Şükrü Andaç

Şükrü Andaç

sukru.andac@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin kültürel mirasını ve zanaatkarlık gücünü dünyaya taşımak için Neolonca markasıyla yola çıkan Banu Yentür, her biri sanat eseri niteliğinde ürünlere imza attı

Anadolu’nun kültürel mirası ve ustalığını çağdaş tasarımla harmanlayarak Neolonca markasını yaratan tasarımcı Banu Yentür, kendine üs olarak Hatay, Arsuz’u seçti. Yaşanan deprem felaketi sonrası proje için merkez olarak Hatay’ı seçen ve son iki yılının önemli bölümünü ‘sürdürülebilir’ bir marka yaratmak için Hatay-Arsuz hattında geçiren Yentür, “Yeni Lonca” anlamını taşıyan markayı oluşturdu. Zanaatkar, üretici, tasarımcı ve sanatçıyı içine alan Neolonca ile Yentür’ün hedefi, günümüzde yetişmesi çok zor olan zanaatkarların el emeğinin hak ettiği yere gelmesi ve bu kültürün yeni nesillere aktarılması. Amacı ise mağaza açarak büyümek değil, stratejik iş birlikleriyle Neolonca markasını tüm dünyaya yaymak. Arsuz’da ve çevresinde kurulacak atölyelerden yeni markalar, yeni yıldızlar çıkarmak. 

Haberin Devamı

Arsuz’dan lüks marka doğuyor

Geçmişe uzanan yolculuk 

İlhamını doğduğu Hatay’dan aldığını söyleyen Yentür, “Ben aslında Dörtyol doğumluyum, ancak o çevrede sanayi gelişti. Arsuz‘un ise kültürel değerlere yakınlığı var; orada geçmişe uzanan bir yaşam bütün varlığıyla eskisi gibi devam ediyor. Bu sebeple Arsuz’u kendime üs olarak seçtim” diyor. Projenin başından beri valilik, belediye ve kaymakamlık tarafından önemli destek gördüğünün altını çizen Yentür, şunları söylüyor: “Baştan bu yana bölgede herkes büyük heyecanla, inanılmaz destek oldu. Neolonca henüz fikir aşamasında iken kendi başıma ilerledim. Bu projede zaten tek yatırımcı da benim. Gerçekten ben projenin bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştim. Ve işler hızlı ama emin adımlarla ilerledi, bu noktaya kadar geldik.” 

Arsuz’dan lüks marka doğuyor

Karakılçık başrolde 

“Tüm bunları yaparken tabii benim bulduklarımın yanına daha birçok farklı zanaatkarlar eklendi” diyen Yentür, hikayenin devamını şöyle anlattı: “Bölgede hiç tanımadığım yerlere girdim çıktım. Gerçekten çok güzel insan birikimleri var ama malzeme yok. Malzemeyi hep aynı usulde işleyenler var. Bölgede bütün o kimliği çıkartma süresini çok iyi tamamlar hale geldik. İlk önce sanatçılarla tasarımlar yapıldı. Örneğin karakılçık (buğday) vardı. Mozaiğimiz çok önemliydi. Sonra ben, o zanaatkarlara gidip tek tek bunları yapmaya başladım. Güzel bir iş birliği yaptık. 17 farklı branşta iş yaptık.” Neolonca ilk ürünlerini 212 Studio Karaköy’de geçen hafta boyunca ziyaretçileriyle buluşturdu. Halılar, cam, kuyum, mozaik, dokuma, ipek ve doğal dokumalar, desenleri Hatay’dan ilhamla yapılan çini serisi, Antakya’nın sikkesi, nakış, dantel, iğne oyası, mermer, bıçakçılık, minyatür koleksiyonda yer aldı. 

Haberin Devamı

'Sevan’dan anlamlı jest

“Geçmişte her şehrin bir sikkesi vardı. Bizimki de Hatay’ın sikkesi. Sevan Bıçakçı ve atölyesinin desteğiyle hazırlanmış sikke ve madalyon koleksiyonumuz var” diyen Banu Yentür, “Para yapmak istiyordum çünkü Anadolu’da adettir. Sadece bizde değil her yerde. Evlenene, çocuk doğduğunda buğday atılır. Bunu birleştirdik. Çünkü kaybolan adetlerimize de sahip çıkmak istiyorum. Sevan (Bıçakçı) buradaki kazancı, atölye yapmamız için kullanmak üzere bize aktaracak. Sürekli bir gelişim için çalışacağız” şeklinde konuşuyor.

Haberin Devamı

Arsuz’dan lüks marka doğuyor

İpek ve kenevir lüks ile buluştu

Banu Yentür tasarımlarını anlatırken geçmişe uzanıyor: “Bakın burada benim çocukluğum var. Pamuk tarlası içinde annem, babam ve ben, karakılçık tarlalarında dolaşıyorum. Oradaki çiçekler de aslında bu bellekte kalan şeyler bunlar. Mesela ıtır benim için her zaman babaannemin yaptığı şeyler hep hafızamda ve bunun için de ıtır ile ilgili biraz çalışıyorum çünkü Türkiye’nin o bölgesinin kokusunun gelişmesi ve tanınması için. Şimdi kenevir ekeceğiz. Çünkü ipekle keneviri ortak çalıştık. Hatay bölgesine izin verilmemiş ancak Tarım Bakanlığı ile görüşüyoruz. Hatta bir numune de yaptık. Hatay’ın ipeği meşhur. İpek ve kenevirin muazzam birlikteliğini dünyaya duyurmak istiyoruz.”