17.12.2020 - 11:49 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Son dakika haberine göre, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüs tedbirleri kapsamında uygulanan kısıtlamaların, bu hafta sonuna doğru etkisinin daha net görüleceğini söyledi.
Pandeminin ilk zamanlarında vaka sayılarının fazla olmaması nedeniyle temas edilen kişilerin de daha az olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tezer, "Şimdi Sağlık Bakanlığı'nın verilerine baktığımız zaman günlük 30 bin civarı vaka bildiriliyor. Bunların da temas ettikleri kişiler var. Filyasyon ekiplerimiz de bütünüyle görevlerini yerine getiriyorlar. Hızlı bir şekilde temas edilen vakaların yüzde 99'una ulaşıyorlar.
Yine de temas edip yakalayamadığımız, bilmediğimiz kişiler var. Rakam da yüksek olunca onlar da hastalık geliştirebiliyorlar. Vakaları azaltmanın yollarından biri de kısıtlamaların uygulanmasıdır. Kısıtlamanın derecesi çok önemli; ocak ayında Çin'in yaptığı tam kapanmayla vaka sayıları neredeyse sıfırlandı ve vaka görülmemeye başlandı. Bunu Çin gibi uygulayabilen başka bir ülke var mı? Maalesef yok. Olabilecek mi? Çok zor. Bulunduğunuz şartlar, sosyal yapı ve ortam bunları etkiler" diye konuştu.
Prof. Dr. Tezer, kısıtlamalar ile birlikte uygulanması gereken kuralların olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti: "Özellikle kısıtlamaların olduğu günlerde insanların ev ziyaretlerine devam etmesi ve maalesef bu süre zarfı içerisinde maskelerin takılmaması; örneğin Almanya misafirliğe gidilse de 5 kişinin üzerinde aynı ortamda olunmamasını istedi. Ayrıca şehrin kalabalık olmayan bölgesinde toplu yapılan etkinliklerde insanların bir araya gelmesi; bunların devam etmemesi gerekiyor. Bu tür etkinlikler devam ettiği sürece yüzde 100 kısıtlama olmazsa, vaka artışları olmaya devam edecek. Yapılan uygulamaların bu haftanın sonuna doğru neticesini görmemiz gerekiyor.
Verilere baktığımız zaman büyükşehirlerde yüzde 30-40 oranında acil servislere, polikliniklere başvuru sayısının azaldığını biliyoruz. Anadolu'nun birçok bölgesinde maalesef vaka artışları halen yüksek seyretmeye devam ediyor. Kısıtlamaların daha devam etmesi gerekiyor. Hele ki aşının dünyada yapılmaya başlandığı bir dönemdeyiz. Ülkemizde de kısıtlamayı bir müddet daha devam ettirip, aşının da devreye girmesiyle birlikte bağışıklık oranının ister hastalık, ister aşıyla total olarak yüzde 60-70'lere getirildiği zaman virüsün dolaşımını kısıtlayacağız. Aşılamanın da başlamasıyla birlikte Nisan-Mayıs ayı gibi rahatlamaların gerçekleşebileceğini düşünüyorum."
Prof. Dr. Tezer, yılbaşında toplu olarak bir araya gelmeleri engelleyecek önlemlerin alınması gerektiğini de dikkat çekti. Prof. Dr. Tezer, "Biz 10 kişiden fazla misafirlerle bir arada olunmaması gerektiğini söylüyorduk. Yılbaşında hareketliliğin artması ile vaka sayılarında artış olur mu diye aynı korku, endişe tüm Avrupa ve dünya ülkelerinde var. Bunların oturulup vaka sayısına göre tekrar tartışılması gerekiyor. Her ilin kendi pandemi kurulları var. Bu kurullar kendi ilindeki, ilçesindeki, kasabasındaki durumları değerlendirip, önlem alabileceklerini düşünüyorum.
Yılbaşı zamanı yaklaştı. Çok fazla vakit kaybetmeden pandemi açısından sıkıntı yaratabilecek durumlara karşı önümüzdeki günlerdeki vaka durumuna göre hızlıca değerlendirip, gerekli önlemler alınmalıdır. Şöyle bir sıkıntı olabilir; vaka artışı yoğun olan bir bölgeden daha az yoğun olan bölgelere hareketler gerçekleşebilir. Bunların minimalize edilmesi gerekiyor. Zorunlu şartlar dışında seyahatlerin de olmaması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Yargıtay koronavirüs cezalarıyla ilgili ilginç bir karara imza attı. Elif Nihan İşler isimli vatandaşa, görevli bir bekçi tarafından sokakta maske takmadığı gerekçesiyle 392 TL para cezası kesildi.
Bunun üzerine İşler, konuyu mahkemeye taşıyarak cezanın iptalini istedi. Dava dilekçesinde İşler, Bolu’ya ailesini ziyaret için misafir olarak Ankara’dan geldiğini, İzzet Baysal Caddesi’nde yürürken durdurulduğunu söyledi.
Maskesi olmadığı için bir uyarı yapmadan ceza kesildiğini söyleyen İşler, caddeye girerken de maske takma zorunluluğunu belirten bir uyarı görmediğini beyan etti.
Bolu Sulh Ceza Hakimliği verdiği kararda, Anayasa’nın 13. maddesi gereği temel hak ve hürriyetlerin anayasanın ilgili maddelerinde yazılı sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabileceğini belirtti.
Kararda maske takma zorunluluğuna dayanak olarak gösterilen 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda yer alan yasakların içerisinde maske takma zorunluluğunun bulunmadığı kaydedildi.
Mahkeme idari para cezasının kaldırılmasına karar verdi. Ancak Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma istemiyle kararı Yargıtay’a taşıdı.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi kararı bozdu. Dosyayı yeniden görüşülmesi için mahkemeye geri gönderen Yargıtay, açıkladığı gerekçede ise “maske zorunluluğu”nda iki önemli hükme imza attı.
Valiliklerin maske zorunluluğunu ve bu zorunluluğa uymayanlara kesilecek cezayı il genelinde yaşayan halka usulüne uygun şekilde ilan etmesinin zorunlu olduğuna işaret eden Yargıtay kararı...
Ayrıca maske takma yükümlülüğüne uymayan vatandaşa ancak valilik tarafından idari yaptırım kararı tesis edilebileceğini ifade ediyor.
Öte yandan Toplumdaki aşıya yönelik ilgiye dikkat çeken Prof. Tükek, “Toplum aşılanmaya başlayınca kanımca herkes aşılanmak isteyecek gibi duruyor. Sonuçlar hakikaten güzel ve pandeminin sonu görünüyor çok şükür” dedi.
Kovid-19’a karşı aşı çalışmalarında sona gelinirken, İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek’ten umut veren açıklamalar geldi.
Aşı gönüllülerinin sayısının artışına ve toplumdaki aşıya yönelik ilgiye dikkat çeken Prof. Tükek, “Toplum aşılanmaya başlayınca kanımca herkes aşılanmak isteyecek gibi duruyor.
Sonuçlar hakikaten güzel ve pandeminin sonu görünüyor çok şükür” değerlendirmesini yaptı. Çin aşısının devam eden Faz 3 çalışmaları için çok sayıda gönüllüden başvuru aldıklarını dile getiren Prof. Dr. Tükek, Milliyet’e yaptığı değerlendirmede, “Alman aşısının Faz 3 çalışmaları tamamlandı.
Çin aşısının Faz 3 çalışmalarının ilk kısmı tamamlandı ve ikinci kısım çalışmaları devam ediyor. Sağlık çalışanları dışında çok sayıda kişiden aşı çalışmalarına katılmak için talep alıyoruz.
Vatandaşlarımızın bu istekliliği bizi umutlandırıyor. Aşı karşıtlarının sesleri çokça çıksa da Kovid-19 aşıları piyasaya çıktıktan sonra herkes sıraya girecektir” dedi.
Biontech ile Pfizer’ın ortak geliştirdiği aşının yanı sıra, Amerika, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa-İngiltere ortaklığı ile Almanya’dan bir başka firmanın daha aşı denek çalışmalarının tamamlandığı...
İstanbul Tıp Fakültesi’nde halihazırda Çin aşısının Faz 3 son evre çalışmalarının devam ettiğini dile getiren Prof. Dr. Tükek, “Şimdiye kadar Faz 3 çalışması tamamlanan aşı çalışmalarının sonuçları oldukça olumlu.
Söz konusu aşıların etkinliği yüzde 90, yüzde 95 arasında çıktı. Bu oranlar toplumsal bağışıklanma anlamına gelir” diye konuştu. Prof. Dr. Tükek, sözlerine şöyle devam etti:
“Aşı karşıtları sosyal medya üzerinden bir takım komplo teorilerini öne sürüyorlar. Kızamık, boğmaca ve çocukluk aşıları dahil bütün aşılardaki süreç Kovid-19 aşı sürecindeki gibi işledi.
Faz 3 gönüllü insan denemeleri sayesinde aşının etkin olup, olmadığı anlaşılıyor. Geçtiğimiz haftalara kadar aşıya ilginin az olacağını düşünüyorduk ancak vatandaşlarımız son bir haftadır kapımızı çalarak gönüllü olmak istediklerini iletiyorlar.
Kimse aşı karşıtlarını söylemlerine kulak asmasın. İnsanları virüsten korumanın tek yolu aşılanma. Nasıl ki, geçmişte kızamık, suçiçeği, polyo ile aşı sayesinde mücadele edip başarı kazandıysak aynı durum Kovid-19 için de geçerli.”
“Kovid-19 ile mücadelede aşı karşıtlığı veya bir takım deli saçması söylemler milyonlarca insanın ölmesi demek. Elimizde virüsü yüzde 95’ten fazla yok etme ihtimali olan aşılar olacak ve birileri kalkıp bu gerçekliği safsatalarla tartışmaya açarak, halkın kafasını bulandıracak.
Bunun vicdanla, insanlıkla izah edilebilir bir yanı yok. Bugüne kadar çocukluğumuzdan itibaren milyarlarca doz aşı olduk. Hangimize çip takılıp, genetiği bozuldu? Göreceksiniz aşılama başlayınca insanlarımız kuyruğa girecek bilim kazanacak.”
Kovid-19 Faz-3 deney aşısının grip veya hepatit aşısından bir farkı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Tükek şöyle konuştu: “Tüm aşılar aynı yöntemle hazırlanıyor. Toplumsal bağışıklık için sekiz yıldan fazla süre geçmesi gerekiyor. Bu nedenle aşının bulunması çok önemli. Aşı dışında birçok farklı ilaç üzerinde de çalışmalar yapılıyor.
Şu an için Kovid-19’a karşı etkin olduğunu düşünüp kullandığımız ilaçlar var ancak bunların hiçbiri aslında Kovid-19’a karşı üretilen ilaçlar değil.” Politik görüşlerden uzak ele alınması gereken bir durumdan söz ettiklerini dile getiren Prof. Tükek, “Bir takım zengin insanların aşı çalışmalarını fonlaması üzerinden spekülasyon yapılıyor.
ABD ve batı ülkelerindeki zengin insanlar bu tür bilimsel çalışmalara fon sağlıyor. Keşke bizim ülkemizde de böyle fonlar oluşsa ve bilimsel çalışmaların sayısı artsa. Aşı isteyenler bir takım zengin çevrelerin adamı oluyorsa, aşı karşıtları da ekonomilerin çökmesini, insanların ölmesini isteyen başka bir grubun mu temsilcileri! Akıl dışı spekülasyonlar kafa bulandırıp, ölümlerin artışına yol açıyor” diye konuştu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün aşı gündemiyle videokonferansla gerçekleştirilen Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:
“Yapılan sözleşmeye bağlı olarak ülkemize ilk partisinin gelmesi beklenen inaktif aşının gelişinden itibaren yürütülecek strateji üzerinde görüşmeler yapılmıştır. Temin edilecek aşı miktarının artırılması ve alternatif aşı teminine ilişkin çalışmalar ve görüşmeler hakkında bilgi paylaşılmıştır.
Bu arada umut vadeden yerli aşı çalışmalarımızın orta ve uzun vadede sorunun çözümünde rol alacağı belirtilmiştir. Halihazırda bir inaktif aşımızın Faz I klinik çalışmasında sona gelinmiş ve Faz II çalışmalarına hazırlanılmaktadır.
Ülkemizde bir inaktif (sinovac) bir de mRNA (pfizer) aşının Faz III çalışmaları sürmektedir. Bir adenövirüs (sputnik V) aşısının da Faz III öncesi kronik toksisite çalışmaları yürütülmektedir.
Bu aşının da en kısa sürede Faz III çalışmasının başlaması beklenmektedir. Mevcut verilere dayalı olarak inaktif aşının güvenirliği konusunda elde edilen bilgilerin yanında ülkemizde de yürütülen Faz III çalışmalarında kayda değer bir yan etkinin görülmediği ifade edilmiştir.” (MERT İNAN - İSTANBUL)