20.04.2025 - 00:01 | Son Güncellenme:
Nükhet Everi
Nükhet Everi- Hristiyanlığı ilk kabul eden Süryaniler aynı zamanda manastır hayatı geleneğini de başlatanlardır. Süryaniler arasında “asket” hayatı, yani keşişlik ve manastır geleneği çok erken zamanlarda başlamıştır. Bu nedenle de manastır hayatını etkileyen azizler Süryani kültüründe çok önemli bir yer tutarlar.
İznik Konsili’nden tam 1700 yıl sonra, bu konsile katılan ve Hristiyanlık için çok önemli azizlerden olan üç azizden bahsetmek istiyorum. Günümüzde azizlerin ebedi konutları, imanlıların bereket alabilmesi için “beth Kadişe” denen “azizler evi”nde korunmaktadır.
Mor Efrem
Süryanilerin Güneşi, Kutsal Ruh’un Gitarı ve Bilgelik Sahibi gibi ünvanlarla anılan Mor Efrem, Süryani edebiyatının en büyük şairi ve Süryani dilinin en büyük ustasıdır.
4.yüzyılın ilk yarısında Nusaybin’de Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, genç yaşta dünyadan elini eteğini çekip, Nusaybin Metropoliti Mor Yakup ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Mor Yakup, Nusaybin Okulu’nu kurunca bu okulda 38 yıl öğretmenlik yapmıştır.
359 yılında Mor Efrem’in ismi her yerde duyulmuştu. 363’te Pers istilası sebebiyle önce Diyarbakır’a, oradan da Urfa’ya geçmiş, Urfa Okulu’nu geliştirmiştir. Urfa’da insanları kıran bir veba salgını baş gösterince, Mor Efrem hastalanan insanlara sahip çıkmak için yardımlar toplar ve oradan oraya koşuştururken ne yazık ki kendisi de bu hastalığa yakalanır. 9 Haziran 373 tarihinde Urfa’da vefat etmiş ve orada gömülmüştür. Mezarının üstüne bir manastır inşa edilmiş ve Aşağı Manastır olarak bilinmiştir.
Mor Efrem birçok ilahi, kendisine ait bir ölçü olan ve yedi heceli bir temelden oluşan yedili hece ölçüsüyle şiirler yazmış, çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. En eski Süryani ilahilerini o bestelemiştir. Değişik nağmelerle bestelediği 12 bin kasidesi (3 milyon dize) olduğu bilinir. Mor Efrem’in şiirleri sekiz ayrı makamda, kilisede terennüm edilir. Sekiz makamı ve kadın korosunu kiliseye sokan da kendisidir.
Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi için en büyük azizlerden biri olan Mor Efrem’i kilise her yıl Büyük Oruç’un ilk cumartesi gününde anar.
Nusaybinli Mor Yakup
Nusaybinli Mor Yakup 3. yüzyılın ortalarında doğmuş, Nusaybin yakınlarında bir manastırda dünyadan elini eteğini çekerek rahip olmuş. Metropolitlik mertebesine yükselene kadar münzevi hayatını sürdürmüştür.
Mor Avgin aralarında çok güçlü bir diyalog vardı. Mor Yakup, Mor Avgin’i kendi adıyla tanınan Mor Avgin Manastırı’nda ziyaret ettiği bir sefer Mor Avgin ona şöyle demişti: “Bugün seni gurbete gönderiyorum, birkaç gün sonra kilisenin bir yöneticisi olacaksın.”
Bu sözleri söylediği sırada Nusaybin Metropoliti vefat etmiş ve Nusaybin halkı yeni metropolit seçimi konusunda görüş birliğine varamamışlardı. Halk Mor Avgin’e danışmak için manastıra gitti. Mor Avgin onlara aday gösterilen kimsenin bu göreve layık olmadığını, Antakya Metropoliti’nin önderliğindeki tüm metropolitlerin Diyarbakır’da önemli bir konu için toplantıda olduklarını, oraya gidip onlara danışırlarsa göreve kimin layık olduğunun kendilerine bildirileceğini söyledi.
Yetkili kişiler Diyarbakır’a gidip soruyu Antakya Metropoliti’ne sordular. Dua etmek gerektiği cevabını aldılar. Uzun süre herkes dua etti ve gece yarısı Antakya Metropoliti, Tanrı’nın ilhamıyla Nusaybin Metropolitliğine Yakup ismindeki bir rahibin layık olduğunu ve inzivaya çekildiği yeri söyledi. Yetkili kişiler gelip Mor Yakup’u alıp Diyarbakır’a götürdüler. Böylece Mor Yakup 309 yılında Diyarbakır’da toplanan Kutsal Sinod’un kararıyla Nusaybin Metropoliti olarak takdis edildi.
Bu mertebeye eriştikten sonra içinde dua ettikleri kilise küçük olduğu için büyük bir kilise inşa etmeye karar vermiş, bu konuda Mor Avgin’e danışmış ve onu temel atma törenine davet etmiştir. Mor Avgin, Tanrı’nın meleklerinden birinin gelip ona inşa edeceği kilisenin temelini göstereceğini ve bunun da putperest Kral Antiochos’un putlarının enkazının üzerinde olacağını söylemiştir.
Mor Yakup, Mor Avgin Manastırı’ndan dönüp, herkese uygun yer için danışmaya başladı. Bir gece yarısı kalkıp eline ölçü ipini alıp odasından çıkarken kendini Mor Avgin’in dediği gibi, Allah’ın meleği olarak tanıtan biriyle karşılaştı. Melek onu Antiochos’un putlarının enkazı üzerine götürdü ve birlikte bugün hâlâ ayakta durmakta olan Mor Yakup Kilisesi’nin temelini attılar.
38 yılında vefat eden Mor Yakup’un mezarı Nusaybin’deki kilisesinin bodrum katındadır. Kilise her yıl 11 Mayıs’ta onu anar.
İznik Konsili nedeniyle hayatlarından bahsetmek istediğim bu azizler Hristiyanlığın ilk kabul edildiği Turabdin ve Tur İzlo bölgesinde yaşamış olan yüzlerce azizden yalnızca üç tanesi. Bölgeyi ziyaret ettiğinizde bu azizler dışında, Suruçlu Mor Yakup, Mor Malke, Mor Gabriel, Kaşkarlı Mor Abrohom, Mor Grigoryos Bar ‘Ebroyo (Abul Faraç), Mor Hananyo, Mor Hobel, Mor Abrohom, Mor Şemun d’Zeyte, Mor Aho, Mor Yakup Hbişoyo ve daha niceleri gibi manastır hayatını etkileyen ne kadar çok aziz olduğunu görecek ve onların hayat hikâyelerinin bölgenin kültürel mirasını nasıl tamamladığına da şahit olacaksınız.
‘İkinci Mesih’: Mor Avgin
Doğu münzevilerinin önderlerinden olan Mor Avgin, faziletleri, öğrencileri ve mucizeleri nedeniyle Süryani Kilisesi’nde İkinci Mesih olarak anılır.
3.yüzyılın sonlarında Mısır’da doğan Mor Avgin çocukluğundan itibaren fakirlere yardım etmesiyle bilinir. Denizin derinliklerine dalarak çıkardığı incileri satıp parasını kilise ve manastırlara dağıtır, fakir, evsiz, yetim ve dullara (ihtiyaç sahiplerine) verirmiş.
Mor Avgin dualarıyla fırtınalarla boğuşan gemileri kurtaran ve fırtınalara hükmeden bir aziz olarak ün salmaya başladı. Fırtınalardan onun sayesinde kurtulan tüccarların verdiği altınlarla yaşadığı adada bir manastır inşa etti. Bir müddet sonra yaşadığı memleketi terk ederek Abo Fahum Manastırı’na yerleşti. Kısa zamanda rahiplikte aşamalar kaydetti ve oralardan da ayrılmak istediğinde yanında kendisiyle birlikte gitmek isteyen 70 rahiple birlikte Beth Nahrin (Mezopotamya) bölgesine, Nusaybin’e doğru yola çıktı.
Bagok Dağı
Mor Avgin ve beraberindekiler şehrin doğusundaki İzlo (Bagok) Dağı’na çıktılar. Maare (Mağaralar) köyü yakınlarında küçük bir mağarada 30 yıl yaşadılar. Mor Avgin’in mucizelerini duyan insanlar oraya gelip onlarla birlikte yaşamaya başladı ve kısa süre içinde 350 kişilik bir topluluk oldular.
Mor Avgin ve beraberindeki ruhani kardeşleri burada da insanlara yardım etmeye devam ettiler ve daha sonra civar köylere ve yerleşim yerlerine giderek İsa Mesih’in öğretisini yayıp yeni inananlar ve öğrenciler edinmeye başladılar. Bazı rahipler ise Beth-fahore’ye (Çömlekçiler) giderek oradan 300 büyük su küpü alıp bunları yoldan geçen herkesin faydalanması için su bulunmayan yol kenarlarına koydular.
Mor Avgin ve sayıları 350’yi bulan öğrencileri Mor Avgin Manastırı’nı inşa ettiler. Ünü dönemin imparatoru Konstantin’e kadar ulaşan Mor Avgin’den İmparator kendilerinin ve imparatorluk sınırlarının korunması için dua istedi.
Bazı kaynaklara göre Mor Avgin, Mor Yakup ve Mor Efrem ile birlikte, Arius’un işlediği suçlarla ilgili kehanette bulunduğu İznik Konsili’ne katılmıştır.
Mor Avgin 363 yılında vefat ettiğinde, İzlo (Bagok) Dağı’nın sarp yamaçlarına üzerine kurulmuş olan ve günümüzde de hâlâ ayakta duran Mor Avgin Manastırı’na defnedildi. Kilise her yıl 20 Nisan’da onu anar.
SÖZLÜKÇE
Mor, beth kadişe, Büyük Oruç…
* “Mor” sözcüğü Süryanicedir ve “erkek aziz” anlamına gelir, ayrıca metropolitler için bir saygı unvanı olarak da kullanılır. Kadın azizeler için de mort sözcüğü kullanılır.
* “Beth kadişe” (azizler evi), aziz, patrik ve metropolitlerin defnedildiği yerdir. Manastırlarda bulunur.
* Büyük Oruç, Paskalya döneminde tutulan oruçtur. Mart ve nisan aylarına denk gelir. 50 gün süresince her türlü hayvansal üründen uzak durulur.