CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının Kılıçdaroğlu olduğu belli. Kurmayları “CHP’nin en alttaki üyesinden en üstteki MYK’sına kadar hepsinin üzerinde uzlaştığı aday Kemal Kılıçdaroğlu’dur” diye defalarca deklare etti zaten. Dahası Kılıçdaroğlu, katıldığı parti etkinliklerinde “Sayın Cumhurbaşkanım” sözleriyle kürsüye davet ediliyor artık. Elbette bunlar siyasette normal, her parti, partili liderini en yetkili koltukta görmek ister, o makama yakıştırır, bunda haklı da... Ki bu gibi söylemler yakıştırmalar geçmişte de oluyordu, oldu. Yani partililerin gönüllerindeki Cumhurbaşkanı, başbakanlar hep vardı ve dile getirildi. Ancak bu kez durum biraz farklı. Çünkü muhalefet cenahında adaylık vizesi doğrudan 6’lı masanın onayına, rızasına endekslenmiş durumda. O nedenle Kılıçdaroğlu’na “aday mısınız” diye sorulduğunda hep 6’lı masanın kararını işaret ediyor. Bunu da kimi “nezaket veya protokol gereği” kimi ise “6’lı masanın kararsızlığı” diye yorumluyor. Öyle ya da böyle kafalardaki hedefe giden yolda “adaylık” oluru, onayı gibi keskin bir viraj olduğu açık. Dolayısıyla liderine makam mevki yakıştırmaları siyaseten doğru, haklı ve bildik ritüellerden ama şimdilerde çok konuşulan 6’lı masanın dengesi anlamında daha farklı da düşünülebilir, yorumlanabilir. Nitekim konuştuğum CHP’nin ağır abilerinin değerlendirmesi de aynı yöndeydi. Şöyle diyorlardı:
“Parti içerisinde Kemal Bey Cumhurbaşkanlığı olayında İmamoğlu ve Yavaş’ı bir kenara itti ancak 6’lı masadan ne çıkacağı önemli. Yani İYİ Parti’nin, SP’nin ve diğerlerinin rızası lazım. O bakımdan partide Kemal Bey’e herkes Cumhurbaşkanı gözüyle bakıyor bu yanlış. Mesela Edirne’de Belediye Başkanı’nın çıkıp ‘sayın Cumhurbaşkanım’ demesi yanlış çünkü eğer 6’lı masa kurmuşsan ve 6’lı masa karar verecek diyorsan o zaman niye sayın Cumhurbaşkanı diye hitap ediyorsun veya ettirtiyorsun. Yani böyle bir durumda ‘bende olabilirim başkası da olabilir’ deyip bırakacaksın ama öyle demiyor. Kemal Bey bütün parti örgütüne adeta dedirtiyor işin doğrusu. Ya kendisi adamlara sufle ediyor veya öyle bir konuma geldi ki artık yağcılık olsun diye hepsi ‘sayın Cumhurbaşkanım alacağız, edeceğiz’ havasındalar. Bu durumda da CHP’nin içerisinde artık İmamoğlu’nun adayım demesi veya hesapları pek mümkün değil. Ancak dışarıdan dayatmayla olur ama o ne kadar nereye kadar gider onu kestirmek zor. Çünkü İmamoğlu’nun eski havası, rüzgârı yok. Yavaş açısından HDP handikabı da malum. O bakımdan tek istikamet Kılıçdaroğlu. Zaten Kemal Bey’in de son şansı bu, Cumhurbaşkanı olmayacaksa bundan sonra ne olacak? Parti Genel Başkanlığı’ndan emekli olacak Deniz Bey hiç olmazsa başbakan yardımcılığı falan yaptı… O bakımdan Kılıçdaroğlu sonuna kadar Cumhurbaşkanı adayı olma şansını zorlayacaktır.”
Kılıçdaroğlu başka bir ismi zor kabul eder anlamında mı?
“Elbette. Kemal Bey ben fedakârlık yaptım deyip çekilse ona bundan sonra bir mevki yok artık. Son şansı bu. O bakımdan Kılıçdaroğlu kolay kolay başka birini işaret etmez. Zaten artık öyle bir konsepte girildi ki dışarıdan başka bir isim tartışılmıyor, düşünülmüyor. Ya da söylettirilmiyor. Olay sadece döndü 2 -3 ismin arasına. O isimler arasında da lider Kemal Bey, parti onun elinde olunca da bunlar içerisinde CHP’nin zorlayacağı, öne süreceği de Kemal Bey’in dışında başkası olmaz. Parti içerisinde sesler var ama Kemal Bey’i sarsacak volümde değil. Kimse Kemal Beyle seçim riskli diyemiyor açık açık.”
Yani dememiz o ki; Kılıçdaroğlu bugüne dek siyasi anlamda epey fedakârlık yaptı hala da öyle ve “adaylık hakkı, kendisi de istiyor ama kazanma açısından risk görürse vazgeçebilir” diyenler var. Ancak bu kez görüntü, derinden gelen sesler biraz farklı. Hem kendisi hem de özellikle partisindeki yakın çevresi “seçim aldık, tamam” havasındayken olası bir başka isim masaya getirildiğinde tornistan durumu pek mümkün değil gibi. Ya da çok zor...Dolayısıyla, aday soldan mı yoksa milliyetçi-muhafazakâr görüşten biri mi olsun diye gel-git durumundaki 6’lı masanın denge sorununda olası inatlaşma ve restleşmelerle ciddi sıkıntılar da yaşanabilir...