzonsporlulara kalp krizi geçirttiğini de söylemeden geçemeyiz! Ersun hocanın maça Mustafa ve Okay ile başlamasını anlamak gerçekten zor!
Trabzonsporlu futbolcular, Başakşehirli oyuncuların topla dinlenerek oynamalarına müsaade etmedikleri bölümlerde çok etkili oldular ve de golleri bu bölümlerde buldular... İki kez öne geçip, İstanbul’dan galip dönememelerinin en büyük sebebi; en zayıf halkalarının defansının olmasından.
Burak’ın yıldızlaştığı geceydi... Bir futbolcu bir takımın havasını değiştirir mi diye soracak olursanız? Bu futbolcunun Sosa olduğunu
Eski adıyla İBB, yeni adıyla Başakşehir’in Trabzonspor ile maçı olduğunda aklıma düşer hikaye..
Buyurun hep birlikte okuyalım… Mesajımızı da yazının sonuna saklayalım…
***
Olay İstanbul’da Trabzonsporluların çok olduğu bir mekânda yaşanır.
Günlerdir İBB-Trabzonspor maçının oynanacağı tarihi beynine kazıyan Trabzonsporlu kardeş, düğününe birkaç gün kala yengeç kıskaçları gibi sıkıca kavradığı düğün davetiyesini arkadaşına uzatır:
- Evleniyorum!
Davetiyeyi cam kürede billur falına bakan Çingene gibi inceleyen genç adam okudukları karşısında şaşkına döner:
-12 Aralık mı?
Bir takımın defansı et tırnak birlikteliği taşımıyorsa, o takımın futbolun kolektif boyutunu sahaya yansıtması mümkün değildir. Trabzonspor defansı evlere şenlik! Fenerbahçe ve Göztepe maçlarından sonra dün akşam da maçın hemen başında gördük. Defanstan bir türlü çıkmayan-çıkartılamayan ve devamında hayatının en rahat gollerinden birini atan Ahmet İlhan’ın önüne düşen top...
Mesut Bakkal, dersini iyi çalışmış, Sosa, Kucka ve genç Yusuf’un takımının başına bela olabileceğini düşünmüş olacak ki, üç futbolcunun pas bağlantılarını kesilmesini emretmiş oyuncularına ve de başarılı oldu. Orta saha Eminönü pazarı gibi, kalabalık. Top atılacak koşu alanlarını da hesaba katın; oralar da tıkalı.. Kısaca Trabzonspor kilit...
İlk yarıdaki futbola bakarak Trabzonspor’un maçı farklı kazanacağını kimse tahmin edemezdi. Mesut Bakkal’ın, Trabzonspor’un geleceği Abdülkadir’i hesaba katmadığı gibi!
İkinci devre öyle bir Trabzonspor izledik ki... Başrollerde Abdülkadir... Gençlerbirliği’nin sol tarafını adeta felç etti FIFA’nın “Türk Messi” dediği çocuk... Hal böyle olunca, bir başka deyişle Abdülkadir kanatları takır takır kullanınca, rakip oyuncuları ipe boncuk dizer gibi dizmeye başlayınca,
Fotoğraf, 1967-68 Yıllarında Trabzon-Beşikdüzü’nde çekildi.
Sol başta Mehmet Yavuz, Şenol Güneş, Hüseyin Tok, Mehmet Aydın, Hayrettin Karanlık, Zekeriya Güneş (Şenol Güneş’in abisi), Mustafa Yavuz (Babam).
Oturanlar: Temel Karanlık, Osman Yavuz (amcam), Mustafa Ertuğrul, Ali Keleş ve kaleci Ahmet Demir.
O yıllar bendenizin 5-6 yaşlarında, ayağıma kara lastiği geçirip, işaret parmağımı babamın avucuna doladığım senelerdi.
***
Göztepe maçı öncesi kaç kişiye sorsanız, genel düşünce Trabzonspor’un kaybetmeyeceği yönünde idi.
Sonuç; Trabzonspor yerle bir… Bayram öncesi ortam cenaze evi; moraller eksinin altında sıfır…
Bordo-mavili takımın eksikleri olabilir, yönetimin transferlerde bayağı geç kalması kabul edilebilir değil ama yine de bu yenilginin ve bu derece kötü futbolun mazereti olamaz, olmamalı…
Tüm bunlara rağmen Trabzonspor bu oyuncu kadrosuyla Göztepe’ye yenilmemeliydi.
Ersun Yanal’ın takımını büyük bir hezimetten Göztepeli oyuncuların kaçırdığı pozisyonlar sayesinde kurtulduğunu da bir kenara not düşelim ayrıca…
***
Göztepe’den kaç oyuncu Trabzonspor’da oynayabilir?
Karşılaşmanın hemen başında Ghilas’ın, Onur’un koruduğu kalede yan direkte patlayan şutu, gollerin füze niteliğinde olacağının habercisi gibiydi.
Kucka’nın posta memurunun yarım saatte yürüyebileceği mesafeden attığı gol ne kadar güzel ise, dün Trabzonspor’un sağ kanadını otoban gibi kullanan Tayfur’un golü de görülmeye değerdi.
Hadi Kucka’nın sağında-solunda-yanında kimse yoktu da o vuruşu yaptı, Tayfur’un bu derece vuruşuna engel olamayan Trabzonsporlu oyunculara ne demeli?
Hele Serkan Çınar’ın verdiği bir penaltı var ki evlere şenlik... Halı sahada amir memur arasında oynanan maçta böyle penaltı verilse; amir memuruna haritadan yer beğendirir!
Bay Çınar o penaltıyı vermese de Göztepe galibiyeti hak edecek futbol oynadı. Trabzonsporlu oyuncular da izlemeyle yetindi.
Göztepe’nin yeni takım olmasına rağmen bir oyun planı var. Trabzonspor’da bırakın ne oynadığını bileni, adeta tel tel döküldü. Bu kadar kopuk oynanmaz, bu kadar pas hatası yapılmaz.
Başta Okay olmak üzere Bongonda ve diğerleri... Rodallega’nın soyunma odasına giderken attığı beraberlik golü Trabzonspor adına umutları ikinci yarıya taşısa da ikinci baharını Göztepe’de yaşayan Sabri’nin serbest vuruşunu izleyen Trabzonspor
Sene 1981…
Sovyetler Birliği'nin Kızılordu'sunda genç bir askerim.
Türklük yasak, İslam yasak…
Müslümanlık hakkında tek bildiğimiz tek; Allah'a inanmak.
Ne namaz, ne oruç diye bir şeyin varlığından haberimiz yok.
İbadet olarak bildiğimiz tek şey erkek çocuklarımızı gizlice sünnet ettirmek. Ama yakalanmayacaksın. Bir Tatar doktor oğlunu sünnet ettirirken yakalanınca 7 ay inşaatlarda duvar işçisi olarak çalıştırıldı. Gerisini siz düşünün artık…
***
Seyahat özgürlüğü yok. Bir yerleşim yerinden diğerine gitmeden ömrünü tamamlayıp ölüyor insanların büyük bölümü.