Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

İsrail’in İran’a karşı başlattığı füze savaşının nereye evrileceğinin netleşmesi için iki haftaya daha ihtiyacımız var. Beyaz Saray’ın mesajlarından anladığımız o ki, dünya iki hafta daha Başkan Donald Trump’ın çelişkili açıklamalarıyla yatıp kalkacak.

Washington’ın tutumu tartışıladursun, bölge ülkeleri İsrail’in saldırılarını kınıyor. Burada en dikkat çeken çıkış hiç kuşku yok ki nükleer gücü olan Pakistan’a ait. İran’ın sınır komşusu bir ülke olarak bu destek şaşırtıcı gelmeyebilir ama 2024’te İran ile savaşın eşiğine geldiği düşünülürse bu çıkış dikkate değer. Çünkü Pakistan uzun yıllardır topraklarındaki Belucistan eyaletinde çeşitli ayrılıkçı örgütlerin arkasında İran’ın olduğunu iddia ediyor ve bu gerilim zaman zaman sınır çatışmalarına dönüşüyor. Pakistan buna rağmen -füze saldırıları başladıktan sonra 900 kilometrelik İran sınırını kapatsa da- duruşundan taviz vermedi. Bu desteği anlamak için yeni küresel düzendeki ‘hizalanmaya’ bakmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Pakistan’ın duruşu

Siyasi, jeopolitik ve ekonomik ortak payda olarak tanımlanan ‘küresel güney’ ülkeleri ‘Çin-Pakistan-İran’ şeklindeki diziliyor ve bu üç ülkenin birbiriyle olan diyaloğunu pekiştiriyor. Pakistan’ın ezelî rakibi Hindistan’ın kendisini -dikkatli adımlarla da olsa- ABD-İsrail denkleminde konumlandırması da bu ittifakı belirginleştiriyor.

Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asıf’ın “Her şekilde İran’ın yanındayız, çıkarlarını koruyacağız.’’ demesinin, Pakistan Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail saldırılarını ‘bölgeyi de aşabilecek ciddi bir tehdit’ olarak yorumlamasının sebebini bu denklemde aramak gerekiyor.

İran bir süredir ekonomik gerekçelerle Pakistan ve Hindistan arasında hassas bir denge siyaseti yürütmeye çalışmış, bu sene yaşanan Keşmir krizinde taraf tutmaktan kaçınmıştı. İslamabad’dan gelen bu açık destek İran için çok kıymetli. Tabii, Pakistan’ın İslam dünyasında elinde nükleer silah bulunan tek ülke olması sözünün ağırlığını artırdığı da ortada.

Çin’in ihtiyacı

Çin içinse İran, ‘Kuşak ve Yol’ girişimi için kilit konumda. Bu sebepledir ki dünyanın dönüştüğü bir evrede Pakistan ile yakın irtibat ve bunu İran’a bağlama stratejisi daha da keskinleşiyor. Ekonomik bağımlılık da bu başlık altında şekilleniyor.

Haberin Devamı

Çin açısından İran-İsrail savaşı yüzünden Hürmüz Boğaz’ında yaşanabilecek bir sıkıntı, Körfez’den gelen petrol akışını keseceği için sorun fakat tek başına İran’ın petrolünün kesilmesinin etkisi sınırlı. Ancak yine de Çin’in en ucuz petrolünü İran’dan almakta oluşu önemli bir ayrıntı.

Dünyanın en büyük üçüncü ham petrol ithalatçısı Çin, 2024 yılında günlük 11,1 milyon varil ham petrol alıyordu. Bu ihtiyacın yüzde 20’sini Rusya’dan karşılıyordu. Yarısından fazlası ise İran, Irak ve Körfez ülkelerinden geliyordu. İran 2018’den beri ağır petrol yaptırımları altında olduğu için net veriler yok. Ancak başka veriler var. Buna göre Çin, Körfez’den gelen petrolün yüzde 14’ünü Suudi Arabistan, yüzde 11’ini Irak, yüzde 6’sını Birleşik Arap Emirlikleri, yüzde 3’ünü Kuveyt, yüzde 2’sini de Katar’dan alıyor. Yani Çin’in petrol ithalatında İran’ın payının yüzde 10 civarında olduğu söylenebilir.

Haberin Devamı

Çin açısından daha büyük kâbus senaryosu ‘Kuşak Yol projesinde’ Pakistan- İran hattının kesintiye uğraması. Çin, uluslararası küresel rekabetteki gücünü ‘küresel ticaret’ üzerinden sağladı. Kuşak Yol projesi Çin mallarının Avrupa pazarlarına ulaşması açısından hayati önemde, Çin’in bu güzergâh üzerindeki ülkelerde sorun istemediği açık.

İslamabad’a ABD baskısı

Son olarak Pakistan’ın üzerindeki ABD baskını da atlamamak gerekiyor. Saldırılar devam ederken, Kara Kuvvetleri Komutanı Seyid Asım Munir’in ABD’ye gitmesi ve Başkan Donald Trump ile görüşmesi kafaları karıştırdı. ‘Washington İslamabad üzerinde baskıyı artırabilir’ yorumlarının yapıldığı bir dönemde, yıllarca ABD ile askeri işbirliğini sürdüren Pakistan’ın İran’a destek mesajlarını sürdürmesini ayrıca not etmek gerekiyor.