Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nisan ayı enflasyon rakamı yıllık enflasyonu 7.9’a yükseltti. Geçen haftaki Enflasyon Raporu sunumunda da Merkez’in sene sonu enflasyon tahminini yüzde 5.5’ten yüzde 6.8’e yükselttiğine şahit olduk. Bu tabloda bana garip gelen iki şey var:
1) Enflasyon bir türlü hedefe yaklaşamıyor. Merkez de bunun farkında. Bu nedenle sene sonu tahmini sürekli yukarı yönlü güncelleniyor. Buna rağmen Başkan Başçı “ek sıkılaştırmaya gerek görmediklerini” söylüyor. Eğer Merkez yüzde 5’lik enflasyon hedefinde samimi ise ve eğer mevcut politika duruşu değişmediği takdirde enflasyonun sene sonunda en iyimser tahminle 6.8’e ulaşılacağı biliniyorsa o zaman ek sıkılaştırma için bundan daha iyi bir zamanlama olabilir mi? Ek sıkılaştırmaya gitme ihtiyacı hissedilmemesi “enflasyonun hedefi aşmasından rahatsız değiliz” anlamına gelmez mi?
2) Türkiye ekonomisi gerçekten zor bir dönemden geçiyor ve enflasyon talepten ziyade maliyet faktörlerinden kaynaklanıyor. Maliyet faktörlerinden kur etkisini bertaraf etmek yüksek faiz politikasıyla mümkün. Ancak ilk çeyrek için gelen öncü göstergeler büyümenin ciddi şekilde yavaşladığına işaret ediyor. Bu durum Merkez’i sıkı para politikası uygulamak konusunda zorluyor olabilir. O zaman ikinci soruya geliyorum. Şayet Merkez bu sene enflasyon hedefi olan yüzde 5’in makul bir hedef olduğunu düşünmüyorsa ve enflasyonun hedefi aşmasından rahatsızlık duymuyorsa o zaman hedefin değişmesi gerekmez mi?
Bu noktada üçüncü soru geliyor aklıma. Merkez Bankası kredibilitesi açısından hangisi daha kötüdür: Enflasyon hedefini tutturamamak mı, yoksa hedefi yükseltmek mi? Bu soruya cevap vermek kolay değil. Enflasyon hedefini tutturamamak bir kerelik olsa affedilebilir ama bunun sistematik bir hal alması büyük bir kredibilite kaybı. Bunun ötesinde enflasyon hedeflemesinin doğası ile de çelişiyor. Çünkü enflasyon hedefi belirlemekte amaç beklentileri bu hedefte çıpalamak. Şayet piyasalar Merkez Bankası tarafından belirlenen hedefin gerçekleşeceğine inanmıyorlarsa o zaman beklentiler alıp başını gidiyor ve gerçekleşen enflasyonun da daha yüksek olmasında rol oynuyor.
Peki, enflasyon hedefini yükseltmenin ne gibi dezavantajları var? Eski Fed Başkanı Bernanke, geçen ay IMF tarafından düzenlenen bir konferansta enflasyon hedefini yükseltmenin fiyat istikrarı hedefi ile tutarlı bir adım olduğunu piyasalara anlatmanın iletişim açısından çok zor olduğunu ve bu süreçte yaşanacak tartışmaların merkez bankasının kredibilite kaybına sebep olacağını dile getirdi. Kaldı ki gelişmiş ülkelerde standart olan yüzde 2’lik enflasyon hedefine karşılık Türkiye’de zaten yüzde 5 gibi çok da düşük olmayan bir hedef var. Bu hedefi daha da yukarılara çekersek enflasyon hedeflemesi yapmanın anlamı kalır mı? İlave olarak Merkez’in zaten uzun bir zamandır koyduğu hedefleri tutturamamak gibi bir sabıkası varken enflasyon hedefinde yukarı yönlü bir düzeltme, “İşler tamamen çığırından çıktı” şeklinde algılanıp beklentilerde çok daha ciddi bir bozulma yaratmaz mı?

Çözüm?
Öyle görülüyor ki gerek mevcut hedefi tutturamamak, gerekse hedefi daha gerçekçi bir noktaya çekmek, Merkez’in kredibilite kaybına sebep olacak adımlar. Bu durumda geriye tek şey kalıyor, o da Merkez’in koyduğu hedeflerle tutarlı bir para politikası izlemesi. Bu ise ancak siyasi baskılardan arınmış bağımsız bir banka olmakla mümkün.