Özlemişiz be; çimenin kokusunu, golün coşkusunu, düdüğün doğrusunu, tribünlerin dolusunu…
Koronavirüs dünyanın başına musallat olmasaydı, liglerin son virajına girilecekti bu haftalar.
Şampiyonluğa oynayan takımlarda heyecan dorukta...
Tansiyonu düşenler- yükselenler, kalbi tekleyenler, kriz geçirenler ve daha neler neler!
Hedefe yaklaşıldıkça şampiyonluk kutlaması için hazırlıklara başlayanlar…
Bir bardak suda fırtına kopartmaya çalışan yöneticiler, teknik adamlar…
Düşmeye aday takımlar, yani ateş hattında olanlar?
( Bir sonraki yazımızda takımlarımızı/futbolcularımızı nasıl bir ligin beklediğini kaleme almak dileğiyle… Evde kaldığımız bu dönemde başladığımız hikâyeler/anılar yazı serimizi de, yıllar evvel İstanbul-Üsküdar’da şahit olduğumuz ilginç bir anıyla bitirmiş olalım. )
***
Minarelerden insanda ağlama isteği uyandıran akşam ezanı yükselirken, bir martı sürüsü denize değer gibi uçuyordu.
Yağmur birikintilerine bata-çıka ilerleyen insanların tek derdi; bir an önce evlerine varmaktı.
Çünkü gökyüzünden sicim gibi boşalan yağmur, insanları kapalı mekânlara girmeye zorluyordu.
***
Üsküdar’ın ara sokaklarında koşan insanların pantolonuna yapışan çamur parçacıkları, bir iskelenin ayaklarına tutunan midyeler gibiydi…
Her takım taraftarının ilginç anıları vardır ama Trabzonsporlularınki çok daha farklıdır!
Kuaförde tıraş olan birine, kuaförün “ faulleri keseyim mi?” sorusuna, Trabzonsporlu “ avantaja bırak!” der mesela!
Yürümeye ve konuşmaya, denileni ve de gördüğünü anlamaya başladığı andan itibaren Trabzonspor marşlarını-türkülerini dinleyerek/söyleyerek, sürekli bordo-mavi renkleri görerek büyüyenlerin…
Gazeteleri spor sayfasından okumaya başlayanların…
Ameliyattan çıkıp kendine geldiğinde Trabzonspor’u sayıklayanların…
Ölüm döşeğinde olsalar bile Trabzonspor’u soranların hikâyelerini anlatmakla-yazmakla bitiremeyiz.
Evde kaldığımız günlerden faydalanarak, evde kalmaya devam eden siz okurlarımızla paylaşmaya devam ediyoruz.
***
‘Evde kal’maya devam ettiğimiz bu günler…
TV’ler geçmişe dair; filmler, diziler, maçlar vb. yayınlarına başlamışken…
Biz de yıllar evvel yayımladığımız Tatar’ın hikâyesine yer verelim istedik…
Buyurun hep birlikte bir kez daha okuyalım…
***
Sene 1981…
Sovyetler Birliği'nin Kızılordu’sunda genç bir askerim.
(Okuyucu velinimettir. Varsalar; varız!
Tepkileri; gıdamızdır, aldığımız havadır!
Sağolsunlar, varolsunlar…
Yazılarımızı sürekli takip edenlerin ricası oldu bizden; yıllar evvel (2. 9. 2008) kaleme aldığımız, Trabzonsporlu bir gencin ve de Trabzonsporlular için Trabzonspor’un şampiyonluğunun ne anlam ifade ettiğini anlatan yazımızı bir kez daha yayımlamamızı istediler…
Okuyucularımızın ricasını emir kabul ederiz! Buyurunuz efendim)
***
Haziran ayında İstanbul’da yaşayanların yüzüne çarpan sıcak hava kimsenin hoşuna gitmiyordu ama Trabzonspor’daki gelişmeleri ziyaretine gelenlerden öğrenen 14 yaşındaki Gökhan Uzun’un aldığı duyumlar hoşuna gidiyor, içini tatlı bir hava sarıyordu.
Koronavirüs, dünyanın başına öyle büyük iş açtı ki!
Tüm ülkeler ilk defa bir olup, gözle görülmeyen, elle tutulamayan düşmana topyekûn savaş açtı!
Kazanan insanoğlu olacak elbet!
***
Temas yok, panik yok! Sosyal mesafemizi koruyoruz…
Tıp dünyası 7/24 nöbette, başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına minnettarız! Onların hepsi birer kahraman! Bir teşekkür de gecesini gündüze katan güvenlik güçlerine…
***
Eskiden yurt genelinde, ligler sona erdiğinde, havaların da ısınmasıyla, her yıl futbol turnuvaları düzenlenir, futbolla yatıp, futbolla kalkanlar, futbola olan özlemlerini bu şekil giderirlerdi.
Turnuvalar öyle keyif verirdi ki, Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası maçları kıvamında!
***
Beldelerde, küçük ölçekli ilçelerde esnaf dükkânını, ev hanımları da evinin kapısını/penceresini yarıya açık bırakıp toprak sahalara koşardı.
Ve…
Üstü açık kamyonlarda bayrak sallayarak yol alanlar… Karakuş taburu gibi bir arada sahalara yürüyen insanlar!
***
“ Önce sağlık ” diyerek günlerimizi evde geçiriyoruz.
Hayata bağlı kalmanın- sağlıklı yaşamanın şifresi:
“EVDE KAL”
İnsan evde olunca daha fazla okumak ve de yazmak istiyor…
Bugün de böyle yazalım istedik.
Keyif alarak okuyacağınızı umuyoruz, Trabzonsporlu dostlarımızın hikâyelerini…