Cuma akşamı, ligin ilk yarısında puan kaybettiği takımlardan Kayserispor karşısında hesabı farklı bir skorla kapatan Galatasaray, ilk devrede puan kaybı yaşadığı bir diğer takım olan Alanyaspor karşısına da aynı amaçla çıktı. Her ne kadar öncelikli hedef üç puan olsa da Alanyaspor karşısında da farka ulaştı sarı- kırmızılılar. Hatta Zaniolo’nun, golü kendisinin atma konusundaki ısrarı ve Alanyaspor kalecisi Runarsson’un performansı olmasaydı daha farklı bir skor da ortaya çıkabilirdi.
Galatasaray maça çok iyi başladı. Alanyaspor’un takım halinde sahasına kapandığı bu bölümde oyun tamamen sarı- kırmızılıların kontrolündeydi. Nitekim bu süreç Abdülkerim’in golüyle sonuçlandı.
Ev sahibi takımın bu golün ardından ilk çıkışında penaltı bulup beraberliği yakalaması, maçı daha farklı bir şekle büründürdü. Galatasaraylı futbolcular bu golden sonra oyundan düştüler ve istediklerini hayata geçiremediler. Sarı- kırmızılılar açısından karşılaşmanın duraklama dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu
Spor Toto 1. Lig’de zirve yarışı açısından çok kritik bir karşılaşmaya sahne oldu Gürsel Aksel Stadyumu. Göztepe, muhteşem taraftarının da desteğiyle direkt rakipleri arasında yer alan Eyüpspor’u 1-0 mağlup ederek çok önemli bir üç puanın sahibi oldu.
Göztepe, önde baskıyla başladığı karşılaşmada yakaladığı iki net pozisyonun ardından istediği gole ulaşmayı başardı. Bu goldeki serbest vuruş organizasyonu ise şapka çıkartılacak cinstendi.
Golün ardından topu rakibe bırakan Göz Göz, maçın sonuna kadar çok iyi savunma yaparak karşılaşmanın bu skorla tamamlanmasını sağladı. Öyle ki Eyüpspor, mücadeleyi net bir pozisyona giremeden bitirdi.
Sarı- kırmızılıların, golü buldukları 20. dakikadan sonraki savunma ağırlıklı futbolları eleştiri alabilir. Lakin ligin sonunun göründüğü bu haftalarda güzel futboldan çok sonuç ve üç puan daha fazla önem taşıyor.
Tüm futbolcuların canla başla mücadele ettikleri Göztepe’de doğal olarak defans oyuncuları daha çok ön plana çıktılar.
Kayserispor, ikinci hatta üçüncü bölgede pres ve çok adamla hücum anlayışıyla başladı karşılaşmaya. Fakat bu çok adamla hücum denemeleri sırasında kaptırdıkları iki topla bir anda 2-0 geriye düştüler. Skor avantajı ve konuk takımın yanlış oyunda ısrarı, Galatasaray’ın oyunu tamamen domine ederek farkı rahat bir şekilde arttırmasına yol açtı. Esasen Çağdaş Atan’ın Fenerbahçe maçından gerekli dersleri çıkartması gerekirdi. Ama görüldü ki, bu dersler çıkartılmamış. Şuursuzca diyebileceğimiz bir hücum anlayışı yerine ayakları yere daha sağlam basan bir oyun ve hatlar arasında daha sağlam bir bağlantı olması gerekirdi. Aksi takdirde Galatasaray gibi kaliteli kadroya sahip takımlar hızlı bir şekilde cezayı keserler.
Tabii Galatasaray’ın güzel futbolunu ve 6-0’lık göz kamaştırıcı zaferini sadece Kayserispor’un hatalarına bağlamak doğru olmaz. İstanbul’un sarı- kırmızılıları, ciddi anlamda etkili bir performans ortaya koydular ve şampiyonluk yarışındaki rakiplerine gözdağı verdiler.
Gerçekten de gerek
Galatasaray’ın on dört maçlık galibiyet serisinin Konya’da sonlanmasında Okan Buruk’un yaptığı ciddi hataların büyük etkisi oldu.
Geçen hafta Kasımpaşa karşısında eksikliği oldukça hissedilen Mertens’in yanına Torreira da eklendi Konyaspor deplasmanında. Mertens, bağlantı noktaları anlamında çok önemli bir oyuncu. Orta sahadaki Oliveira – Torreira ikilisi de bozulunca bu alanda iyice zafiyet yaşadı Galatasaray. Berkan Kutlu çok koştu, ilk yarıda da iyi mücadele etti. Ama bunlar tek başına yetmiyor. Sonuçta Berkan’ın yapabilecekleri sınırlı.
Esasen maça da ev sahibi Konyaspor daha etkili başladı. Kazanma ihtiyacını sahaya diri hatta sert bir şekilde yansıttı yeşil- beyazlılar. Galatasaraylı futbolcuların bu bölümde ciddi bir sakatlık yaşamamış olmaları kendileri adına büyük bir şans. Bu anlamda Rashica’nın maçın başında ceza sahasında yerde kaldığı pozisyonun penaltı, Dubois’a Ahmet Oğuz’un yaptığı sert faulün de kırmızı kartla cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum.
İlk yarının ikinci bölümünde
Ülkemizde yaşanan deprem felaketinin üzerinden bir ay geçti. Acımız hâlâ taptaze ve hep öyle kalacak, unutmayacağız...
Böyle bir ortamda spor yazmak, futbol yazmak gerçekten çok zor. Fakat yazmalıyız ve yaşamalıyız inadına!
Unutma veya normalleşme çabası değil bu. Yukarıda da belirttiğim gibi asla unutmayacağız! Normalleşmeye gelince, Sayın Uzay Gökerman’ın yazdığı gibi, “ Böyle zamanlarda gerçekten normalleşebilmek kolay değil. Belki tuhaf olacak ama “normal” de değil. “
Velhasıl yaşamaya çalışıyoruz acısıyla tatlısıyla... Ve yazacağız daima umutla...
Bu anlamda sıkıntılarımızı bir an olsun unutmak için futbolun evrensel büyüsünün peşine takılmak faydalı olabilir. Kim bilir, belki bu sayede futbolun sadece bir “ oyun “ olduğunun farkına varabiliriz. Yaralarımızı sarmak için limanına yanaştığımız “ güzel bir oyun ! ”
Bu güzel oyunda İzmir derbisine sahne oldu Bornova Aziz Kocaoğlu Stadı’nın çimleri. Bir tarafta altyapı çalışmaları ile uluslararası alanda saygı gören Altınordu, diğer
6 Şubat Pazartesi sabahı saat 04.30’da acı acı çaldı telefonumuz. Elbistan’da yaşayan kayınpederimdi arayan. Şok içerisinde anlattı yaşadıkları depremin her saniyesini... Ki sonrasında hatırlamayacaktı yaptığı bu görüşmeyi…
Haramdı o saatten sonra uyku bize. Televizyon başında öğrenmeye çalışırken ayrıntıları, büyüyordu içimizde acı ve huzursuzluk…
Saat 13.24’de bir kez daha vurdu acı… Bu kez merkez üssü Elbistan’dı! Yaşanan bir gerçekliğe inanamamanın, inanmak istememenin nasıl bir şey olduğunu o an öğrendim!
Eşimin ailesinin yaşadığı sitede binalar çökmüş, mucize eseri onların oturdukları bina hasarlı bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştı. Depremin hemen ardından 85 yaşındaki kayınpederim ile 81 yaşında ve dizlerindeki problemden dolayı yürümekte bile zorluk çeken kayınvalidem, iki ablamız ile birlikte zifiri karanlıkta dört kat merdiveni, hayatı boyunca sigara kullanmayan kayınpederimin “ ne olur ne olmaz ” diyerek bulundurduğu çakmağın mum ışığındaki alevinde inmişlerdi.
Bu mucizenin sıcağında ulaşabildi
Okan Buruk’un ligin son sırasındaki Ümraniyespor karşısındaki amacı, erken bir gol bulup farka gitmek ve ardından da aslarını Pazar günkü Trabzonspor karşılaşması için dinlenmeye çekmekti. Bu nedenle maçın başlamasıyla birlikte rakibinin üzerine saldırdı sarı- kırmızılılar. Fakat bu erken bir gol bulma çabası, Galatasaraylı futbolcuları telaşlı bir oyuna sürükledi.
Sarı- kırmızılılar, geçmiş maçlarda da kalelerinde pozisyonlar veriyorlar fakat bu pozisyonlarda sahneye çıkan Muslera, takımının skor olarak geriye düşmesini engelliyordu. Ama Recep Uçar, Galatasaray’a karşı dersini çok iyi çalışmıştı. Ümraniyesporlu futbolcular, sarı- kırmızılıların sonlandıramadıkları ataklarda arkada bıraktıkları boşlukları çok iyi değerlendirdiler ve hızlı ve doğru çıkışlarla iki kez öne geçmeyi başardılar. Üç topları da Muslera’nın ellerinde eridi.
Bu anlamda Ümraniyespor’da ön plana çıkan Geraldo, Galatasaray’ın sol kanadını adeta felç etti. Emre Taşdemir, Geraldo karşısında çok yetersiz
Şenol Güneş’in gelişiyle adeta çehre değiştiren Beşiktaş, Alanyaspor karşısında da üç puana ulaşan taraf oldu. Böylece siyah- beyazlılar, galibiyet serilerini beş maça çıkarttılar.
Maçın başlamasıyla birlikte oyun anlamında rakiplerine büyük bir üstünlük kuran Beşiktaşlı futbolcular; hırslarını, isteklerini, iştahlarını karşılaşma boyunca sahaya yansıttılar.
Aboubakar transferinin siyah- beyazlıları ne kadar olumlu etkilediği bu mücadelede net olarak görüldü. Cenk Tosun ile birbirlerini çok iyi tanımaları ve mükemmel derecedeki uyumları, Beşiktaş için çok büyük bir avantaj. Nitekim bunu sahada açık bir şekilde izledik.
Şenol Güneş’le birlikte büyük atılım yapan Cenk Tosun, Alanyaspor karşılaşmasına da damga vurdu. Attığı iki golün dışında oyunun her anında etkisini bariz bir şekilde gösterdi. İkinci golü ise her açıdan şapka çıkartılacak bir goldü.
Bununla birlikte Alanyaspor karşısındaki güzel futbol ve farklı galibiyetin başmimarı orta saha idi. Salih Uçan çok iyi