Eğitim diğer konulara benzemez. Her konuda herkesin farklı bir bakış açısı olabilir. Ama eğer söz konusu olan çocuklarımız ve ülkemizin geleceği ise işte bu noktada ortak akıl çevresinde kenetlenmemiz gerekiyor.
Lafı hiç uzatmadan çok net bir varsayımda bulunabiliriz, çünkü bunun örneklerini hem ülkemizde hem de dünya genelinde fazlasıyla gördük. Görünen o ki görmeye de devam edeceğiz.
Olayın özeti şu:
Eğer “Milli” eğitimde ortak akıl üretemiyorsak, başka hiçbir konuda üretemeyiz. Üretemezler. Üretilemiyor da!..
Eğitimin ve savunmanın “milli” olması, tesadüfen alınmış bir karar değil! Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, eğitimin ve savunmanın bir ülke için ne anlama geldiğini en iyi bilenlerdi.
Milli Savunma ile “Yurtta sulh, cihanda sulh”un ancak milli birlikle olacağına inanıyorlardı. Milli Eğitim’i de demokratik, laik, çağdaş, müreffeh Türkiye’nin lokomotifi olarak görüyor, hukuk devletine giden yolun, sosyal devlet olmanın “olmazsa olmazı” olarak kabul ediyorlardı.
Sınav odaklı eğitim ve eğitimin giderek artan bir şekilde ticarileşmesi ile birlikte başta milli ve manevi değerler, yurttaşlık, aidiyet duygusu, liyakat, kalite, güven ve daha pek çok değer ikinci plana itildi.
İstediğimiz bu muydu?
Kesinlikle hayır.
O zaman her şeyden önce neden eğitim için bir araya gelmiyoruz?
Böylesine masum, böylesine hiç kimsenin art niyetle yaklaşamayacağı, böylesine önemli bir konu varken neden bu şansı yeterince değerlendirmiyoruz?
Üniversitelerimiz böylesine zor bir süreçten geçerken eğitimin ve bilimin önemini topluma anlatmayacaklar da ne zaman anlatacaklar? Politikacılar eğitim ve bilim meşalesinin altında birlik, beraberlik ve güçlü Türkiye hayallerine öncelik vermeyecekler de hangi konuya verecekler? Anneler, babalar, çocukları ve ülkemizin geleceği için en önemli olanın iyi bir eğitim olduğunu şimdi değil de ne zaman anlayacaklar? Kayıkçı kavgası yapmanın ötesine geçemeyen medya eğitimi, bilimi, liyakatı daha ne kadar görmezden gelecek, sivil toplum örgütleri, yargı, siyaset ve diğer toplumsal dinamikler eğitime ve bilime olan inançları çerçevesinde şimdi değilse ne zaman ortak akıl üretecekler?
Daha yüzlerce madde sıralayabilir, binlerce ayrıntıyı masaya yatırabilir ve hemen hepsinin kökeninde eğitimdeki vurdumduymazlığın olduğunu bir değil, bin defa ispatlayabiliriz. Ayrıca ispatlamaya da gerek yok tüm sorunlarımızın kökeninde eğitim olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
İyi mühendisler yetiştirseydik binalar orta ölçekli bir depremde patır patır yıkılır mıydı, hukuk fakültelerimiz hukukun üstünlüğüne inanan hukukçular yetiştirseydi yargı bu kadar tartışmalı hale gelir miydi, okullarımız her şeyden önce iyi bir yurttaş yetiştirseydi sorunlar böylesine sahipsiz kalır mıydı, iletişim fakülteleri medyanın önemine ve her şeyden önce gazeteci olduğuna inanan gazeteciler yetiştirseydi medyada böylesine kutuplaşma olur muydu, iktidarlar tarımın, turizmin, hayvancılığın, tarihin, doğanın, kentleşmenin önemine canı gönülden inansaydı insan gücü planlaması ve istihdam odaklı eğitim konusunda daha duyarlı olsalardı hemen her konuda böylesine savrulmalar yaşanır mıydı, bir yanda milyonlarca istihdam fazlası üniversite mezunumuz varken öte yanda milyonlarca ara insan gücüne ihtiyaç duyulur muydu?..
Bütün bunlar çok zor konular değil ama ortak akıl gerekiyor.
Ve bu konularda bir araya gelemiyoruz. Bu çok kolay ama hayati derecede önemli sorunları çözemiyorsak, gerisi teferruattır.
En hayati konularda anlaşamayanlar, en zor konularda bir araya gelemezler! Keşke önce bir araya gelip, eğitim ve bilim gibi en temel sorunlarda ortak akıl üretip, birlikteliği pekiştirdikten sonra diğer konulara geçebilsek. İşte o zaman bugün yaşanan güven erozyonu ve tartışmaların belki de pek çoğu hiç yaşanmayacak.
Aslında bunu hepimiz biliyor ve inanıyoruz ama nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. Şimdi kalkıp ülkemizin en önemli sorunu eğitim ve bilime şaşı bakışımızdır desek, eğitimcilerden ve sabah akşam eğitimden yakınan veli ve öğrencilerden bile tepki gelebilir, “Ooo onlara gelinceye kadar daha ne sorunlar var” diye bir de bizi tiye alabilirler. İşte asıl sorunumuz da bu!..
Özetin özeti: Abdest alınmadan namaza durulmaz, ısınmadan spora başlanmaz, konuyu kafanda şekillendirmeden yazıya oturulmaz, peşrev çekmeden yağlı güreşe başlanamayacağı gibi ortak akıl için de bir ön hazırlık gerekiyor! Bunun yolu da eğitim ve bilimden geçiyor!..