Maça daha istekli başlayan, maçın genelinde topa daha çok sahip olan taraf Trabzonspor’du ancak, Net Global Sivasspor, oyunu kendi sahasında kabul edip, kaptıkları toplarla rakip kalede etkili olan takımdı.
Evet, Trabzonspor rakibine oranla topla daha çok oynadı oynamasına da, pozisyonları bulan, galibiyeti kaçıran Bülent Uygun’un öğrencileriydi.
Çünkü bekleyerek oynayan Sivasspor karşısında, Trabzonsporlu oyuncular hem yavaş oynadılar hem orta sahada sorumluluk alacak, oyuna ağırlığını koyacak oyuncusu yoktu hem kanatları kullanamadılar hem de çıkarken çok top kaptırdılar.
Topun ayağa gelmesini bekleyerek oynamaları, kırmızı-beyazlı ekibin ekmeğine yağ sürdü ayrıca.
Çıkarken ev sahibine ikram ettikleri topları, ev sahibi takım değerlendirebilseydi, ya da kaptan Uğurcan Çakır, gününde olmasaydı, Sivasspor’un, topla daha çok sahip olan, maçın mutlak favorisi Trabzonspor’u farklı mağlup etmesi işten bile değildi.
Ee, bu işler böyledir, orta sahanız gezinirse, kanatlarınız çalışmazsa, kendinize koşu koridorları oluşturamazsanız,
Rapid Wien, kadro kalitesi olarak Trabzonspor’un bırakın ayarında olmayı, yanına yaklaşamaz, ancak bordo-mavili takımın sezon başı olması nedeniyle beklenen, arzulanan seviyede olmaması ve de yeni kurulan bir ekip olması nedeniyle, Avusturya temsilcisi karşısında etkili olamadı, o anlamda karşılaşmanın başından sonuna dek ne yaptığını, nasıl oynanması gerektiğini bilen taraf konuk ekipti. Ekip olmak, takım oyunu oynamak böyle bir şey, uzun zamandır bir arada oynamanın, birbirini tanımanın, tamamlamanın ortaya çıkardığı ürün desek abartmış olmayız.
Evet, Trabzonspor henüz hazır değil, eksikleri var, zamana ihtiyacı var. Benzer durumda olan, benzer durumu yaşayan takımların süreci kolay atlatmaları, ekip ruhunu sahaya yansıtmaları, iyi oynamaları için taraftarının desteğine, morale ihtiyacı olduğunu hazır yeri gelmişken söylemekte fayda var.
Eksikler demişken; Trabzonspor’un santrafora ihtiyacı olduğunu sağır sultan biliyor artık. Bu konuda Trabzonspor yönetimin harıl harıl çalıştığını yedi düvel öğrendi. Ayrıca orta sahada takıma liderlik yapacak, oyunu yönetecek, yönlendirecek lider
57 Yaşında ama hala dimdik ayakta…
Hala yıldız gibi parlıyor, hala pırlanta gibi göz kamaştırıyor…
O olmasaydı; futbolun ne tadı olurdu ne de tuzu…
Doğum yıldönümünü Sütlüce’de kutladı o’nu sevenler, o’ndan bir parça olduğunu düşünenler…
Onlara “Fatih’in torunları, Kanuni’nin doğduğu şehrin çocukları” diyorlar aynı zamanda…
“İstanbul’u kim yaktı diye soran olursa?” Trabzonspor’un çocukları yaktı dersiniz… Biz yakarsak söndüremezler” diye de haber saldılar yurdun dört bir yanına! Sıcak asfaltta yumurta pişiren cinstendi. Nem tavan yapmış, yaprak kıpırdamıyor, rüzgâr senelik izindeydi sanki!
Yumurta pişiren sıcağa, bunaltan neme rağmen binlerce Trabzonsporlu akın etti Sütlüce’ye…
Kaptan Uğurcan Çakır’ın performansı Trabzonspor şampiyon olduğu sezondaki gibi olmasaydı Ruzomberok’un bu maçtan galip ayrılmaması işten bile değildi. Dahası farka bile koşabilirdi Slovak temsilcisi… Diyeceğimiz o, inanılmaz kurtarışlara imza attı Trabzonspor’un örümcek adamı! Hele ikinci yarıda iki pozisyonda sakız gibi uzadı kaptan…
Trabzonspor’da da gol kaçırma yarışında Trezeguet, ev sahibi oyuncularla kapıştı desek yeridir. Rakip takımın kalecisi Uğurcan kadar iyi değildi, Trezeguet kaleyi bulabilseydi bu defa bordo-mavililer farka gidebilirdi.
Ruzomberok, Trabzonspor’un değil ayarında olmayı, yanına yaklaşacak bir ekip değil. Düşünün bordo-mavili ekibin bir oyuncusu, rakip takımın toplam değeri kadar… Arada kadro kalitesi olarak o kadar fark var yani.
Sezon başı maçları tehlikelidir. Hele de rakip sizden fazla çok maç yapmış, sezonu sizden erken açmış ise ne kadar iyi takım olursanız olun, hazır değilseniz her an bir iş kazasıyla karşılaşabilirsiniz. Trabzonspor da dün öyle bir kazaya uğramadıysa yatsın kalksın Uğurcan’a dua etsinler.
Evet,
Kim ne derse desin, mevcut oyuncu kadrosuyla Trabzonspor’un ligi 3. Sırada bitirmesi başarıdır. Zira birçok bölgede o kadar çok eksiği var ki yazmakla bitmez. Zaten sezon başından bu yana birçok maçta bunun sıkıntısını yaşadılar…
Örneğin sol bekleri, dün öyle bir hata yaptı ki ayağındaki topu ister şanssızlık deyin ister beceriksizlik, ayağı kayıp yere düştüğü için rakibe teslim etti, devamında Ankaragücü penaltıyla golü buldu. Penaltıya da penaltı demek için bin şahit gerekir ya, o da ayrı. Ayrıca Trabzonspor’un yediği ikinci golde de Eren Elmalı, pozisyon hatası yaptı.
Maça iyi başlayan Trabzonspor, Bardhi, sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra bordo-mavili takımın orta sahasında yeller esmeye başladı desek abartmış olmayız. Düşünün o bölgenin alternatifi yok…
Sezonun, daha doğru bir ifadeyle son haftanın en şanssız takımı Ankaragücü, Trabzon’dan istedikleri skoru alıp ligde kalabilirdi ancak bir pozisyonda direğe, birkaç pozisyonda Trabzonspor’un genç kalecisi Muhammet Taha Tepe’ye
Trabzonspor için öyle bir hafta ki ya hep ya hiç. Bir diğer ifadeyle lig üçüncüsü olup/olamamak, kupayı alıp/alamamak…
Haftanın ilk ayağı olan karşılaşmada Rams Başakşehir’e kaybetmiş olsalardı, Trabzonspor, üçüncülüğe veda edecekti ancak bordo-mavililerin bu sezon ligi üçüncü bitirmesinde büyük katkıları olan Onuachu, Vişça ve Meunıer, üçlüsü dün gece yine sahnedeydi.
Rakiplere bildiği tüm duaları okutturan bu üçlü ‘bu maçın ilk yarısında gol sesi çıkmaz’ diyenleri yanıltıp, ilk yarının son dakikasında Trabzonsporluların beklediği, istediği golü atıp hem ligi arzuladıkları sırada bitirdiler hem de Beşiktaş ile oynayacakları kupa maçına yüksek moralle çıkacaklar. Mağlubiyet halinde Trabzonsporluların morali yerle bir olacaktı…
Vişça, Meunıer ve Onuachu arasındaki yardımlaşmayı izlemek hakikaten büyük keyif, akvaryumda yüzen balıkları izler gibi mutlu oluyorsunuz, huzur buluyorsunuz! Bosnalı, Belçikalı ve Nijeryalı oyuncuların
Türkiye Kupası final karşılaşmasının Olimpiyat Stadı’nda oynanacak olması Trabzonsporluları bayağı mutlu etmiştir. Nasıl mutlu olmasınlar, daha önce orada oynadıkları beş kupa finalini de kazanmış Trabzonspor.
Hal böyle olunca geçmiş yıllarda olduğu gibi; Trabzon ve İstanbul başta olmak üzere yurdun dört bir yanında ikamet eden Trabzonsporlular Olimpiyat’a akacaktır…
Ayrıca Trabzonsporluların çok da anısı vardır Olimpiyat’la alakalı. Hazır yeri gelmişken bir tanesini paylaşalım, seneler evvel bir arkadaşımızın bize anlattığı, bizim de kaleme aldığımız hikâyeyi…
Keyif alacağınızı umarak o günü tekrar yaşayalım, hatırlatalım istedik…
**
Aralık ayında araçlar koro halinde meleyen keçi sürüsü gibi ilerlerken İstanbul’da…
Trabzonsporluların çok olduğu bir mekânda (kahvehane), günlerdir İBB-Trabzonspor maçının oynanacağı tarihi beynine kazıyan Trabzonsporlu kardeşimiz, düğününe birkaç gün kala yengeç kıskaçları gibi sıkıca kavradığı düğün davetiyesini arkadaşına uzatır:
- Evleniyorum!
Onuachu, havadan, karadan atmaya, Edin Vişça, ardı arkası kesilmeden attırmaya devam ediyor.
Nijeryalı golcünün havada tek rakibi bilmem hangi havayolu şirketi, karayolunda rakibi olmayan!
Bosnalı Edin Vişça için ne derseniz deyin, saha görüşü, oyunu okuyuşu, arkadaşlarına gez, göz, arpacık yaparak meşin yuvarlağı yollayışı… Hele 3. Gol öncesi Meunier’e gönderdiği bir top vardı ki, taraflı tarafsız tüm sporseverin ayakta alkışlayası!
Belçikalı Meunier için ne yazılsa azdır. Trabzonspor’un sağ tarafına hayat verdi, ilaç gibi geldi. Vişça ile birlikteliği emin olun birçok limited, anonim şirketleri kıskandıracak nitelikte; o derece yardımlaşıyorlar. Kısaca sağ kanadı İstanbul, Ankara otobanı gibi vızır vızır çalışıyor Trabzonspor’un. Darısı sol tarafın başına; o da seneye artık.
İstanbulspor’un gücü belli, zaten süper ligde de misafirler... Lig’de üçüncü olmayı ve de Türkiye Kupası’nı kafaya koyan Trabzonspor, maça o kadar hızlı başladı ki, atmış küsür saniyede sarı-siyahlı