Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Otoyollarda ya da şehir içi ana güzergahlarda emniyet şeridine girmek en önemli trafik suçlarından birisi!. Zorunlu haller dışında emniyet şeridine girilmez! Girilirse de ağır cezalara çarptırılır.

Arabanız arızalandığında trafiği altüst etmemek için emniyet şeridine girersiniz ya da cankurtaranla acile hasta yetiştirmeye çalışıyorsanız emniyet şeridini kullanmanıza müsamaha gösterilir! Suçlu takibindeki emniyet ve yangına yetişmeye çalışan itfaiye araçları için de emniyet şeritleri cankurtaran simidi gibidir.

Haberin Devamı

Bu yüzden emniyet şeritlerinin gereksiz yere işgal edilmesi asla kabul edilemez!…

Peki emniyet şeridi ihlalinden daha büyük bir suç ve çok daha önemlisi vicdani sorumluluk ne olabilir?

Uzun uzadıya farklı kural ihlalleri aramanıza gerek yok. Başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte rastladığımız emniyet şeritlerinin en önemli güzergahlarda kaldırılması asla kabul edilemez. Bundan daha büyük bir suç da olamaz!.

Peki bunu yapanlar kim?

Kamu otoritesini koruması gerekenler, kural ihlallerine herkesten önce karşı çıkması beklenenler ve en önemlisi de vatandaşa doğru ile yanlışın ne olduğunu öğretmesi beklenenler!..

Peki bu kurum, kuruluş ya da kişilerden birisi, trafik rahatlasın diye emniyet şeridini iptal ederken diğerleri, olup biteni seyretmenin ötesinde ne yapıyor?

Sessiz kalarak ya da olanı kabullenerek bu suça ortak olmuyorlar mı?

Bu işi yaparken ya da bu izni verirken günün birinde bu emniyet şeridinin hayati öneme sahip olacağının farkında değiller mi?

Nüfus yoğunluğunun artık altından kalkılamaz hale geldiği bölgelerde, örneğin Topkapı-Maslak güzergahındaki mevcut yol, o günkü araç trafiğine bile yetmezken yol boyunca yüzlerce gökdelene kim, nasıl, niye izin verdi? Daha da vahimi emniyet şeridi kaldırılırken hiç mi birinin vicdanı sızlamadı?..

Günün birinde ana arterlerin artık yetmez hale gelmesi durumunda, yolların genişletilmesi için rezerv alan bulundurulması hiç mi kimsenin aklına gelmedi? Yasa ve yönetmeliklere göre yasaksa ya da birileri buna muhalefet şerhi koyulduysa yolların hemen dibinin imara açılmasına kim, hangi gerekçeyle izin verdi?

Haberin Devamı

Yine aynı şekilde deprem riski altındaki İstanbul’da şehir planlaması yapılırken, olası bir felaket anında yangın söndürme ya da enkaz altındakileri kurtarma araçlarının o daracık sokaklara nasıl gireceği hiç mi düşünülmedi?..

Otopark konusunda da aynı duyarsızlık söz konusu. Güya yasalara göre yeni yapılan tüm binalarda otopark zorunluluğu var. Peki kaçında var? Yapmayanlar niye yapmıyor? Caydırıcılık konusunda hangi yaptırımlar söz konusu? Örneğin iskan almak için üç, beş bin liralık cezalar yeterli mi? Kamusal sorumlulukları yok saymak, felaket dönemlerini göz ardı etmek, böyle gelmiş böyle gider mantığı ile hareket etmek bu kadar kolay mı? Emniyet şeridini yok eden kamusal anlayış, yasaları da uygulayamaz, vatandaştan yurttaşlık görevlerini yerine getirmesini de bekleyemez.

İşlerin hemen her konuda sarpa sarmasının en önemli nedenlerinden biri de bu. Kamu, vatandaş koyduğumuz kurallara uymuyor diye onlardan şikayetçi, onlar da devlet kendi koyduğu kuralları kendisi yok sayınca bir şey olmuyor da, biz ihlal edince neden üzerimize geliyor diye kendi adına haklı gerekçeler üretiyor.

Haberin Devamı

Sonuçta ne mi oluyor?

Devletiyle, milletiyle yasaların ve kuralların hakim olduğu bir ortam için değil, kafasına esenin istediği gibi hareket ettiği düzen için hareket edersek işin içinden çıkamayız. Sahip olduğumuz coğrafyada binlerce yıldır yaşam var ve antik kentlerdeki yaşam standartları kesinlikle bugünkünden çok yüksek görünüyor.

Hiçbir bina diğerinin güneşini engellemiyor, hiçbiri tarım arazilerine kurulmamış, her birinin alt yapı sorunları ulaşımdan temizliğe, içme ve sulama kanallarından atık sulara, tiyatro ve eğlence alanlarından pazar yerlerine, ormanlardan mesire alanlarına kadar her türlü ayrıntı düşünülmüş ve gereği yerine getirilmiş. Daha da önemlisi doğa ve yaşam alanları hiç bugünkü gibi hoyratça kullanılmamış ve göz bebeği gibi korunmuş...

Eğitimin öncelikli amacının iyi bir insan ve iyi bir yurttaş olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz ama geldiğimiz nokta ortada. Sınav odaklı eğitim bize her şeyi unutturdu. Aklımızı ve vicdanımızı bile...

Özetin özeti: Her yasa ve kural, çok uzun deneyimler sonrasında hayata geçiriliyor. Doğru olanı korumak, yanlış olanı da görmemezlikten gelerek değil, değiştirmek için mücadele etmeliyiz...