ArkeolojiMilet’ten yükselen Anadolu sesi

Milet’ten yükselen Anadolu sesi

16.02.2025 - 05:35 | Son Güncellenme:

Milet tarihte yalnızca ekonomik açıdan güçlü bir kent değildi, bilim ve kültür alanında da öncü bir kentti. Kentin tiyatrosunda Miletli bilim insanlarının seslerini duyabilirsiniz.

Milet’ten yükselen Anadolu sesi

Nükhet Everi- Yıl İ.Ö. 586… Dört mavi limanlı Miletos kentinin deniz kenarında melengeç ağacı gölgesinde güleç yüzlü birkaç yaşlı insan oturuyordu. Kadınlar, kızlar, flüt ötüşü gibi uzun amforalarını omuzlarına dayamışlar, uzun İyonya peploslarını yelpirdete yelpirdete çeşmeye (ninfeon’a) su doldurmaya gidiyorlardı. Denizde kuğu süzülüşlü kadırgalar, limana, açığa kayıyorlardı upuzun. Kentin güneş yanığı yolları, kaynaşan bir Lidyalı, Panfilyalı, Eolyalı kalabalığıyla fıkır fıkırdı. İhtiyarların biri, yanındaki güler yüzlü ihtiyara, “Thales, seni her günkünden neşeli görüyorum, yoksa bu yıl yine tüm yağhaneleri mi kiraladın?” diye sordu. Thales denilen yaşlı, güle güle cevapladı: “Hayır a canım, geçen yıl, ‘Senin gibi bir Fusiyologos ticaretten ne anlar?’ dediler de… Ticarete aklımı versem, çok zengin olacağımı ispat etmek için yağhaneleri kiralamıştım. Çünkü o yıl zeytinyağı ürününün bereketli olacağını sezmiştim. Böylece zeytinyağı fiyatını dilediğim gibi yükseltmiştim ki, görsünler, bir Fusiyologos aklını para yapıcılığa verince n’olurmuş? Ama onu bir kez yaptım, o kadar… Öteki ihtiyar, “Öyleyse şimdi neye seviniyorsun?” Thales cevap verdi: “Önümüzdeki yıl güneş, şu şu tarihte, tam olarak tutulacak. Bugün, tutulma gününün hesaplarını yaptım. Ona seviniyorum işte…”

Haberin Devamı

Böylece, Anadolu’da, İyonya’nın şen ve esen kenti Miletos’ta, İsa’dan önce altıncı yüzyılda, dünya tarihinde ilk olarak insanoğlu, kozmosa salt doğasal yorumlama yolundaki ilk yaman davranışını yapmıştı.

Thales (İÖ 640-550) böylece İÖ 28 Mayıs 585 günü olacak güneş tutulmasını bir yıl önce hesaplamıştı. Böyle bir hesabın yapılabilmesi, ancak yüzyıllardan beri bilginin birikmiş olmasıyla mümkündü. Bu bilgi, başka yerde değil, Anadolu’da birikmişti ve Doğu’dan gelmişti. Hem bilgi olarak gelmişti hem de bilgi taşıyan insanların doğudan batıya göç etmesiyle gelişmişti. Zaten Herodotos Thales’in ırk itibariyle Fenikeli olduğunu yazar (Kitap I, 168-70). Belki de Fenikeli değildi ama böyle bir deyişin doğru olması ihtimali vardı ki, böyle diyebiliyordu. Bu da Anadolu’da halkın ne kadar karışık olduğunu gösterir.

Haberin Devamı

İyonlardan önce Mısır ve Sümerlerin ampirik buluşları, bir sürü büyüsel kaba saba mitolojiyle yüklüydü. Anadolu kafası o yükleri, mitolojinin kabasını da sabasını da söküp atmıştı... (*)

Toprakla dolan körfez

Gözünüzün önüne geldi mi bu sahneler? Ege’nin tarihteki en önemli ama günümüzde en çok ihmal edilen, önünden geçip gidilen Milet Antik Kenti’ni ne zaman ziyaret etsem hep bu konu aklıma gelir, kalıntılar arasında yürürken bu sahneler gözümün önünde canlanıverir. Yukarıdaki bu güzel anlatım Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’e ait. Cevat Şakir Anadolu’nun büyük bilim adamlarını ve onların dünyaya neler kattığını anlatıyor tam da bu noktada.

Milet… Antik Çağ’da dünyanın en zengin ve en önemli kenti. Ege yollarında ilerlerken, Menderes havzasına girdiğinizde özellikle de Söke Ovası’ndan geçerken üzerinde bulunduğunuz toprakların tarihte deniz olduğunu, günümüzdeki Bafa Gölü’nün de aslında eskiden bir körfez olduğunu hayal etmek gerekir.

Bugün buraların toprakla dolmasının nedeni elbette Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlardır ama aynı zamanda Roma Dönemi’nde nehir yataklarının değiştirilmesi sonucunda da bu durum hızlanmış, antik dünyanın önemli liman kentleri denizden uzak kalmış, limanlarını yitirmiştir.

Haberin Devamı

Söke Ovası’nın kuzeyinde yer alan ve Antik Çağ’ın en güçlü kentleri olan Priene ve Miletos da ne yazık ki Menderes Nehri’nin bu hareketlerinden nasibini almışlardı.

Milet’ten yükselen Anadolu sesi

Bilimde öncü

Tarihi Neolitik Dönem’e kadar gittiği kesin olarak bilinen Milet, M.Ö. 2. binde bir Hitit kenti olarak adını duyurmaya başlar. Daha sonra İyon Deniz Birliğinin en önemli kentlerinden biri olan dört limanlı kıyı kenti Milet, M.Ö. 7 ve 6. yüzyıllarda en parlak dönemini yaşar. Milet, denizlerde müthiş bir varlık gösterip Karadeniz ve Akdeniz’de kurduğu onlarca koloni sayesinde dünyanın en zengin ve en önemli kentlerinden biri oldu.

Apollon Tapınağı’yla, Aslanlı Limanı’yla, kentteki Stoa’nın önünden geçen ve Didyma’ya bağlanan kutsal yoluyla, Roma Dönemi’nde inşa edilen 15 bin kişilik güzel tiyatrosuyla şehre denizden ya da karadan gelen herkesi kendine hayran bıraktığını bildiğimiz Milet, sırf ekonomik açıdan güçlü değildi. Bilim ve kültür alanında da çok önemli bir kentti.

İşte Halikarnas Balıkçısı’ndan alıntıladığım konu tam da buraya parmak basıyor. Aslında Balıkçı, insanlığın medeniyetin gelişmesini borçlu olduğu “Milet okulu”nu anlatıyor. Pozitif bilimlerin babası sayılan Thales, Mısır’a yaptığı ziyaret sonrasında güneş tutulmalarını hesaplamayı öğrenmiştir. Thales, aynı zamanda atom kavramına giden yolu da açmıştır. Onun ardılları Miletli Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış ve Miletli Anaksimandros da tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmıştır. Gene Miletli Hekataios ise coğrafyada büyük başarılar göstermiş ve dünya haritasını ilk çizen kişi olarak tarihe adını yazdırmıştır. Milet çok iyi düzenlenmiş ızgara şehir planıyla tanınır. Miletli Hippodamos bu dikey ızgara sistemi temelli kent kavramını uygulayan kişidir. Tabii Ayasofya’nın mimarı Miletli İsidoros’u da anmadan geçmeyelim.

Haberin Devamı

Bundan tam 2600 yıl önce, akılcı düşüncenin ve felsefenin temellerinin atıldığı bu şehirde ayrıca Helen dünyasının kullandığı alfabeyi bulanlar da Miletlilerdir.

Haberin Devamı

Roma Dönemi

Milet’te göreceğiniz çoğu eser Roma Dönemi’ne ait, o en parlak çağlardan günümüze gelen çok şey yok. Bu bir yandan Anadolu’nun tarihte geçirdiği süreçlerden kaynaklı. Pers istilası belası Milet’e de ulaşıyor ve daha sonra Büyük İskender, Selevkoslar dönemlerinin ardından Milet de Roma’nın idaresine geçiyor. Roma Dönemi’ne gelinince kent bağımsızlığına kavuşuyor. Bu dönemde kentin büyüklüğü ve şekli korunsa da imar faaliyetleri ile pek çok yapı ekleniyor kente. Hamamlar, tiyatro, agora ve liman kapıları, gymnasium, stadium vs.

Diğer yandan da Milet, Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla dolmaya başlaması sonucu önemli bir liman kenti olma özelliğini kaybetmeye başlamış, Bizans Dönemi’nde bir piskoposluk merkezi olmuş, şehir gittikçe küçülmüş, tiyatro ve kale etrafı ile sınırlanmıştır.  Ne yazık ki bu dönemde denizle tamamen ilişiği kesilmiş ve bir bataklık halini almıştır.

İşte o nedenle Milet’e gelen bir gezgin okudukları ile gördüklerini kıyaslarsa hayal kırıklığına uğrayabilir. Öyle düşünmeyin. Tiyatro ve Roma hamamları çok güzel gezilebiliyor ama ne yazık ki limana yakın diğer bölgeler bataklık.

Siz mutlaka gidin Milet’e, hatta yanınıza Halikarnas Balıkçısı’nın Anadolu’nun Sesi kitabını da alın. Tiyatroda oturup biraz okuyun. Biraz sonra Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Hekataios, Kadmos, Phoklydes, Demodokos, Timotheos,  Hippodamos, İsidoros ve daha pek çok Miletlinin seslerini duymaya başlayacaksınız. Anadolu’nun sesini… Onlar size kuşaklar boyunca, çocukluk çağından beri yapılmış telkinleri ve çoğu yalan olmakla beraber, tekrarlana tekrarlana kutsal bir gerçek düzeyine getirilmiş olan kanıları yıkacak gerçekleri anlatacaklar. Anadolu gerçeğini…

(*) Anadolu’nun Sesi, Halikarnas Balıkçısı (İyonya – Anadolu bölümünden alıntı)

Milet’ten yükselen Anadolu sesi

BEYLİKLER DÖNEMİ’NDEN BİR ESER: İLYAS BEY CAMİİ

Bizans Dönemi’nde Palatia adını alan Miletos, 13. yüzyılda Türklerin hâkimiyetine girer, Beylikler ve Osmanlı Dönemi’nde ise Balat adını alır. Milet’te 15. yüzyılda Menteşe Beyliği döneminde yapılmış ve Güney Agora’nın güneyinde yer alan İlyas Bey Camii’ni de mutlaka görmek gerekir. İlyas Bey Camii büyük bir özenle yapılmış, tek kubbeli bir camidir. Cami çok zarif bir mermer işçiliğine sahip ve her şeyiyle simetrik ufak bir yapıdır.