Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

İç gerginlik risk algısını artırıyor
Haberin Devamı

Piyasaların bir süredir seçimler sonuçlanana kadar bekle gör stratejisi izlediklerini görüyoruz. Öte yandan Türkiye’ye yönelik risk algısı yeniden tırmanışa geçti. Şekilde bu risk algısının bir ölçüsü olarak kabul edilen CDS (Credit Default Swap) değerlerinin geçtiğimiz ay içerisinde yaşadığı yükseliş trendini görmek mümkün.
Şekil’e yakından baktığımızda 11 Mart ve 19 Mart tarihlerinde risk algısında yaşanan iki sıçrama göze çarpıyor. 11 Mart’ta görülen artış Berkin Elvan’ın ölümünün ardından yükselişe geçen siyasal gerginliği yansıtıyor.
Fed toplantısı öncesi düşüş eğilimi gösteren CDS oranı 19 Mart’taki Fed toplantısı sonrası tekrar yükselişe geçmiş. Fed’in çıkış takvimini aksatmadan sürdürmesi ABD’de faizlerin artacağı günün yaklaştığına işaret ediyor. Bu ise gelişmekte olan piyasalardan para çıkışı anlamına geliyor.
Dış borcu yüksek olan Türkiye gibi ülkelerdeki kur riski de haliyle artıyor. Öte yandan Fed toplantısı sonrası diğer “kırılgan beşli” ülkelerindeki CDS değerlerine baktığımızda en fazla yüzde 2 civarında bir yükseliş görüyoruz. Bu durum Türkiye için ilave yüzde 5 üzerindeki artışın iç kaynaklı olduğuna işaret ediyor. Geçtiğimiz hafta içinde gerek Fitch gerekse Moody’s kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’deki bankacılık sistemi ve genel siyasi risklere dikkat çekmesi bu çerçevede değerlendirilmeli.

Risk ve faiz ilişkisi
Faiz, borç aldığınız kişinin harcamalarını diyelim bir yıl ertelemesi için vermeniz gereken prim. Bu bedeli belirlerken iki şey önemli. Birincisi yapacağınız ödemenin en az önümüzdeki 12 ay için beklenen enflasyon oranı kadar olması lazım ki para enflasyona karşı değer kaybetmesin. Buna ilave olarak bir de reel faiz ödemeniz lazım. Reel faiz, enflasyonu bir kenara bırakırsak sırf borç verenin harcamalarını bir sene ertelemesine razı etmek için vermeniz gereken fark. Eğer bir ülkedeki risk algısı artarsa borç veren de bu belirsizlik ortamında parasından ayrı kalmak konusunda daha isteksiz olacağı için reel faizlerde yukarı yönlü bir baskı oluşacaktır. İşte bu isteksizliğin yabancı yatırımlara yansıması sıcak para çıkışı ve kurda yükseliş anlamına geliyor.

Seçimler sonrası...
Türkiye’de bir süredir stagflasyon riskinden bahsediliyor. Stagflasyon bir ülkede ekonomi daralırken enflasyonun yükselmesi anlamına geliyor. Normalde bu iki kavram bir arada olmaz. Çünkü enflasyon talepteki şişmenin ve GSYIH’deki geçici ivmelenmenin bir sonucudur.
Ancak ülkemizdeki üretim yapısının ithal ara malı bağımlısı yapısı bizi böyle bir riske maruz bırakabilir. Çünkü talepte bir şişkinlik olmasa da ithalat yoluyla kurdan enflasyona olan geçişkenliği engellemek isteyen Merkez sıkı para politikası uyguluyor.
Bu durumda talep çok zayıflayarak ekonomik daralma riski doğuruyor. Ben mevcut şartlar altında 2014 yılında stagflasyon yaşayacağımızı zannetmiyorum. Büyüme rakamının yüzde 2 civarında seyretmesi olası görünüyor. Ancak bu tahmin seçim sonrası süreçte siyasi riskleri nasıl idare edileceğine de bağlı. Risk algısında bir artış olması kurda bozulmayı, kurda bozulma ise ikinci bir faiz artışını gerektirebilir. Böyle bir durumda ise stagflasyon riski daha ciddi bir tehlike arz edecektir.