Merkez’in geçen haftaki toplantısında almış olduğu 50 baz puanlık faiz indirimi kararının ardından Başbakan Erdoğan’ın Merkez Bankası’na yönelik sert eleştirileri gözleri 24 Haziran’daki PPK toplantısına çevirdi.
Piyasa yorumcularının çoğunluğunun aksine ben geçen haftaki kararı önceden iyi açıklanmış, bir seferlik teknik bir indirim olarak yorumladım. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, nisan ayı sonundaki Enflasyon Raporu açıklamalarında faizlerde seri bir indirim için enflasyon görünümünde bir iyileşme görülmesi gerektiğinin altını çizmişti. Bu şartlar altında, iletişimini doğru yapmış olan bir merkez bankasının faizlere önümüzdeki aylarda dokunmaması gerekir.
İletişimde bulanıklık
Bu satırlarda zaman zaman Merkez’in iletişim politikalarını eleştirdim ve yeterince açık olmadığını dile getirdim. Ancak geçtiğimiz hafta itibarıyla son derece berrak bulduğum kısa vadeli para politikası beklentilerim bu sefer Merkez’in herhangi bir iletişim hatasından değil Başbakan’ın eleştirilerinden dolayı bulandı. Çünkü ister istemez bu eleştirilerin Merkez’i daha önceden açıklamış olduğu yol haritasından saptırma ihtimali devreye girdi.
Merkez Bankası bağımsızlığı açısından son derece zedeleyici olan bu tür eleştiriler bir yandan da iletişim politikasını etkisiz kılarak enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Çünkü enflasyonla mücadele edebilmek için Merkez’in piyasalara derdini anlatabilmesi ve hareket planının doğruluğunu açıklamada ikna edici olabilmesi çok önemli.
Bundan sonra ne olur? Eğer Merkez Bankası gerçekten bağımsızsa o zaman Merkez haziran toplantısını pas geçer. Bu normal şartlarda beklenen bir hareket olsa da son gerginliklerden sonra “Merkez’in rüştünü ispatlaması” gibi sembolik bir anlam taşıyacaktır. Böyle bir hareket enflasyon görünümü açısından oldukça olumlu algılanır. Ancak hesap şaşar ve faizlerde bir indirim gelirse bu para politikası geleceği açısından bir dizi belirsizliği ve soru işaretlerini beraberinde getirecek, finansal istikrarı ciddi ölçüde zedeleyecektir. Tabii bir de en son ve düşünmek istemediğim ihtimal var ki o da Merkez’in son derece işinin ehli yönetiminin istifaya zorlanması. Bu ihtimalin olumsuz etkilerinin telafisi yakın vadede mümkün olmaz.
Faiz yatırımı azaltır
Merkez bankaları neden faiz yükseltir? Çünkü yüksek faiz kişilerin harcamalarını, müteşebbislerin yatırımlarını ertelemelerine sebep olarak talebi azaltır. Talep azalınca enflasyon düşer. Yani yüksek faizin yatırımları azalttığı doğrudur. Zaten para politikası bu şekilde işler. Bu nedenle yüksek faizin yatırımları azaltmasını ileri sürerek para politikasını eleştirmek antibiyotiğin vücüttaki bakterileri öldürmesinden şikâyet etmeye benzer. Başka türlü bir işleyiş mekanizması yoktur çünkü. Fakat nasıl ki antibiyotik uzun süreli alınmazsa yüksek faiz politikası da uzun süreli uygulanmaz.
Politikanın sonuçları alınıp enflasyon görünümü iyileşince faizler de düşürülür. Yani amaç, uzun vadede fiyat istikrarı sağlamak suretiyle faizleri düşürebilmektir. Kaldı ki Merkez bir yandan sıkı para politikası uygularken, bir yandan da antibiyotiğin yan etkilerini azaltıcı önlemler almaya özen gösteriyor.
Kredilerdeki daralmanın üretimi destekleyen ticari kredileri değil tasarrufları azaltan tüketici kredilerini hedeflemesi için makro ihtiyati önlemler alıyor.