Üretim, yatırım, ihracat ve istihdamda ülke ekonomisine ciddi katkı sağladıklarını belirten Unilever Türkiye Ülke Başkanı Ali Fuat Orhonoğlu, güçlü markalarla pazarda elde ettikleri liderlik konumunu güçlendireceklerini söyledi.
Dünyanın önde gelen hızlı tüketim şirketlerinden biri olan Unilever, 100 yılı aşkın süreden bu yana yer aldığı Türkiye pazarında yeni yatırımlar yoluyla büyümesini sürdürüyor. Şirket; sürdürülebilirlik, enerji verimliliği, dijital çözümler ve yapay zeka destekli ürünlerle Türkiye’deki gücünü artırmayı planlıyor. Ülkemizde 4 farklı noktadaki fabrikasıyla üretim ve istihdam tarafında ekonomiye katkı sağlayan Unilever Türkiye, ihracat tablolarındaki yükseliş trendiyle de dikkatleri üzerine çekiyor. Son 5 yılda 700 milyon dolarlık ihracat rakamına imza attıklarını ifade eden Unilever Türkiye Ülke Başkanı Ali Fuat Orhonoğlu, Türkiye’de piyasada yer alan ürünlerin yüzde 94’ünün yerli üretimle raflara taşındığının da altını çiziyor. Ali Fuat Orhonoğlu ile pazardaki gelişmeleri, şirketin çalışmalarını ve gelecek hedeflerini konuştuk.
- Unilever ve Türkiye denildiğinde size göre öne çıkan noktalar neler?
Türkiye’de 100 yılı aşkın süredir markalarımız tüketicilerimizle buluşuyor. Güzellik & Sağlık, Kişisel Bakım, Gıda, Dondurma ve Ev Bakım olmak üzere 5 kategoride 20 markamızı tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz. Piyasadaki ürünlerimizin yüzde 94’ünü Türkiye’deki 4 fabrikamızda üretirken, yine bu tesislerden 40’ı aşkın ülkeye yaptığımız ihracatla yalnızca son beş yılda 700 milyon doları ülke ekonomimize kazandırdık. Bu başarılar elbette çalışanlarımızın eseri. Bugün toplamda 5.000 çalışanın istihdamına katkı sağlayan Unilever Türkiye’de, yönetici pozisyonlarında yüzde 50 - yüzde 50 cinsiyet dengesini sağlamış durumdayız.
- Pazardaki konumuz nedir, güçlü olduğunuz alanlar neler?
Bugün bağımsız araştırma şirketlerinin verilerine göre Unilever Türkiye, hızlı tüketim ürünleri pazarında (alkol ve tütün ürünleri hariç) lider pozisyonda yer alıyor. Sürdürülebilirlik odaklı yenilikçi çözümler ve güçlü markalarımızla bu başarımızı pekiştiriyoruz. Son üç yıldır Advantage Group araştırmasında “Türkiye’nin En İyi Perakende Tedarikçisi” olarak seçilmemiz ise, müşteri operasyonları ve tedarik zinciri yönetimi konusunda stratejimizin ve ekiplerimizin başarısına yönelik önemli bir göstergedir.
- Unilever olarak sürdürülebilirlik hedefleriniz neler? Şirket olarak uluslararası arenada bu alanda katettiğiniz mesafe neresi? Türkiye bu çalışmaların neresinde?
2010 yılında sürdürülebilir yaşamı yaygınlaştırmak amacıyla Sürdürülebilir Yaşam Planı ile başlayan yolculuğumuzda yeni bir döneme girdik. Sürdürülebilirlik hedeflerimiz; iklim, doğa, plastik ve yaşam koşulları olarak 4 ana başlığa odaklandı. Türkiye’de yenilenebilir enerjiye geçiş ve karbon emisyonlarını azaltma alanlarında ciddi ilerleme kaydettik. Tüm fabrikalarımızda, çalışma ve satış ofislerimizde yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmiş elektriği kullanıyoruz. Unilever’in dünyanın en büyük ikinci fabrikası olan Konya Ev Bakım Fabrikamız’da 5 MW kapasiteli güneş enerjisi santrali kurduk ve fabrikanın enerjisinin yüzde 30’unu buradan sağlıyoruz. Lojistikte elektrikli TIR’ları operasyonlarına dahil eden ilk şirketiz. Dondurma ürünlerimizin dağıtımında elektrikli kamyonetlere geçiş yapmaya başladık. Plastik atıkların geri dönüşümü için yatırım yaparak ÇEVKO iş birliğiyle Plastik Atık Toplama Programı’nı yürütüyoruz. Plastik malzemesinin döngüselliğini sağlamak üzere 2025 yılına kadar sattığımızdan daha fazla plastik ambalajı toplayıp geri dönüşüme gönderilmesini hedefliyoruz.
Yapay zeka ile ‘akıllı’ adımlar
- Dünyada irili ufaklı tüm şirketler teknoloji alanında önemli yatırımlar yapıyor. Yeni teknolojiler, Ar-Ge ve yapay zekaya bakışınız nasıl?
İş süreçlerimizi optimize etmek ve sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmak için; üretimden tedarik zincirine, tarımdan tüketici deneyimine kadar geniş bir yelpazede yapay zekâ ve dijitalleşmeyi kullanıyoruz. Türkiye’nin 215 bin noktasına ürün sevkiyatı yapan lojistik ağımız var. Yapay zekâ destekli teknolojilerle rota optimizasyonu yaparak hem karbon emisyonunu azaltıyor hem de maliyet tasarrufu sağlıyoruz. Dondurmada yapay zekâ destekli dondurucuları kullanmaya başladık. Bu dolaplar, yapay zekâ teknolojisiyle stok seviyelerini gerçek zamanlı olarak takip etmeye olanak tanırken perakendecilerin de gelirlerini maksimize etmelerine yardımcı oluyor. OMO markamızın liderlik ettiği yeniden dolum istasyonları gibi yenilikçi teknolojik çözümlerle de plastik atıklarını azaltmak ve tüketicileri sürdürülebilir alışkanlıklar edinmeye teşvik etmeye çalışıyoruz. Bu modelde, tüketiciler kendi boş deterjan şişelerini satış noktalarına getirerek ürünlerini yeniden dolduruyor. Bu sistemle plastik atıkları azalıyor, tüketiciler ise ürünleri yüzde 30 daha ekonomik fiyata satın alabiliyor.
Susuzluğa karşı yeni proje yolda
- İklim değişikliği ve bunun tarıma etkileri, susuzluk önemli sorun. Bu konuda şirket olarak çalışmalarınız nelerdir?
İklim değişikliği ve susuzluk gibi küresel krizler, tarım sektörü üzerinde büyük riskler oluşturuyor. Biz de tarımsal sürdürülebilirliği artırmak amacıyla yenilikçi projeler hayata geçiriyoruz. Örneğin, Knorr markamız ile Türkiye’de pilot olarak başlattığımız onarıcı tarım projesiyle; çiftçilerin teknolojiden güç alan, toprakla barışık, toprak verimliliği ve doğru su kullanımını teşvik eden tarım uygulamalarını benimsemelerine yardımcı oluyoruz. Konya’da Doğa Koruma Merkezi iş birliğiyle suyun doğaya yeniden kazandırılması projesine de başlıyoruz. Erozyon önleyici rüzgâr bariyerleri ile tarım alanlarının ve suyun korunması ile çiftçilerin daha verimli üretim yapabilmesine destek olmayı amaçlıyoruz.