
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "CHP yönetimi demokratik siyaset ve demokratik tutum konusunda yine sınıfta kalmıştır. Siyasi hayatımız için en temel sorun, CHP'nin siyasetsizliğidir." ifadelerini kullandı.
Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, CHP yöneticilerinin günlerdir köklü bir partinin dilini değil, marjinal bir siyasetin ilkel dilini kullandığını kaydetti.
"Demokratik protesto bir haktır ama CHP yönetiminin kullandığı dil, demokratik protesto dili değildir." değerlendirmesinde bulunan Çelik, CHP yönetiminin gündemdeki iddialarla ilgili olarak açık ve net bir dille cevap üretemediğini belirtti.
Ömer Çelik, şunları aktardı: "Bu iddialar aylar öncesinden bizzat CHP'li bazı isimler tarafından bazı CHP'li belediyelerle ilgili olarak gündeme getirildi. İlk olarak CHP'li siyasetçiler arasında başlayan bu yolsuzluk tartışmaları karşısında CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ve yönetimi suskun kaldı. Şimdi ise kendi siyasi yetersizliklerini ve sorumsuzluklarını, gençleri sokağa çağırarak kapatmaya çalışıyorlar. Demokratik protesto hakkını, CHP içindeki iç kavgaları bastırmak için istismar ediyorlar.
CHP yönetimi demokratik siyaset ve demokratik tutum konusunda yine sınıfta kalmıştır. Siyasi hayatımız için en temel sorun, CHP'nin siyasetsizliğidir. CHP yönetiminin yapması gereken tek şey, kamuoyu önüne çıkıp, CHP'li bazı siyasetçilerin CHP'li bazı belediyeler hakkında dile getirdiği iddialara cevap vermektir."
AK PARTİ'Lİ SIRAKAYA'DAN 'GİZLİ TANIK' ÇIKIŞI
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya, "Soruşturmanın 'gizli tanık' ifadelerine dayandırıldığı söylemi tamamen yersiz, haksız ve doğrulardan uzak bir ifadedir." değerlendirmesinde bulundu.
Sırakaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, siyasi partiler ve kamuya mal olmuş siyasi figürlerin, aklıselim ile hareket etmek zorunda olduğunu belirtti.
Kitlelerin kendilerine ve partilerine olan inancını, güvenini ve samimiyetini, devletleri ile karşı karşıya getirmek için kullananların sonunun siyasi tarihin karanlık sayfaları olacağını vurgulayan Sırakaya, daha mahkemeye çıkmamış, "çıkar amaçlı suç örgütü kurma" iddialarına ve delillerine karşı yüce Türk adaleti önünde ifade vermemiş Ekrem İmamoğlu için sokak eylemlerinden medet uman bir anlayışın, demokrasi ile uzaktan yakından bağının olmadığını dile getirdi.
Zafer Sırakaya, "Soruşturmanın 'gizli tanık' ifadelerine dayandırıldığı söylemi tamamen yersiz, haksız ve doğrulardan uzak bir ifadedir." ifadesini kullandı.
Sırakaya, açıklamasında şunları kaydetti: "Tanıkların çoğunun İBB'nin kendi içinden olduğu gerçeği muhalif basın tarafından bilinçli olarak gizlenmeye çalışılmaktadır. Bu algıyı oluşturanların milletimizden gizledikleri şey, soruşturma dosyasında sadece gizli tanık iddiaları değil, iddiaların maddi karşılığı ve bu maddi karşılıkların somut delillere dönüştürülmüş halinin olduğudur. Türkiye bu yolsuzluk soruşturmasıyla birlikte belki de ilk defa ulusal güvenliğimizi tehdit edecek çok tehlikeli akıl almaz bir vurgun, soygunla tanışmıştır. 'Kişisel veri vurgunu' İBB Başkanı ve üst düzey yöneticilerinin 16 milyon İstanbullu vatandaşımızın kişisel verilerini hukuka aykırı bir şekilde ele geçirdiği, KVKK'ya aykırı olarak kullandığı, yaydığı hatta sattığı, vahim iddialar arasındadır. 16 milyon İstanbullunun kişisel verilerinin satılması bile başlı başına bir skandal ve suçtur. Böylesine büyük iddiaların yer aldığı soruşturma dosyasının 9 hedef isminin oldukça profesyonel ve sofistike yöntemlerle yardım alarak kaçırıldıklarının tespit edilmesi, oldukça manidar ve düşündürücüdür."Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, kolluk güçleri ve adalet sistemiyle bu tür suçlarla mücadele konusunda rüştünü ispatladığını belirten Sırakaya, "Kolluk güçlerimizle birlikte adalet sistemimizin Türkiye'de her türlü terör ve çıkar amaçlı suç örgütlerinin palazlanmasına, dün olduğu gibi bundan sonra da asla izin vermeyeceğine olan inancım tamdır." görüşünü paylaştı.