Ankara-Şam hattında uzunca bir süredir istihbarat örgütleri üzerinden yürüyen temasların diplomatik boyuta evrilmesi, hatta konuşulan Esad ile görüşme olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi için olması gerekeni Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu TBMM’deki son konuşmasında şu sözlerle çok net dile getirdi:
“Rejim gerçekçi davranırsa, terörle mücadele, siyasi süreç ve Suriyelilerin geri dönüşleri konusunda birlikte çalışmaya hazırız.”
Yani eğer Esad yönetimi gerçekten görüşme ve anlaşma niyetindeyse bir kere PKK/YPG/PYD’nin terör örgütü olduğunu ortaya koyup onunla mücadeleye başlamalı ancak o zaman farklı bir şey konuşmak için kapı aralanabilir. Çünkü Suriye adına gayri resmi olarak fısıldanan “Türkiye Suriye’den çekilirse diyalog olur” gibisinden zırvalıklar gösteriyor ki adamların kafasında Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’den kaynaklanan sıkıntısı, beka tehdidi falan yok. Kendi topraklarında bir terör devletçiği, yapılanması olmuş, olmamış umurlarında bile değil. Zaten olsa konu bu noktalara gelmezdi. Malum, Suriye’de karışıklık ilk başladığı zaman Esad yönetimi emperyalist güçler ABD ve Rusya istediği için o bölgeyi boşalttı. Daha doğrusu, teröristlerin bugün çöreklendiği o toprakları terör örgütüne bizzat kendisi bıraktı, yekten teslim etti. Şimdilerde de teröristlerle dirsek temasını devam ettiriyor. Dolayısıyla, diplomasi yolunun açılması için Şam yönetiminin öncelikle terör örgütü PKK/YPG/PYD’yle ortak mücadele, Türkiye’deki Suriyelilerin dönüşü için ortam hazırlama gibi konularda adımlar atması ve bunu da bir an önce yapması gerekiyor. Bu durumda da istihbarat örgütleri arasındaki temas doğrudan mevcut sorunları giderme, yani istihbaratçıların tanımıyla “mayın” temizliği. Adana Mutabakatı’nın yürürlükte olduğu dönemde Suriye ile yürütülen görüşmelerde Komite Başkanlığı yapan (2007-2011) eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Em. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin anlatıyor:
“İstihbarat servisleri diplomasiye geçilmesi için uygun ortamı, zemini hazırlamaya çalışıyorlar. Karşı tarafla birçok konuda anlaşmanız lazım. Mesela Suriye ile Türkiye arasında muhalifler konusunda farklılık var. Esad muhaliflere terörist diyor, Suriye Milli Ordusu’nu doğrudan terörist olarak görüyorsa ya da Türkiye buradan çıksın diyorsa nasıl oturacağız masaya. Biz diyoruz ki bunlar muhalif haklarını savunuyorlar. Benim müdahalemin nedeni ülkemin güvenliğine yönelik tehditten kaynaklanıyor. Sen sızmaları engelleyemiyorsun, roket havan atıyorlar, bir sürü insanımız şehit oldu. Eğer becerebileceksen nasıl yapacağını söyle, gel sen yap. Yoksa ben yapacağım. Ya da İdlib’deki sorun nasıl çözülecek, bunlar konuşuluyordur. Bu konularda mutabakat olmadan olmaz. Geçmişte de öyle yapıyorduk. Yani Adana Mutabakatı yürürlükteyken ben Komite Başkanı olarak Dış ve İçişleri bakanlıklarından, MİT’ten aldığımız unsurlarla giderdim, orada neler olmuş, ne kadar terörist var, bize ne zaman iade edeceksiniz falan bunları konuşuyorduk.”
Temel görüşme konularında mutabık olmak gerektiğini ancak o zaman diplomasi yolunun açılabileceğini belirten Pekin, devam ediyor:
“İstihbarat bu ortamı hazırlayamazsa görüşmeler olmaz diplomasiye geçilmez. Önce sorunlu alanlarda bir temizlik, mayın temizliği yapılması gerekiyor. Diplomatlar doğrudan konuştuğu zaman artık genel konularda bir anlayış sağlanmış olması lazım. Yoksa masa falan kurulmaz, dağılır. Rusya görüşülmesini istiyor ama onun baskı yaptığı her şeyi Esad kabul etmez, evet diyemez. Çünkü Esad tek başına bir adam değil. Etrafında başkaları var BAAS Partisi’nden, Nusayri gruplardan var, onlara kabul ettiremez. Dolayısıyla, o bir karar alırken sadece onun ikna olması değil, etrafındakilerin de ikna edilmesi gerekiyor. Bir de PKK/YPG ile çalışan ABD gibi bir engel de var. Esad ile görüşürken diyelim ki ABD istemiyor ve İdlib’de sorun çıkardı. Yapar ABD bunu. Belki de İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırı da böyle bir mesajdı...”
Özetle; Türkiye’nin Suriye’de tavrı çok net. Sınırında terör ordusu, terör yapılanması, yani PKK/PYD/YPG’yi istemiyor. Suriye’de parçalanma değil, toprak bütünlüğünden yana ve kartlarını açık oynuyor. Bağımsız, egemen bir devlet olarak kendi iradesiyle bekası neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Harekâtsa harekât, diyalogsa diyalog. Bunlar için de kimseden akıl, icazet falan almasına gerek yok. Dolayısıyla, ‘Şuradan çıkın, buranın kontrolünü bize verin’ şeklindeki saçmalıklar eğer Esad gerçekten görüşme ve anlaşma niyetindeyse kesinlikle yanlış bir yol. Rusya’nın her şeyden önce Şam yönetimini bu tavrından vazgeçirmesi gerekir. Eğer bu zırvalıklar kendi bilgisi, yönlendirmesi dâhilinde değilse. Tabii asıl sorun da ABD engelinin aşılması, o engel aşılırsa belki daha rahat konuşma imkânı olabilir. Açıkçası, bugünden yarına hemen diplomasinin önünün açılması zor.