Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

ABD’de MIT Üniversitesi’nin profesörü, eski Güney Kıbrıs Merkez Bankası Başkanı Orphanides, Türkiye’nin ‘AB üyeliği’ne destek vererek Ege’deki sorunların çözüme kavuşacağını düşünüyor

Geçtiğimiz hafta bir konferans için İstanbul’a gelen Athanasios Orphanides ile tanışmamız ikimizin de Fed’de çalıştığı yıllara dayanıyor. Kendisi ile Fed’den göçmen sorununa kadar uzanan bir söyleşi yaptık. Neler mi konuştuk? Hemen aktarayım.

Türkiye’nin AB üyeliğine destek ‘Kıbrıs’ı çözer


-Fed’in halihazırdaki istihdam vurgusunun siyasi baskılardan kaynaklandığını düşünüyor musunuz?

Fed kanunu merkez bankasının aynı anda hem maksimum istihdam hem de fiyat istikrarı sağlamasını ister. Ancak bu mümkün değildir. Volcker ve Greenspan’in başkanlık yaptığı dönemlerde Fed fiyat istikrarına öncelik verdi ve bunun uzun vadede istihdam için de en iyi politika olduğunu vurguladı. Krizde iletişim değişti ve Fed yetkilerini işsizliği ön plana çıkaracak şekilde yorumlamaya başladı.

Haberin Devamı

-Bunun politika ve merkez bankası bağımsızlığı ile arasındaki bağlantı nedir?

Fed kanunu siyasi bir uzlaşma idi. Hiçbir merkez bankası siyasetten tamamen ayrıştırılamaz. Dünyanın her yerinde hükümetler kısa vadeye odaklanır ve istihdamı artırmak isterler. Ancak eğer merkez bankası miyop politikalar uygularsa bu uzun vadede ekonomi için olumsuz sonuçlar verir. Evet kısa vadede istihdamda geçici artışlar olabilir ancak uzun vadede ödenecek daha ağır bedel enflasyonda artış, istikrarsızlık ve büyümede yavaşlama olur.

Uzun vadede büyümeyi artırmak ve daha yüksek istihdam sağlamak için düşük ve stabil bir enflasyon şarttır. ABD Kongresi Fed’i bağımsız bir merkez bankası yaptı ancak önüne hatalı bir kanun koydu. Fed’in bu kanunu doğru yorumlaması ve fiyat istikrarına öncelik vermesi gerekiyor.

Para politikasını yürütme görevinin bağımsız bir merkez bankasına verildiği ve merkez bankasının görevinin enflasyonu düşük ve sabit tutmak şeklinde tanımlandığı ülkeler ekonomik açıdan daha başarılı olurlar. Bu durum belirsizliği azaltır. Hem hükümeti, hem iş dünyasını hem de hanehalkını etkileyen ortalama faiz oranı düşer.

Gerçekten de merkez bankası bağımsızlığını koruyan gelişmekte olan ülkelerde yatırımların arttığını gözlüyoruz. Çünkü bu ülkelerde yabancı yatırımcılar daha düşük faizden borç vermeye istekli oluyor.

Haberin Devamı

Fed’e karşı dikkat

-Fed faiz artırımını geciktirerek gelişmekte olan ülkelerde oynaklık ve belirsizlik yaratmakla suçlanıyor...

Malesef bu gelişmekte olan ülkelerin kaçamayacakları bir maliyet. Fed’in sadece ABD ekonomisini düşünüp ABD için en iyi olan kararları almasını gerektirir. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Fed’in kararları bazen gelişmekte olan ülkelerde sorun yaratsa da bu ülkelerdeki politika yapıcıların Fed kararlarını etkileyebilmeleri mümkün değildir.

İşte bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin daha dikkatli olmaları, Fed hareket ettiği zaman oluşacak şoklara karşı daha güçü olmaları gerekiyor. Sermaye akımlarının geri dönmesi riskine karşı rezervlerin sağlam olması ve cari dengenin güçlü olması gerekir.

Sıkı para politikası

-Peki Fed faiz artırımına gittiği zaman gelişemekte olan ülke merkez bankaları ne yapmalı? Fed’in faiz artırımı bir taraftan sermaye çıkışını hızlandırarak kredi büyümesini yavaşlatırken öteki taraftan yerli para birimlerini zayıflatarak enflasyonist baskıları artıracak. Bu durumda merkez bankaları düşük büyüme pahasına faiz artırmalı mı?

Haberin Devamı

Kısa vadede büyümeyi yavaşlatsa bile sıkı para politikası uygulanması kesinlikle doğru politikadır. Ekonomik açıdan hep uzun vadeli faydalara odaklanmak gerekir. Türkiye’den bir örnek vereyim. Son 15 senede gerçekleşen altyapı projelerini düşünün. Bu büyük projelerin uzun vadede sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için uzun vadeli finansman maliyetlerinin en ucuza indirgenmesi gerekir. Uzun vadeli büyüme ancak bu şekilde gerçekleşir.

Eğer Fed politikasını takiben sermaye çıkışlarının TL’yi zayıflatmasından endişe ediliyorsa o zaman merkez bankasının kısa vadede faizleri yükseltmesi ve bu şekilde uzun vadeli finansman maliyetlerinin düşürülmesi gerekir.

Türkiye’nin AB üyeliğine destek ‘Kıbrıs’ı çözer


‘Göçmen krizi bir insanlık trajedisi’

-Kıbrıs çözüm süreci konusunda görüşleriniz nelerdir?

Ben Kıbrıs’ta büyüdüm. Adadaki problemleri, adanın bölünüşünü bizzat yaşadım. Sorunların çözümüne daha geniş bir perspektiften bakarak yaklaşmak taraftarıyım. Avrupa’nın başardıklarını düşünelim. Savaş sonrası yaratılan Avrupa Projesi yüzyıllar boyu kıtada hakim olan ve savaş sebebi olan bölünmeleri sonlandırmak içindi. Kıbrıs’taki sorunlar Avrupa’da vaktiyle yaşanan sorunlardan farklı değil. O nedenle sorunu çözmek için de benzer bir yaklaşım kullanılabilir. Gerek Kıbrıs’taki problemleri gerekse Ege’de Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilimi giderebilmek için hepimizin Avrupa ideallerini kabul edip insan hakları ve karşılıklı saygıyı benimsememiz gerekir. Avrupa Projesi’nin başardığı budur. Bence bu sorunları çözmenin en kolay yolu Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemek ve bu yolda ilerleme kaydetmesini teşvik etmektir.

-Son olarak, göçmen krizi ve çözümü için geliştirilen politikalar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Göçmen krizi Avrupa Birlipi’ndeki süregelen bir problemi açığa çıkarıyor. O da şu: Hükümetler bir arada çalışmakta zorlanıyor. Euro krizinden sonra ortaya çıkan en talihsiz gerçek Euro bölgesi hükümetlerinin ortak problemlerin çözümünde koordinasyon içinde çalışamadıklarını görmek oldu. Bazı ülkeler Euro krizini kötüye kullanarak kendi kayıplarını başkalarının üzerine attılar. Göçmen krizi de bu duruma başka bir örnek. Savaştan kaçan sığınmacılar Avrupa’ya geldikten sonra istedikleri gibi seyehat edebiliyorlar. Peki bu insanlık trajedisi neden ortak bir problem olarak görülüp ortak bir çözüm aranmıyor? Sorun böylesine netken hükümetler bunu anlamaz görünüyor. Bazı hükümetler bir taraftan Avrupa idealleri doğrultusunda insancıl olmak istediklerini söylerken öbür taraftan başka ülkelerin göçmenlere ev sahipliği yapmasını istiyor ve masraflara ortak olmak istemiyorlar. Son görüşmelerin sonuçlarına bakacak olursam hükümetlerin soruna Avrupa adına bir çözüm geliştirdiklerini söyleyemem. Bunun yerine bazı ülkelerin masrafları başka ülkelerin ödemesini istedikleri bir kavga var.

Athanasios Orphanides kimdir?
2007-2012 yılları arasında Güney Kıbrıs Merkez Bankası başkanlığını yapmış olan Orphanides aynı dönemde Avrupa konseyi idare konseyi üyeği yapmıştır. 1999-2007 yılları arasında Fed’de çalışmış olan Orphanides halen MIT’de profesördür.