Elysee Sarayı’nda Fransız büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin dünyada Rusya ile görüşmeye devam eden tek güç olmasını kim ister?” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron itiraf niteliğindeki bu sözleriyle uzun zamandır ilk kez doğru ve net bir tespitte bulundu aynı zamanda. Çünkü ta başından beri buna tahammülü yoktu ama yekten söylemek yerine hep kıvırıyor, hatta Türkiye’yi takdir eder havasında görünüp alttan alttan bozmaya yönelik sinsice tezgahlar peşindeydi...
Niyesi malum. Macron,24 Şubat’ta Rusya Ukrayna’yı işgal etmeden önce savaşa engel olmak için Kiev ve Moskova arasında mekik diplomasisi yürütmüştü. Ama çabaları sonuçsuz kaldı, hatta fiyaskoyla bitti. Putin’in 5 metrelik masada Macron ile yaptığı görüşme sosyal medyada ve Fransız basınında alay konusu oldu. “Dev masa” tanımlamasıyla eğlenceli videolar, yorumlar paylaşıldı.
Bir kullanıcı Macron’u megafonla konuşturdu, bir diğeri ise masayı devasa bir tahterevalliye dönüştürdü. Ya da “birbirleriyle WhatsApp’tan mı konuşuyorlar” ifadeleri kullanıldı. Hatta “zahmet edip gitmeseydi, uzaktan tele konferansla görüşseydi daha yakın hissederdi” diyenler oldu. Bunun sonrasındaki Macron’un Putin ile telefon diplomasisi denemesi de çözüm üretmedi. Aksine Putin’in bu görüşmelerde sık sık sesini yükselttiği ve hararetli tartışmaların yaşandığı medyaya yansıdı. Görüşmeler daha sonra da kesildi zaten. Kremlin Sözcüsü Peskov da daha geçen ay bir soru üzerine yaptığı açıklamada “Fransa dost olmayan bir ülke Putin ile Macron arasında görüşmeye gerek yok” dedi. Dolayısıyla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki, Suriye’deki haklı ve kararlı duruşunu hazmedemeyen, her fırsatta, olayda Türkiye’nin karşısında ve aleyhinde hangi ülke, dernek, cemiyet, örgüt, topluluk varsa onların yanında yer alan, NATO’da müttefik görünüp, utanmadan Yunanistan ile kol kola girerek alenen hasmane tavır alan Macron’un kimyası Putin duvarına toslamasıyla hepten bozulmuş durumda...Sürekli saçmalıyor, dengesiz çıkışlar yapıyor. Mesela geçen hafta da Cezayir’e yaptığı ve büyük protestolarla karşılaştığı ziyarette Macron gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusya ve Çin’in yanı sıra Türkiye menşeli ağların Afrika’da Fransa düşmanlığı ve karşıtı propaganda yürüttüğü gibi ipe sapa gelmez laflar etti. Tabii anında da Türkiye’den “Fransa’nın, en kısa zamanda, kendi sömürgeci geçmişiyle, ülkemiz dahil başka ülkelere ithamda bulunmadan yüzleşebilecek olgunluğa erişmesini temenni ediyoruz” yanıtını aldı.
Kısacası adına Türkiye’den rol çalmak hevesi ya da rakip görmek veya Türkiye’nin kararlı ve dik duruşunu kıskanmak ne derseniz deyin Macron bir yandan doğru tespitler yaparak Rusya ile diyaloğu savunurken, bir yandan da Türkiye, Çin ve Rusya’yı dünyaya üstü kapalı doğru olmayan bilgi ve haberler yaymakla suçlama küstahlığında bulunuyor. Daha doğru anlatımıyla kendisinin ve ülkesinin bildik iki yüzlü politikasını uyguluyor. Böyle bir durumda da Rusya ile diyalog konusunda imrendiği “Türkiye gibi biz de konuşmalıyız” şeklindeki hevesinin kursağında kalacağı açık. Çünkü evet uluslararası ilişkilerde ülke çıkarları menfaatler ön planda ama verdiğin sözlerin arkasında durmak da çok daha kritik önemde. Bu anlamda da tarihe ve bugüne bakıldığında Türkiye’nin farkı açık. Ya söz vermez ya da verdiyse de bunun arkasında durur. Fransa’nın tüm dünyadaki tutarsızlıkları, ikircikli politikalarıyla dolu kirli sicili ise malum. Yapacağım deyip yapmadığı ya da dostuz deyip hasmane tavır aldığı sadece Türkiye’ye karşı değil, Rusya dahil sayısız örnek var. Tarihindeki sömürge ve soykırım kara lekelerini de bilmeyen yok. Onun içinde gittiği yerlerde mesafeli muamele görüyor, protesto ediliyor. Yani Sayın Macron, Türkiye gibi, Türk milleti gibi olmak istiyorsan önce verdiğin sözün arkasında duracaksın. Samimiyet, doğruluk, dürüstlük sınavından notların hep pekiyi olacak. Yoksa böyle daha çok isteklerde taleplerde bulunur, düşünürsün. Açıkçası Türkiye gibi dik durmak ve güvenilir bir ülke olmak istiyorsan daha 40 fırın ekmek yemen lazım...