Türkiye sınırlarını terör örgütlerinden koruma kararlılığını tüm dünyaya gösterdi, gösteriyor. Hem Irak hem de Suriye’de. Yani ülkenin bekasına yönelik tehdit ortadan kalkana kadar terörist temizliğine devam. O bakımdan kimse sınırınızı niye koruyorsunuz diyemez Türkiye’ye. Nitekim diyemiyor da… Ancak Türkiye’nin bu haklı ve uluslararası hukuka uygun mücadelesini engellemek ya da uluslararası kamuoyunda farklı bir algı yaratmaya dönük, “Siviller öldürülüyor” gibisinden kara propaganda, alçaklık diz boyu. Üstelik de söze geldi mi “Terörle mücadele” diyen ama gerçekte eli kanlı teröristlere kol kanat gerenler ve onların maşaları tarafından. Bunun son örneğini de Irak’ın kuzeyinde Duhok bölgesinde düzenlenen saldırıda yaşadık. Alenen PKK’nın tetikçi olarak kullanıldığı bir senaryo olmasına rağmen Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi apar topar hiç utanmadan Türkiye’yi suçladı. Anında da Irak sokaklarında Türkiye’yi hedef alan gösteriler düzenlendi, Türk bayrağı yakıldı. Bu arada da ABD, İran, Almanya’dan ve terör örgütü sevdalılarından “Irak’ın güvenliği ve istikrarına destek” gibisinden saçma sapan açıklamalar geldi. Hani “Katil cinayet işlediği yere geri gelir” diye bir saptama vardır ya, aynen öyle. Tetikçi terör örgütü PKK/YPG, ona kucak açan, koruyup kollayan azmettiricileri dâhil herkes olay mahallinde. Aşağılık bir kumpas, çalışılmış bir tezgâh söz konusu yani. Niyesi de malum, Türkiye’nin her an başlaması olası Suriye’deki bölücü terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik harekâtına ABD, Rusya İran ve Esad rejimi zaten karşıydı, şimdi bu cephe Irak’la da tahkim edilmek isteniyor. Çünkü kesintisiz süren operasyonlarla PKK’ya çok ağır bir darbe vuruldu. Dolayısıyla, yalanla, dolanla uluslararası kamuoyunda bir farkındalık yaratıp Türkiye’nin bu harekâtları sonlandırmasını hedefliyorlar.
Peki, bunlar sürpriz mi? Değil, benzerleri daha önce de vardı. Mesela Zeytin Dalı, Afrin Harekâtı (2018) yapılırken “TSK hastane vurdu” dediler. Dünyanın en önemli haber ajanslarından biri sivillerin öldürüldüğünü duyurdu. TSK ise resmi Twitter hesabından bu iddiaların gerçek dışı olduğunu belirtti. Aynı zamanda da hastanenin sağlam, durumunun iyi olduğunu gösteren dron görüntülerini paylaştı. Ama sürekli doğru haber üzerine ahkâm kesen, başkalarına ayar vermeye çalışan o utanmaz haber ajansı bir özür bile dilemedi.
Yine PKK’ya yönelik Hendek ve Çukur operasyonlarındaki “Devlet katliam yapıyor, sivilleri öldürüyor” iddiaları, iftiralarına karşı saha gerçeklikleri de malum. Teröristler sivilleri canlı kalkan olarak kullanırken, TSK tek bir sivil zarar görmesin diye çabaladı. Teröristlerin patlayıcılarla tuzakladığı binalara tek tek girildi, onun için de operasyonlar uzun sürdü, askerlerimizin çoğu da patlayan o bombalarla şehit oldular zaten. Yoksa ABD’nin Rakka’da ya da Irak’ın işgali sırasında yaptığı katliamlar veya Rusya’nın, Afganistan’da Grozni’de, Ukrayna’daki yakıp, yıkma gibi kör atışlarla bir harekât da yapılabilirdi. Ama TSK tek bir sivilin zarar görmemesi uğruna canını ortaya koydu.
Son dönemlerdeki “Pençe” serisi harekâtlar da ortada. Mağaralarda saklanan teröristlere bile yakıcı, yıkıcı silah kullanmayan, bomba atmayan TSK, çatışarak o teröristleri almaya çalıştı. Pençe operasyonları kapsamında bölgeye gerçekleştirilen yüzlerce helikopter ve uçak sortisinde sivillere verilen hasar da sıfır. Dahası, TSK’nın takibinden, istihbarattan saklanmak amacıyla her türlü kılığa giren firari teröristler de tek tek ayıklanarak etkisiz hale getirildi, getiriliyor. Üstelik de saklandıkları sivillerin arasında ve terörist dışında hiç kimsenin burnu dahi kanamadan.
Kaldı ki Irak ve Suriye’de siviller açısından tehdidin terör örgütü PKK/PYD/YPG olduğunu ortaya koyan sayısız örnek ve rapor var. Hatta İnsan Hakları Örgütü’nün bile. Onlar da Suriye’ye bir heyet yollamışlar, fotoğraflar da çekmişler ve hazırladıkları o raporda da diyorlar ki:
PYD/YPG işgal ettikleri birçok köyde evlerin tamamını yakmış, yıkmış ve böylelikle orada oturanların bir daha evlerine dönmelerini imkânsız hale getirmiş. Bu uluslararası insani hukuk açısından bir suçtur ve bir savaş suçudur.
Özetle, TSK’nın verilen görevleri icra ederken dikkat ettiği en önemli konulardan biri, insani hassasiyetler. TSK, eğer varsa bir iddia gelin birlikte araştıralım diyebilecek kadar da şeffaf. Yani Türk ordusu ne ABD ne de Rus ordusu! Veya kan dökmekte sınır tanımayan başkaları. Dünyanın en vicdanlı ordusu. Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı, yapacağı operasyonların tümü meşru, hukuki temeli var. Zaten ABD ve Rusya’dan gelen itirazlar da bu anlamda değil. Onların tek karın ağrısı orada kurmak istedikleri düzenin bozulması. Onun için de rüzgârın yönüne göre teröristleri kendi ya da iş birlikçilerinin bayrakları altında koruyup, kolluyorlar. Ancak hangi bayrağı koyarlarsa koysunlar, bunun Türkiye’nin terörle mücadele ve teröristleri temizleme kararlılığını etkilemeyeceği açık ve net.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024