CHP’de yıllardır dillendirilen ama değişmeyen değişim klasiğinde hafiften bir değişim var gibi… Tabii bu CHP içindeki partiye iktidar olma çekişmeleri ya da cumhurbaşkanı adayı kim olacak, olmalı kavgaları dışında… Evet daha yeni tüm belediye başkanları birlik, beraberlik görüntüsü, mesajları verdi, parti kurmayları her daim uyum sıkıntısı yok diyor ancak CHP’de üç ayrı dinamik (Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş) ya da parti içi dengeler anlamındaki kritik üçgen herkesce malum. Bir de Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun varlığını sürdürme, güçlenme beklentisi var. Koltuk, hırsı devam ediyor hatta daha da katlanmış sanki. Bu üçgen hattındaki siyasi beklentilere dönük gel-gitler ve Kılıçdaroğlu’nun ağırlıkla sosyal medya hamleleri nedeniyle de CHP’deki dalgalanmalar, hareketlenmeler hiç eksik olmuyor. Kim kimle beraber, neyin peşinde her şey karmakarışık. Saflar son derece oynak ve güven verici değil. Özel de sürekli iki büyükşehir belediye başkanını idare etmeye çalışan bir genel başkan görüntüsünde daha çok... İmamoğlu ve Yavaş cepheleri birbirlerini, özellikle de partiyi daha fazla yıpratmasınlar diye… Ama bu gerilimden kaynaklı orta yol formülüyle kendisinin cumhurbaşkanı adaylık olasılığı da konuşuluyor bir yandan da… Bunlara da Özel “ben aday değilim” dedi, diyor ancak siyasette bir de “başkalarınca aday gösterilme, baskı ve görevden kaçamama, zorunluluk hali” seçenekleri(!) hep olasılık dahilinde… Ki bu anlamda Özel’in “31 Mart’ta bir seçim başarısı, başarı hikayesi var. Anketlere göre halen de CHP ciddi bir oy alıyor” diye sıkça göndermeler de yapılıyor zaten...
★ ★ ★
İmamoğlu ile Yavaş arasında önceleri pek açık edilmeyen, derinlerde süregelen şimdilerde ise alenileşen rekabet ve CHP cumhurbaşkanı adayını nasıl belirleyecek denildiğinde de kafalar hepten karışık... Deneyimli siyasetçilere göre; İmamoğlu parti içerisinde kuvvetli olduğu için CHP’nin adayı olma ihtimali Yavaş’a göre daha yüksek. Şu anda parti içerisinde CHP geleneğinden gelenlerle milliyetçi muhafazakar kökenden gelen insanların arasında var olan uyum problemi ve belediyeler bünyesinde yaşandığı öne sürülen çekişme de bunu tetikler nitelikte.. Hatta İmamoğlu CHP rozeti takıyor, Yavaş takmıyor detayına takılanlar dahi var.. Tabii bu aday belirleme yöntemiyle de bağlantılı bir durum. Nitekim bu anlamda da aday belirleme CHP’li üyeler ve delegelerce yapılması durumunda partideki ağırlığı nedeniyle İmamoğlu’nun, kamuoyu yoklamaları, sokak dikkate alınırsa da Yavaş’ın daha şanslı olduğu yolunda öngörüler söz konusu...Kimin daha çok CHP’li göründüğü ya da partililerce öyle benimsendiği, yani “en has CHP’li kim” açısından… Ancak, bu bağlamda konuştuğum CHP’nin ağır abilerinden daha derin yorumlar da geldi. Onlar da şöyle diyorlar:
“İmamoğlu ilk döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilirken tamamen CHP kodlarından değil, daha başka kesimlerden oy alabilme özelliği nedeniyle aday gösterilmedi mi? Yoksa kriter doğrudan CHP’lilik olsa çok daha CHP kodlarından gelen bir başka isim tercih edilebilirdi. Kaldı ki Muharrem İnce 40 yıllık CHP’liydi, her kademede emeği vardı, partililik anlamında Kılıçdaroğlu’ndan daha kıdemliydi. Ancak neler yaşadığını, nelerle karşılaştığını gördük. O yüzden Mansur Yavaş’ın CHP’li kodlardan olmayıp dışarıdan gelen birisi olması kararı etkilemez. Aslolan adaylık durumunda seçmen nezdindeki karşılık ve seçimi kazanma şansı....”
★ ★ ★
Yani; CHP’de erken başlayan, daha doğrusu bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana süregelen adaylık çekişmesine odaklı çok boyutlu bir aday belirleme yol-yöntem tartışması da yaşanıyor. Sonuçta kararı CHP Meclis grubu verecek ama seçeneklere göre tercihlerin parti içinde yaratabileceği sıkıntılar, kırılganlık olasıkları da ortada. Onun için de Özel, parti içi hareketlenmeleri dengeleme ağırlıklı konuşmalarında sıkça CHP’nin başarısı için fedakarlık vurgusu yapıyor...Olmadığında da “orta yol” formülünde adres ve isim belli zaten...