6’lı masanın kritik toplantısında, Kılıçdaroğlu adayım der mi, diyecek mi diye beklenirken, İYİ Partili Cihan Paçacı’nın görevinden istifasıyla durum bir anda başka bir boyuta evrildi. Daha doğrusu, “kazanacak aday” muhabbetine odaklı bildik kısır döngüye odaklandı. Yani 11 ay sonra 11. toplantıda gelinen görüntüde yine değişiklik yok. Dönüp dolaşıp, herkesin yanıtını aradığı soru aynı. Aday kim olacak? Bu anlamda açıklanan da şu:
“Cumhurbaşkanı adayını belirleme konusunda altı siyasi partinin istişare, uzlaşı ve halkın tercihlerini yansıtacak şekilde çalıştığını buradan duyurmak isteriz.”
Yine güzel, kulağa hoş gelen sözler ama bunun nasıl olacağı da flu. Mesela halkın tercihleri derken kamuoyu araştırmaları mı esas alınacak? Somut ve net olarak onu söyleyin hiç değilse. Çünkü evet, adayın ismi, cismi iktidarın merak ettiği bir konu denilebilir ama bu doğrudan sokağı, seçmeni de ilgilendiren bir durum aslında. Özellikle de 6’lı masaya gönül vermiş olanları. Dolayısıyla, “Açıklarsak aday yıpranır” denilirken, yorulan ve yıpratılan seçmen oluyor. Hem aday konusundaki belirsizlik, hâlâ çoklu aday seçeneği olasılığına bağlı farklı isimlere dönük tartışmalar hem de sorunlara çözüm odaklı somut önerilerin, söylemin henüz ortaya konulmaması nedeniyle. Evet, iki gün sonra 30 Haziran’da açıklanacak bir metin, program var ancak şimdiye kadar olanlar da ortada. Hepsi ayrı ayrı ekonomi politikası açıkladı ama sokakta yaşanan sıkıntılara rağmen bunların heyecan yarattığı pek söylenemez. Açıkladıkları Anayasa taslağıyla vatandaşın ne kadar ilgilendiği, hatırladığı da tartışmalı. Masadakilerin sık sık dillendirdikleri “eşitlik” kavramı üzerine kafa karıştıran görüntü de her daim gündemde. Bir herkes eşit deniliyor, bir paydaşların oy oranına göre uygulama sinyali veriliyor. Dahası, seçimi kazanırlarsa vaat ettikleri güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecinde ülkeyi nasıl yönetecekleri ve ülke sorunlarına bakış anlamında masadaki her paydaştan gelen farklı sesler de var.
Açıkçası, gelinen durum itibarıyla masa açısından beklenti de kafa karıştıran nokta da çok. Bunlar da sadece kendi seçmenleri, muhalefeti değil karşı mahalleden gelmesi muhtemel olanları da ilgilendiren bir durum. Malum, bu seçimde tek bir oy bile kritik önemde ve kamuoyu araştırmalarına bakıldığında kararsız denilen önemli oranda bir seçmen kitlesi var. Ülkedeki ekonomik dalgalanmalara, sıkıntılara bağlı olarak varsayımlar üzerinden oransal olarak bu kitlenin oyları da siyasi partilere paylaştırılıyor. Avantaj, kendilerine yöneliş anlamında da muhalefet partileri oldukça iddialı. Hatta “Bu iş tamam” havasındalar. Ancak siyaset bilimciler ise daha farklı bakış açısıyla şöyle diyorlar:
Kızgın, kırgın seçmen tamamıyla terk etmiş, tüm köprüleri atmış seçmen değil. Çünkü seçmen davranışı dediğiniz şey üç ayda, altı ayda oluşan bir şey değil. Bunlar şartlara göre daha önce oy verdikleri partilere mesafeli olabilirler ama bu asla ve kata eski partilerine oy vermezler anlamına gelmez. O insanlar uzaklaşmalarına neden olan durumların, olayların yatışması yoluna girmesi halinde yeniden dönebilirler. Ki bu anlamda hareketlenmeler de söz konusu.
Kısacası, dememiz o ki siyasette eline kâğıdı kalemi ya da hesap makinesini alan herkes seçime dönük öngörülerde bulunuyor. Tabii hepsi de kazanmak üzerine. Ama bir o kadar da yanılgı olasılığıyla. Çünkü siyasette iki kere iki her zaman dört etmediği gibi, üç, hatta beş ettiği de oluyor. Buna dönük de geçmiş seçimlerde yaşanmış fazlasıyla örnek var. Dolayısıyla, şu ana kadar var olan anketlere dayalı toplama/çıkarmalarla bu kaybeder, şu kazanır demek pek doğru değil. Evet, bunlar fikir vermek, dahası parti örgütlerini ve seçmeni etkilemek adına önemli ama bu seçimin dinamikleri de çok farklı. Seçmen güven ve becerebilirliğe oy verecek. Dolayısıyla, partili ya da kararsız seçmen de artık adayları görmek, ekonomik sıkıntılara çözüm önerilerini, dış politika ve terörle mücadele konusundaki düşüncelerini duymak istiyor. Yani sandıkta başarı doğrudan adayların performansına, özellikle de sorunlara çözüm odaklı somut projeler ile bunların yapılabilirliğine ikna ve güven durumuyla bağlantılı. İkna edici olan seçimi kazanır açıkçası...