Okan Buruk; 3-4-1-2 dizilişi ile takımını sürerken Bodrum’un rüzgârlı zeminine, şüphesiz yüksek beklentilere sahipti. Ancak özellikle ilk yarıda bu beklentilerine ulaşamadı Buruk.
Gerçekten de ilk yarıda çok etkisiz bir Galatasaray izledik. Sarı- kırmızılıların üçlü savunma ile oynadıklarında genellikle sorun yaşamaları, Yunus Akgün ve nispeten de Barış Alper Yılmaz’ın etkisiz oyunları gibi faktörleri sayabiliriz bu kötü oyunun nedenleri arasında. Ama bütün bunların ötesinde bu etkisizliğin en temel nedeninin Davinson Sanchez’in yokluğu olduğunu özellikle belirtmek gerekiyor.
Her zaman söylediğim gibi Davinson Sanchez çok özel bir futbolcu. Galatasaray’ın Sanchez’li oyunu ile Sanchez’siz oyunu çok fark ediyor. Nitekim sarı- kırmızılılar, Davinson Sanchez’den yoksun çıktıkları Bodrum FK karşısında da geriden oyun kurmakta zorlandılar, dönen topları alamadılar ve bu nedenle çok fazla geriye koşmak zorunda kaldılar. Oysa Sanchez, bu topları ikinci bölgede yaptığı ilk müdahaleler ile kazanıp
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bedeninin aramızdan ayrılışının 86. yılında sevgi, saygı ve minnetle anıyorum...
Evet, böylesine duygu yüklü bir günde sahaya çıkarken iki takım oyuncuları; müthiş bir koreografiye imza attı Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin tribünleri. Emeği geçen herkese teşekkürler...
Maçın hemen başında Osimhen’in attığı golden sonra Icardi’nin şarkısının çalınması, Osimhen’in Icardi’nin formasıyla tribünleri selamlaması ve Icardi’nin gol sevincini yapması ile bir başka duygusallığın çemberine girdi Galatasaraylı taraftarlar. Sarı- kırmızılıların attıkları her golden sonra Icardi’nin şarkısının çalması ve onun isminin anons edilmesi bu duygusallığın boyutunu daha da arttırdı. Arjantinlinin sakatlığından dolayı içleri buruk olan tribünler, bağırlarına bastılar adeta Icardi’yi. Bu kadar çok dünya yıldızına sahip olan bir takımın oyuncularının birbirleriyle ve tribünlerle bu kadar kenetlenmeleri çok önemli ve çok değerli bir olay. Bu yıldızlar
Trabzon dün akşam bir futbol ve gol fırtınasına sahne oldu. İlk yarının ilk bölümü Trabzonspor baskısıyla geçti. Özellikle ilk on beş dakika büyük bir baskı kurdu bordo- mavililer. Gerek bu bölümde gerekse de sonrasında gol için fırsatlar da yakaladı Karadeniz temsilcisi. Ancak bunların kimisini kötü vuruşlar kimisini de yanlış tercihlerden dolayı değerlendiremediler. Tabii burada ister istemez Trabzonspor’un sezon başında yaptığı yanlış transferler geliyor insanın aklına. “Trabzonspor’un geleceği“ adı altında geçen seneden çok daha kötü bir kadro kurdu bordo- mavililer ve bu nedenle de ciddi anlamda bir kalite sorunu yaşıyorlar.
İlk yarının ikinci bölümünde Fenerbahçe de ortak oldu oyuna. Ama Trabzonspor’un aksine sarı- lacivertli kaliteli ayaklar hatayı affetmediler ve Trabzonspor, iyi oynadığı ilk yarıyı 1-0 mağlup kapattı.
İkinci yarı da Trabzonspor baskısıyla başladı ve arka arkaya gelen iki penaltı golüyle dengeler bir kez daha değişti. Mourinho, daha penaltı atışı kullanılmadan Kostic, Dzeko ve İrfan Can Kahveci’yi
Beşiktaş, Pazartesi akşamı derbide Galatasaray karşısında aldığı mağlubiyetten sonra kazanmak zorunda olduğu bir maça çıktı Kasımpaşa karşısında. Ancak bu zorunluluğun gerektirdiği mental, fiziksel ve taktiksel ögeleri sahaya yansıtamadı siyah- beyazlılar.
Gerçekten de hakemin başlama düdüğüyle birlikte beklediğimizin çok gerisinde bir Beşiktaş izlemeye başladık. Ne tempo vardı siyah- beyazlılarda ne pres ne de doğru düzgün bir oyun kurulumu. Yine de ilk yarının uzatma dakikalarında, sol bek Masuaku’nun ileriye çıktığı ilk pozisyonda Muçi ile öne geçmeyi başardı Beşiktaş.
Bu golün etkisiyle ikinci yarıda daha etkili bir Beşiktaş izleyeceğimizi düşünüyordum. Ancak ilk yarıdaki etkisiz futbollarını arttırarak devam ettirdi siyah- beyazlılar. Kasımpaşa’nın ekmeğine yağ sürercesine bırakılan boş alanlar, bireysel hatalar ve Giovanni van Bronckhorst’un hatalı tercihleri sonucunda 1-0 öne geçtiği karşılaşmadan 3-1 mağlup ayrıldı Kara Kartal.
Tabii Kasımpaşa’nın da hakkını yememek lazım. İyi oynadılar, fiziksel açıdan
Öncelikle tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor; Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile bağımsızlık yolunda hayatlarını hiç düşünmeden feda eden kahramanlarımızı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.
Icardi ile Osimhen’i yine birlikte sahaya süren Okan Buruk, defansta ise Elfsborg maçının aksine dörtlü bir dizilişi tercih etti. Ancak sol bek pozisyonunda maça başlayan Barış Alper Yılmaz, kendi kanadında hücuma çok destek verdi. Bununla birlikte savunmada kimi zaman aksadı.
Elbette omurgadaki Mertens’in yokluğunun nasıl bir etki yaratacağı merak konusuydu. Ancak sarı- kırmızılı futbolcuların iştahları, kazanma arzuları ve topa olmasa bile oyuna hâkim olmaları bu yokluğun negatif bir şekilde etkisini göstermesine çok izin vermedi.
Tabii burada değinilmesi gereken bazı isimler var. Bunların başında da Davinson Sanchez geliyor. Geldiği günden beri Galatasaray’ın oyununa ve ligimize damga vuran Sanchez, Beşiktaş derbisine de aynı şekilde damga vurdu. Sanchez ve önündeki Gabriel Sara ile Torreira, orta alanda
İzmir’in ve Türk futbolunun efsane kulüplerinden Göztepe; adına, şanına, tarihine yakışır efsane bir galibiyet elde etti Trabzonspor karşısında.
Maça çok iyi başlayan, gerek oyun gerekse de fiziksel anlamda rakibine üstünlük kuran, 8. dakikada Solet ile bulduğu nizami gol sayılmayan ve üstüne bir de 28. dakikada on kişi kalan Göztepe; bir an için yılgınlık göstermedi, oyundan düşmedi. Hatta on kişi oynadığı 72 dakika boyunca eksik olduğunu fazla hissettirmedi. Aksine, on bir kişi oynayan ve ilk devreyi Göztepe kalesine şut çekemeden ve korner atışı kullanamadan tamamlayan Trabzonspor karşısında net pozisyonlar bulan taraftı sarı- kırmızılılar. Nitekim 60. dakikada öne geçmeyi başardı Göz Göz.
Bu golden kısa bir süre sonra savunmada yapılan bir hatanın neden olduğu penaltı ile Trabzonspor’un beraberliği yakalaması da oyundan düşürmedi Göztepe’yi. On kişi oynamanın ve ikinci yarıdaki değişikliklerle Trabzonspor’un hücumda biraz ivme kazanmasının etkisiyle topu rakibine bırakıp oyunu biraz daha kendi sahasında kabul etti sarı-
Galatasaray, milli ara dönüşü deplasmanda karşılaştığı Antalyaspor’u 3-0 mağlup ederken zorlanmadı. Hatta karşılaşma, yıldızları şov yapan sarı- kırmızılılar için adeta bir hazırlık maçı havasında geçti dersek fazla abartmış olmayız.
Gerçekten de iki takım arasındaki kadro kalitesi farkı çok net bir biçimde sahaya yansıdı ve Galatasaray çok rahat bir galibiyet aldı. Kanatlardaki Yunus Akgün ve Sallai çok etkili oldular. Yunus Akgün, her geçen gün daha da yükselen istikrarlı performansını Antalyaspor karşısında da sürdürdü. Alışma dönemini atlatan Sallai de bu takımın önemli bir parçası olabileceğini gösterdi.
Elbette onlara eşlik eden Mertens’i de unutmamak gerekiyor. Belçikalı futbolcu, bu karşılaşmada da başarılı bir performans sergiledi. Icardi’nin ilk golünde kullandığı korner vuruşu, kalitesinin bir göstergesiydi.
1-0'dan sonra vites düşüren ve kendisini çok yormadan farka koşan sarı- kırmızılılarda orta saha ve bu bölgede yapılan doğru müdahaleler, yine çok kritik bir rol
Ligde Kasımpaşa, Avrupa’da da Rigas Skola maçlarında skor üstünlüğünü koruyamayarak sahadan beraberlikle ayrılan Galatasaray, kendi evindeki Alanyaspor galibiyetiyle bir nevi yara sardı.
Sarı-kırmızılılar maça çok da iyi başlayamasalar da kısa süre içerisinde oyunu rakip sahaya yıkıp Alanya kalesini tam anlamıyla ablukaya aldılar. Bu bölümde gol için kanat akınları olsun, şut olsun, defans arkasına koşu olsun her yolu deneyen Galatasaraylı futbolcular; 28’de Yunus Akgün ile hedeflerine ulaştılar. Bu golde Sara’nın asisti, Yunus’un da top kontrolü ve vuruşu gerçekten çok güzeldi. Geçen yazımda da belirttiğim gibi Sara bir şeyler yapmaya çalışıyor ve çok kaliteli kilit pasları var. Alanya maçında da zekâ ve kalite dolu bir asist yaptı Yunus’a. Yunus ise Galatasaray’da bu sezonun yıldızı. Çok koşuyor, çok mücadele ediyor, pozisyonlara giriyor ve gol atıyor. Her maç biraz daha üzerine koyan başarılı futbolcu, Galatasaray’da formanın hakkını en iyi veren oyuncuların başında