Kasımpaşa karşısında 3-0'lık üstünlüğünü koruyamayan ve sahadan 3-3'lük beraberlikle ayrılan Galatasaray, benzer bir senaryoyu UEFA Avrupa Ligi’nde Rigas Skola karşısında yaşadı.
1500 kişilik kendi stadı UEFA tarafından uygun bulunmadığı için ülkesinin milli takımının kullandığı statta oynamak zorunda kalan, seyirci avantajı gibi bir şeye sahip olmayan ve soğuk dışında deplasman hissiyatı yaşatmayan böyle bir rakip karşısında iki güzel golle 2-0 öne geçmeyi başardı sarı- kırmızılılar. Ancak Kasımpaşa maçının dejavusu ya da devam filmi diyebileceğimiz sıkıntılı anlar başladı ikinci golün geldiği 38. dakikadan sonra.
Kasımpaşa mücadelesinde 34’deki üçüncü golden sonra girmişti Galatasaraylı futbolcular maç bitti havasına. Rigas Skola karşısında da 2-0'ı buldukları 38. dakikadan sonra girdiler aynı havaya. Demek ki Kasımpaşa karşılaşmasından hiç ders alınmamış. Maç doksan dakika. Hakemin bitiş düdüğü çalmadan bitmiyor hiçbir karşılaşma.
Kasımpaşa mücadelesinde rotasyonlu bir kadro vardı sahada. Rigas Skola
Beşiktaş’ın Ajax ile oynadığı UEFA Avrupa Ligi maçını çok iyi analiz eden Kayserispor, Ajax’ınkine benzer bir ön alan baskısı ile maça başlayınca siyah- beyazlılar yine çıkmakta ve oyun kurmakta zorlandılar.
Beşiktaşlı futbolcular ilerleyen dakikalarda net pozisyonlar bulsalar da tatmin edici bir oyun ortaya koyamadılar. Ayrıca tempoları da çok düşüktü. Solda Ernest Muçi çok etkisiz kaldı. Arkasındaki Emirhan ile ilk defa birlikte oynamaları da başka bir handikap oluşturdu. Sağda ise bu maçta bek pozisyonunda oynamak zorunda kalan Rashica, adeta tek kaldı. Çünkü kâğıt üzerinde onun önünde gözüken Joao Mario, sürekli ortaya geldi.
Emirhan, defansta çok kritik müdahaleler yaptı. Ancak hücum katkısı sağlayamadı. Bu nedenle Giovanni van Bronckhorst’un ikinci yarıya Emirhan ve Ernest Muçi’nin yerine Zaynutdinov ve Semih Kılıçsoy ile başlamasını ve sol kanadı yenilemesini beklerdim. Ancak o aynı on bir ile maça başladı.
Fakat Beşiktaş’ta değişen başka bir şey vardı. Siyah- beyazlılar, ilk yarının
Okan Buruk’un yoğun maç trafiği nedeniyle rotasyona giderek bazı oyuncuları dinlendirmesini eleştirmek çok doğru olmaz. Osimhen ve Icardi’nin birlikte oynamaları da neredeyse tüm futbol kamuoyunun dört gözle beklediği bir olaydı. Nitekim çift santraforlu bu 4-4-2 ile üç gol buldu ilk yarıda Galatasaray. Lakin bu üç gol sahadaki oyunun yansıması değil, tamamen dünya yıldızı iki santraforun kişisel becerisiydi.
Omurgadaki üç oyuncu; Davinson Sanchez, Torreira ve Mertens’in yokluğunda geriden topla çıkıp oyun kurma Nelsson’a düştü. Onun attığı uzun toplarla Kasımpaşa defansının arkasına sarkma planı genellikle ofsaytla sonuçlandı. Oyun kurmada sıkıntı yaşayan sarı- kırmızılıların tempoları da iyi değildi.
Galatasaray'daki bu olumsuzluklarla iştahı daha da artan Kasımpaşa’nın ön alan baskısının dozunu iyice arttırdığı bir anda geldi Osimhen’in golü. Bu gol, sarı- kırmızılıları rahatlatırken Kasımpaşa’nın gardını düşürdü. Nitekim bir süre sonra tekrar çıktı sahneye Osimhen. Ardından da diğer yıldız Icardi.
Evet,
Galatasaray, kendi sahasında karşılaştığı Çaykur Rizespor’u hiç zorlanmadan farklı bir şekilde geçti.
Beşli savunmayla sahaya dizilen Rizespor kilidini henüz üçüncü dakikada attığı golle çözen Davinson Sanchez, maça da damga vuran oyuncular arasında yer aldı. Yine yaptığı yerinde ilk müdahalelerle rakiplerini döndürmeyen ve Galatasaraylı oyuncuların geriye koşmalarını engelleyen Kolombiyalı futbolcu, sarı- kırmızılıların oyununa direkt etki ediyor. Davinson Sanchez’li Galatasaray ile Davinson Sanchez’siz Galatasaray arasında çok fark var. Young Boys maçları bunun en net örneği oldu. Müthiş bir kalite ve sarı- kırmızılı taraftarlar büyük ihtimalle onun sakatlanmaması için dua ediyorlar.
Gabriel Sara, bence maçın adamı olmayı hak etti. Müthiş bir şekilde kullandığı iki duran top, golle sonuçlandı. Kendisi de güzel bir gole imza attı. O da iyi bir oyuncu. Zaman içerisinde ofansif katkısı çok daha artabilir.
Yeni transfer Jakobs için bir maçla karar vermek çok doğru olmaz. Ama ilk
İsviçre Ligi sonuncusu Young Boys’a iki maçta da yenilerek Şampiyonlar Ligi’ne veda eden Galatasaray, Adana Demirspor karşısında 5-1 gibi farklı bir skorla üç puana ulaştı.
Alınan bu görkemli (!) galibiyet, milli ara öncesi sarı- kırmızılılara ilaç olur mu? Tabii ki hayır!
Okan Buruk ve yönetim biraz rahatlar, nefes alır, bazı problemlerin belki bir süre üstü örtülür o kadar! Adana Demirspor deplasmanında alınan skor ihtişamlı olabilir ama oynanan futbol kesinlikle öyle değil. Geçen sezondan beri küçülmeye giden, birçok oyuncusu ayrılmış, transfer tahtası kapalı, kadro yapısı Türkiye Süper Ligi’nin altında ve kalesinde on beş yaşında bir çocuk ile mücadele eden Adana Demirspor; hatalı oyun ve defans anlayışı da eklenince doğal olarak Galatasaray’a rakip olamadı. Sarı- kırmızılılar; Young Boys maçından kaldıkları net bir biçimde belli halde kötü başladıkları karşılaşmada, Adana Demirsporlu iki oyuncunun iki hatasıyla 18 dakikada 2-0'ı buldular.
Gerçekten de önce kaleci Deniz’in sonra da
Galatasaray’ın Young Boys’a iki maçta da yenilip Şampiyonlar Ligi’ne veda ettiği hikâyenin başlangıcını geçen sezonki Sparta Prag karşılaşmalarına kadar götürmek gerekiyor. UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu'ndaki bu eşleşmede turu geçeceğine kesin olarak inanan ve ilk maçı kendi sahasında 3-2 kazanan Galatasaray, deplasmandaki ikinci karşılaşmada rakibine 4-1 mağlup olarak kupaya veda etmişti. Rakibi küçümsemenin bedelini ağır bir şekilde ödeyen sarı- kırmızılılarda, Okan Buruk da mücadelenin sonunda gördüğü kırmızı kart nedeniyle iki maç ceza almıştı.
Şubat ayında yaşanan bu olaydan sadece altı ay sonra oynandı Young Boys karşılaşmaları ve Galatasaray’ın Sparta Prag olayından hiç ders almadığı görüldü. Öncelikle Okan Buruk, Sparta Prag ile oynanan rövanş mücadelesinin sonunda gördüğü kırmızı karttan dolayı iki Young Boys maçında da kulübedeki yerini alamadı. Diğer taraftan sanki daha altı ay önce travma boyutuna varan Sparta Prag olayı hiç yaşanmamış gibi Young Boys’u da hafife aldı sarı-
Young Boys maçı öncesinde Galatasaray’ın iki büyük handikabı vardı:
1- Suni çim.
2- Defans problemi.
Gerçekten de bu iki handikabı maç boyunca yaşadı sarı- kırmızılılar. Özellikle de defansif hatalar karşılaşmanın kaderini belirledi. Galatasaray’ın tel tel dökülen savunma dörtlüsü çok kopuk ve uyumsuzdu. Doğal olarak da çok kademe hatası yaptılar. Abdülkerim ve Nelsson, bu sezon başı da çok formsuzlar. Nitekim bu oyuncuların özellikle de Abdülkerim’in hataları, skora doğrudan etki etti.
Bekler deseniz ayrı bir problem. Köhn’ün defansif yönü zayıf. Onu tamamlayacak stoperin Abdülkerim olması da işin cabası. Nitekim Young Boys’un sağ açığı Monteiro, iki gol attı dünkü karşılaşmada.
Jelert için hemen karar vermek doğru olmayabilir ama şu an için Galatasaray’a damga vurmuş sağ beklerin çok uzağında.
Savunma oyuncularının defansif ve ofansif anlamda yeterli olamamaları bütün yükün orta sahaya binmesine neden oldu. Bu bölgede yeni transfer Sara, özellikle
Dersine çok iyi çalışan ve 3-4-3 ile takımını sahaya dizen Ali Çamdalı’nın Konyaspor’u karşısında çok beklemediği bir maç başı yaşadı Galatasaray. Etkili ön alan baskısı ile mücadeleye başlayan yeşil- beyazlılar, sarı- kırmızılıları uzun oynamak zorunda bıraktı. Fakat bu toplarda da çok başarılı olamadı Galatasaraylı futbolcular.
15.dakikadan sonra rakip kalede etkili olmaya başlayan, 20. dakikadan sonra oyunu artık tamamen rakip yarı sahaya yıkan Galatasaray; yine de istediklerini tam anlamıyla sahaya yansıtamadı. Fakat ilk yarının sonuna doğru iyice artan istek, kendisini skor olarak da gösterdi. Lakin Galatasaray’ı öne geçiren Kerem Aktürkoğlu’nun savunmada yaptığı hata, skorun yeniden dengeye gelmesiyle sonuçlandı. Elbette bu golde rakibinin topa vurmasını engelleyemeyen Dubois’ı da es geçmememiz gerekiyor.
İkinci yarıya da iyi başladı Konyaspor. Ancak Galatasaray, aynı ilk golde olduğu gibi yine kalite kokan bir golle öne geçmeyi başardı ve maçın sonunda üç puanı cebine koyan taraf oldu.
Maçın ayrıntılarına inersek,