Bir tarafta piyasada yaşanan sıkıntılar diğer yanda referandum süreci. Başta Suriye olmak üzere bölgemizdeki hareketlilik ve uzaklardan Trump (ABD) etkisini de katınca “2017 ve Türkiye ekonomisi” denildiğinde soru işaretlerinin arttığı bir süreçten geçtiğimiz ortada.
İşte bu dönemde, Başbakan Binali Yıldırım’la Çankaya Köşkü’nde bir araya geliyoruz. “Çoğalan soru işaretlerinin” gayet farkında olan Yıldırım, işlerin yakında düzeleceğini söylüyor. Hatta bunun için devlet olarak ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını ifade ederek...
“Yaz aylarından itibaren işler yoluna girecek. Her şey daha güzel hale gelecek” diyen Yıldırım, yurtdışında bir algı problemimiz olduğunun altını çizerek, şunları ifade ediyor: “Türkiye normal şartlarda bütün bu olanları hak eden bir ülke değil ama bir algı problemimiz var. Bölücü terör örgütü ve FETÖ hem Avrupa’da hem Amerika’da her yerde muazzam bir faaliyet içerisinde. Ciddi paralar harcıyorlar, çok ciddi lobicilik yapıyorlar. Bizim yanlış algıları düzeltmek için daha fazla gayret göstermemiz lazım. Bu konuda da bir çalışma içerisine girdik.”
Cazibe yatırımlarından kredilere, geleceğe bakıştan referandum sürecine Başbakan Yıldırım’ın görüşleri şöyle...
CAZİBE YATIRIMI BEKLENTİM YÜKSEK
Doğu ve Güneydoğu’da 23 ilde cazibe merkezi programını başlattık. Sağladığımız imkanları dikkate aldığımızda ciddi bir ilgi bekliyorum. Bu elle tutulur, cezbedici bir program. Gerçekten yatırım, üretim yapmak düşüncesinde olanlar için bulunmaz bir fırsat. Son 6 ayda reel sektöre, üretime çok ciddi teşvikler verdik, ancak henüz bunları tanıtma fırsatı bulamadık. Yaşanan darbe girişiminin doğurduğu sonuçlarla daha çok meşgul olduğumuz bir dönemdeyiz. En az 200 kalem, hem geçmişteki sıkıntıları gideren hem de gelecekte imkanlar hazırlayan çok ciddi şeyler yaptık. Biz bunları layıkıyla anlatabilsek, aslında bunun çok güzel sonuçlarını da göreceğiz. Bundan sonra buna daha fazla vakit ayıracağız.
‘Sosyal yardım olmaz’
Bu teşviklerdeki amacımız millete para dağıtmak değil. İşletmelerin sıkıntılarının giderilmesini ve tekrar üretim kervanına katılmalarını sağlamayı hedefliyoruz. Bu imkanlar, sürdürülebilir bir fayda sağlayacaksa o zaman amaca ulaşmış oluruz. Bunlar, sosyal desteğe dönüşmesin istiyoruz. Kredi ve teşvikler, karşılıklı kazan-kazan esasına dayalı, bölgesel kalkınma ve refah farkını azaltacak, terörün izlerini silecek, moral değerleri yükseltecek, iş, aş imkanları sağlayacak.
‘Zimmet’ esniyor kredinin önü açılır
Şu anda herkeste yapıcı bir tutum var. İşletmelerin yaşatılması esas. (Zor durumda ben de tepesine bineyim) O adamın yok olmasıyla sen ne kazanacaksın? Batık kredi tarafına attım, varlık fonuna devrettim... Ne yapıyor, öz kaynakları azalıyor. O yüzden burada zorluklarımız var, ama bir şey getiriyoruz o biraz rahatlatacak. Eskiden beri uygulanan zimmet konusundaki katı tutumu biraz esnetiyoruz. Bugünlerde devreye girecek.
Bugün bir kredi verdi, adam yarın emekli oldu. 20 sene sonra çağırıyor, ‘Sen filanca adama kredi vermiştin, o sonradan battı, hesabını ver.’ Böyle bir şey olmaz. 5 sene sonra durumunun bozulacağını nereden bilsin? Bu da tabi karar vericileri biraz zorluyor. Aşırı tedbirli olmaya sevk ediyor. Bu bir sıkıntı, bunu çözüyoruz, ama ipin ucunu bırakmak da yanlış. Yani talimatla, ‘şuna şunu ver, buna bunu ver’ denirse bunun sonu yok, bu batak. Kontrollü bir sistem olacak.
‘Geri çağırmayın’
Bankaların kredi ‘line’ları (kanalları) açık. Aksini söylemek haksızlık olur. Mesela Halk Bankası, kredi hacmini yüzde 25 artırmış. Tamamen batmış, iflah olması mümkün olmayanlarla zaman kaybetmeye lüzum yok. Onlar için Esnaf ve Ahilik Fonu kuruyoruz, bu mekanizmaya dahil olacaklar.
Biz, yaşamak, çalışmak, ayakta kalmak veya yeni yatırımlar yapmak isteyenlere daha çok öncelikli destek vereceğiz. Yoksa iflas eden, tamamen tükenmiş bir firmayı tekrar ayağa kaldırıp yürütmek gibi bir görevimiz yok. Bankalar mevcut geçici durumdan panikleyip, kredileri geri çağırırlarsa bu yanlış. Biz bu konuda bankalara diyoruz ki, ‘Bu gelip geçici bir durumdur, paniklemeyin. Gerekirse burada biz size destek de verebiliriz.
‘PANİKLEMEYİN’
Yatırımcılara ve işadamlarına sesleniyorum. Döviz kuruna bakıp da paniklemeyin, bunlar gelip geçici işlerdir. Dolara hücum etmeye lüzum yok.
Özel sektör, kamu fark etmez. ‘Özel sektörün borcu, bana ne’ filan diyecek halimiz yok. Buraya gelmiş, yatırıma girmiş, üretime dahil olmuş istihdam oluşturmuş, mutlaka bunların ödeme mekanizması bulunacak. Aldığımız tedbirlerle öngörülebilirliği artırmak, orta ve uzun vadede yatırımcının kararını kolaylaştırmak adına gayret gösteriyoruz.
‘Seçime git...’ ALIRSIN HAVA
Anayasa değişikliğine ilişkin referandum sonucunda “evet” ya da “hayır” çıkması halinde de planlarımız var. Yeni sürecin adı, artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz. Türkiye’de 1950’den bu yana 6 darbe oldu ve hemen hemen hepsi cumhurbaşkanı seçimi yüzünden oldu. Anayasa değişiklikleri uzlaşma ve kriz çözme üzerine kurgulandı. Meclis diyelim ki cumhurbaşkanı ile takıştı, ne yapacak? Seçim kararı alıyor. Kendi de cumhurbaşkanı da seçime gidiyor. Şimdi seçildi, ‘Ben beğenmedim bu Meclisi, Meclisteki milletvekillerinin çoğunluğu benim fikrimde değil, seçime gidelim.’ Git, alırsın havayı. Millet de hesabını sorar, çocuk oyuncağı mı?