Kelimelerin yetmediği, boğazların düğümlendiği, gözyaşlarının sel olup aktığı bir hafta!
Acımız çok büyük!
Futbolcular, teknik adamlar, izleyenler ve yazanlar için hiç de kolay olmayan bir gün.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı Mehmetçiklerimize acil şifalar diliyoruz… Vatan sağolsun, milletimizin başı sağolsun… Maçla ilgili yazacaklarımıza gelince… Şampiyonluğa oynayan bir takımın bu kadar kötü oynamaya hakkı yok. Coşkulu, istekli oynamalı. İlk yarı Trabzonsporlu oyuncuları sahada tanıyana aşk olsun! Evet, yağmur vardı fakat Trabzonspor’un yerine de yeller esiyordu Medical Park’ta.
Bir oyuncu bir oyunun kaderini değiştirir mi? Bal gibi değiştirir, değiştirdi de! Dün olduğu, Nwakaeme’nin yaptığı gibi. Sahada olması, kısaca adı yetti bordo-mavililerin “ ayağının içi canımın içi” dedikleri oyuncunun.
İyi alan daraltı, kademeli savunmayı çok iyi yaptı Çaykur Rizesporlu oyuncular. Hele ilk yarı… Sıkışan oyunlara karşı birebir adam eksikten oyuncuların devreye girmesi gerekir, Nwakaeme, oyuna girdikten sonra
Beşiktaş, Trabzonspor maçları hep böyle; gol var, heyecan var, gerilim var, kısaca ne ararsanız var. Kimine sevinç, kimine üzüntü!
Eğri oturup doğru konuşalım:
Dün Trabzonspor’un örümcek adamı Uğurcan Çakır olmasaydı; Trabzonspor’un bu maçtan bir puanla ayrılması mümkün değildi. Kalesinde adeta devleşti, inanılmaz kurtarışlara imza attı genç kaleci.
Bir parantez de Sörloth’a açalım. Attığı ilk gol enfesti tamam da, takımı mağlup durumdayken ikinci golünde hem de son nefeste Beşiktaş filelerine yolladığı top, emin adımlara şampiyonluğa giden Trabzonspor’a adeta hayat verdi, moral verdi.
Gollerinde hep “sus“ işareti veren kral, “ ben bitti demeden bitmez” mesajını İstanbul’da da vermiş oldu. O gol Trabzonsporluları ne kadar mest etmişse, siyah-beyazlıları o derece üzdü.
Beşiktaş sezonun en iyi futbolunu oynadı desek abartmış olmayız. Siyah-beyazlı oyuncuları sezonun en iyi futbolunu oynamaya/ mücadele etmeye iten sebebe gelince;
İnsan var olan gücünün ancak yüzde 75’ini kullanabilir. Geriye
Camia kenetlenmiş, 7’den 70’e herkes havaya girmiş; konu sadece Trabzonspor’un şampiyonluğu…
Dememiz o ki, 7’den 70’e her Trabzonsporlu takımına odaklanmış; futboldan, takımlarına destek olmaktan başka bir şey düşünmüyorlar…
Taraftarını arkasına alan, kazandıkça özgüveni yerine gelen, ligin gizli (bir maçı eksik) lideri Trabzonspor, maça öyle hızlı başladı ki, belki de sezonun en iyi başlangıç maçı; dalga dalga. Kanatlar otomatiğe bağlanmış gibi; Novak ve Pereira destekli takır takır.
Orta saha Obi Mikel, Sosa ve Ndiaye ile şakır şakır. İnanılmaz oynadı bu üçlü… Sosa’yı izlemek; en güzel filmi izlemeye bedel!
Yeri gelmişken, da Costa’nın oynaması, Obi Mikel’i bayağı rahatlatmış. Geldiğinden bu yana en iyi oyununu oynadı kadife ayaklı çocuk. Da Costa da kırk yıllık Trabzonsporlu gibi iyi oynadı.
Yüksek tempo eşliğinde oynanan oyun, bordo-mavi oyuncuları son bölümlerde bayağı bi yordu ve doğal olarak oyundan düştüler. Aynı tempoyu devam ettirmek hiç de kolay değil.
Rakibin kaybedecek bir şey
Trabzonsporluların meşhur bir sözü var; “ Bize her yer Trabzon.”
Trabzonspor’da işler yolunda gidince, diğer bir ifadeyle ufukta şampiyonluk görününce, havanın çok soğuk ve karlı olması onlar için hiç önemli değil; dünyaya nam salmış o cümleyi bayağı bi hissettiriyorlar ve de hissettirmeye başladılar, dün olduğu gibi… İlerleyen haftalar sayılarının geçmişe oranla daha çok fazla olacağını, seslerinin çok daha gür çıkacağını şimdiden söylemek mümkün!
Maça gelince…
Dün ilk yarı Trabzonspor’u tanıyana aşk olsun! Kırmızı-siyahlı oyuncular, bordo-mavililerin tüm pas bağlantılarını kesti. İlk devre Ankara’nın sert havasına çarpılmamışlarsa; bunu önce Uğurcan’a, sonra da boş kaleye topu yollayamayıp auta atan Nadir’e borçlular… Ayrıca Gençlerbirliği de bir kişi eksik kalmamış ise, bunu hem Hüseyin Göçek hem de VAR’daki hakemlere borçlu. Zira Nadir’in, Hüseyin Türkmen’e yaptığı hareket net kırmızı idi!
Soyunma odasında
Trabzonspor, sadece Süper Lig’de değil Türkiye Ziraat Kupası’nında da emin adımlarla yoluna devam ediyor, gol olup yağmayı sürdürüyor.
Bordo-mavili ekip dün akşam maça iyi başlayamamış olabilir fakat günümüz teknolojinin son ürünü tank gibi olan, önüne geleni dağıtan, darmaduman eden Sörloth gibi bir golcünüz olursa ve de o gol makinesi ceza sahasının içerisinde bu kadar boş bırakılırsa, o da gereğini yapar, takımına önce hareket devamında bereket getirir! Sörloth, attığı iki golle her maçta olduğu gibi gecenin ışıldayan yıldızıydı yine.
Erzurumspor, kolay rakip değil. Beşiktaş’ı kupada saf dışı etmeleri de tesadüf değil, Trabzonspor’a bir sürpriz yapabilir miydi, neden olmasın, futbolda her şey olabilir, örnekleri de çoktur. Fakat Trabzonspor buna müsaade etmedi..
Golden sonra vites yükseltti Hüseyin Çimşir’in öğrencileri..
Ele avuca sığmayan, çiçeği burnunda yeni transfer Guilherme, gecenin etkili oyuncularındandı. Keskin tıraş bıçağı kıvamındaki etkili ortaları; Yusuf
Trabzon’da tarihi bir gün, kış değil sanki yazdan kalma bir gün. Tribünler cıvıl cıvıl, rengarenk, bahar gelmiş sanki.
Derler ya hani; altı puanlık maç. Bu maç ondan da öte; anlatmakla ve yazmakla bitmez!
Maça gelince..
İki takımın en zayıf haklısı; defansı…
Hızlı başlayan Fenerbahçe, top Trabzonsporlu oyuncuların ayağına değmeden golü bulan Fenerbahçe. Bahar gibi hava Trabzonsporluları buz gibi yaptı! Sadece tribünleri mi, bordo-mavili oyuncular da neyin ne olduğunu anlamadı açıkçası, dakika bir gol bir, Trabzonsporlular için “şok”...
Bordo-mavili takımın en büyük zaafı geniş alanda oynamaya çalışması, orta sahada geniş boşluklar bırakması; sarı-lacivertli oyuncuların ekmeğine adeta yağ sürdü…
Şok da bordo-mavili oyuncularda tam 15 dakika sürdü… Fenerbahçe 2. golü de bulabilirdi…
Her şey kaptan Sosa’nın mükemmel frikik golünden sonra başladı; fırtına ile birlikte gol yağmuru!
Kaptanın golü hakikaten görülmeye değerdi; gez-göz ve arpacık nişanından sonra Fatih’in koruduğu kaleye adres vererek yolladığı meşin yuvarlak! Fatih’in de yapacağı fazla bir şey yoktu, Sosa’nın füzesine.
Golden sonra rakibinin üzerine dalga dalga gitmeye başladı Hüseyin Çimşir’in öğrencileri… Günümüz çağdaş futbolundan kesitler sunarak, ayağa hızlı ve isabetli oynayarak, Obi Mikel, Sosa ve Ndiaye başrolünde. Sahada ayak basmadık yer bırakmadı bordo-mavili takımın üç silahşoru!
Otoban gibi vızır vızır kullanılan sol kanat; durdur durdurabilirsen Nwakaeme’yi. Koyun telefon kulübesinin içerisine orada da istediğine istediği çalımı atar, dün yaptığı ve attığı goller (2) gibi. Olağanüstü oynadı, aynı güzellikte gollere imza attı Trabzonsporluların ‘ ayağının içi canımın içi” dedikleri Nwakaeme izleyenleri mest etti…
Sörloth arı gibi çalıştı, bir sağ kanatta bir sol kanatta
Trabzonspor için 2 ayaklı kupa maçının ilk ayağı kadar, 2. Yarıya moralli başlamaları adına çok önemliydi Y. Denizlispor karşılaşması.
Takımının başında teknik adam olarak sahaya ilk kez çıkan Hüseyin Çimşir için de anlamlı bir geceydi. Ndiaye’nin performansı-uyumu-katkısı da merak konusuydu aynı zamanda.
Bordo-mavili takımın 2-0 kazandığına bakmayın, iki topu direkte patladı, kaçırdıkları saymakla bitmez!
Ha, çok mu iyi oynadılar?
Uzun aradan sonra oynanan maçlar zordur diyerek devam edelim.
Zaman zaman etkili oynadılar, bazı bölümlerde oyun üstünlüğünü rakibe vermiş olsalar da, Y. Denizlispor adına ‘bu da kaçar mı?’ diyeceğimiz pozisyon yok gibiydi. Girilen bir-iki pozisyon Trabzonspor defansının yaptığı hatalardandı!
Peşinen söyleyelim:
Çiçeği burnunda Ndiaye, Trabzonspor’un orta sahasına adeta hayat vermiş!