2006’da oynanan Denizlispor-Fenerbahçe maçı hâlâ ilk günkü gibi konuşuluyor. Uzun yıllar unutulmayacak olan bu maç, belki de dünyada eşi benzeri görülmemiş zorluktaydı.
Önem derecesi çok yüksek ve doksan dakikası sonucunda alınacak skor ile birçok takımı ilgilendiriyordu. Yani son düdükle takımlardan biri küme düşecek bir diğeri ise şampiyon olacaktı. Üç müsabaka içinde asıl kilit maç ise Denizlispor-Fenerbahçe maçıydı.
Bilgisi olan olmayan, talimatlardan ve kurallardan bihaber herkes yorum yaptı ve buna da devam ediyor. Zaten sorun burada değil mi? Maalesef fikri olan insanların çok konuştuğu, ancak bilgisi olan insanların konuşturulmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Özat’a kutlama!
Asıl konuşması gerekenlerin o gün sahada olup maçı yaşayanların olduğu ise gün gibi aşikar. Kamuoyu aslında o maçta sahada ve saha kenarında olan hem Denizlispor’lu hem de Fenerbahçe’lilerin görüşlerini duymak istiyordu.
Bu meraka, önceki akşam katılmış olduğu Bizim Stadyum programında Fenerbahçe’nin o maçta kaptanı olan Ümit Özat en güzel cevabı verdi. Ne dedi Özat? ‘Herkes bir şeyler söylüyor , ancak kimse gerçekleri konuşmuyor. O gün biz iyi günümüzde değildik ve sonuçta da
Zeminin sürülmüş tarladan farkı yoktu. Top kontrolünün ve paslaşmanın bile çok zor olduğu sahada sakatlık yaşanmaması oyuncuların şansıydı. Hakem Halis Özkahya’nın önemli hataları vardı.
Kaleci Senecky’nin, Elmander’e yapmış olduğu müdahale net penaltıydı. Ancak Özkahya ‘Devam’ dedi. Çünkü bu pozisyonda topa müdahale yoktu. Direkt olarak oyuncuya yapılmış hareketti. Eneramo-Ujfalusi mücadelelerinde devam kararı doğruydu. Eneramo bu tip pozisyonlarda kendini çok çabuk yere bırakıyor.
Sarı-kırmızılı takımdan Aydın’ın sarı kartı varken, Rajnoch’a yapmış olduğu hareket en az bir sarı kart daha olmalıydı. Dolayısıyla hakemin, Aydın’ı oyundan ihraç etmesi gerekirdi. Yardımcı hakemler ofsayt pozisyonlarında ve önlerindeki faul yorumlarında hata yapmadılar.
Bülent Yıldırım, oyunun sonucuna etki eden bir hatası olmasa da disiplin uygulamalarında standart kararlar veremedi. Trabzonspor’da Colman, Zokora ve Volkan sarı kart gördüler. Ancak bana göre bunlar sarı kartlık pozisyonlar değildi. Şimdi soruyorum Yıldırım’a, bu oyuncular sarıları varken bu hareketleri yapsalardı, ikinci sarıyı gösterip, atabilir miydi?
Bir parantez de Burak ve Simao’ya açmak istiyorum. Beğenmedikleri hakem kararlarından sonra Yıldırım’a söylemiş oldukları kötü sözler iki oyuncuya da yakışmadı. Sanırım ikisi de, hakem bu söylemlerini duysaydı, karşılığının kırmızı kart olduğunu biliyorlardır.
Yardımcı hakemler; Emre Eyisoy ve Cem Satman çok başarılıydılar. Her iki yardımcı hakem de derslik ofsayt yorumları yaptılar. Özellikle Trabzonspor’un kazanmış olduğu ilk golde Eyisoy’un pozisyonu devam ettirmesi örnek karardı.
Tolga Özkalfa ve yardımcıları hiç hata yapmadan müsabakayı tamamladılar. Ziegler’in kendi ceza sahasında yaptığı müdahalede, Hurşut Meriç her ne kadar düşüşünü abartsa da bana göre penaltıydı. Çünkü Ziegler topa temas etmek istemesine rağmen bunu başaramayıp hareketi rakibine yaptı.
Maçta ilginç olan hususlardan birisi de cezalı duruma düşmesi söz konusu olan Serdar, Alex ve Baroni’nin gördükleri sarı kartlardı.
Hadi Serdar’ın kartını bir kenara bırakalım. Ancak Alex ve Baroni bilerek kart gördüler. Çünkü pozisyonlarda isteseler sarı kart görmezlerdi. Hatta Alex gördüğü karttan sonra rakibine gülümsedi. Bu ne kadar etik ya da değil o da ayrı bir tartışma konusu olabilir, fakat geçen sezon değişen Disiplin Talimatı’nın 38. maddesi, ceza durumunu düşünerek, bilerek sarı veya kırmızı kart gören futbolculara iki maç ceza verilmesini karara
bağladı.
Alex ve Baroni bilerek kart gördükleri ve cezalı duruma düştükleri için ikişer maç ceza almalıdır. Disiplin Kurulu, ikişer maç ceza verirse bu futbolcular, Galatasaray derbisinde de forma giyemeyecekler. Bakalım Disiplin Kurulu, Alex ve Baroni’nin gördüğü kartlarla ilgili nasıl bir tavır sergileyecek.
Bir futbol federasyonu genel kurulu daha tamamlandı. Yeni başkan olarak seçilen sayın Yıldırım Demirören ve yönetimi önemli bir destekle iş başına geldiler.
Bilindiği üzere genel kurul tek adaylı olarak yapıldı. Kulüplerin ve delegelerin bir çoğunun desteğini alan yeni liste oluşturulurken, delegeler arasında ciddi bir mutabakatta vardı. Buraya kadar çok güzeldi her şey ancak unutulmaması gereken bir şey var ki; o da Türk futbolunun içinde bulunduğu zor günlerdi.
Yeni yönetimin futbolu başarıyla yöneteceğine inandıklarını ve desteklediklerini söyleyenlerin yüzlerinde bir umut ve mutluluk vardı. Artık futbolun sorunları kolayca çözülecek ve artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ancak gelgelelim öbür tarafa kazın ayağı hiçte öyle kolay görünmüyor. Çünkü futbolumuzun sorunları öyle bir iki günde çözülecek ve kolay aşılacak durumda değil. Çözülmesi gereken sorunlar o kadar çok ve büyük ki, neredeyse Türk futbolunun bugüne kadar hiç yaşamadığı kadar.
Bu filmi görmüştük
Dünkü genel kurulda en dikkat çeken şey ise bütün delegelerin (bir iki istisna hariç) yüzü gülüyor ve herkes birbirini sarıp sarmalıyordu. Elbette bundan sonraki süreçlerde de bunun böyle devam etmesi
Özellikle maçın ikinci yarısı mükemmel bir mücadeleye sahne oldu. Maçın kaderini savunma oyuncularının yaptığı hatalar belirledi.
Maçın hakemi Fırat Aydınus ve ekibi mükemmel yönetim gösterdiler. Faullerde hata yapmayan Aydınus, standart kararlar verdi. Bu vermiş olduğu kararlarla da hem oyuncuların, hem de taraftarların güvenini kazandı. Karşılaşmanın hemen başında Emre-Sivok mücadelesinde Emre bir penaltı bekledi, ancak burada Sivok’un, Emre’ye bir müdahalesi yoktu. Bu yüzden hakemin devam kararı çok doğruydu. Basit düdükler çalmadan oyuna tempo kazandıran Aydınus, avantaj yorumlarıyla da tam puan aldı.
Maçın yardımcı hakemleri Serkan Ok ve Aleks Taşçıoğlu da hiç hata yapmayarak derslik yorumlar yaptılar. Özellikle Galatasaray’da Melo’nun attığı golde Taşçıoğlu, pozisyonu çok iyi yorumlayarak devam ettirdi.
Halis Özkahya kötü günündeydi. Önemli hatalar yaptı. Özkahya, bir harekete sarı kart verirken, bir başka yerde aynı hareket olduğunda sarı kartını kullanmadı. Dolayısıyla fauller ve disiplin uygulamalarında standart kararlar veremedi.
Eskişehirsporlu oyuncuların, Alex’e yapmış oldukları kartlık hareketleri atlayan Özkahya, Alper Potuk’u, Brezilyalı oyuncuyu tutup düşürmesinden dolayı ikinci sarıdan kırmızı kart göstererek atmalıydı. Caner’i muhtemelen kötü söz söylediği için oyundan ihraç eden Özkahya, Eskişehirspor ceza alanı içinde Ediz’in eline çarpan topta devam kararı vermesi doğru uygulamaydı.
Ancak, ceza alanı içinde bu doğru uygulamaları yaparken, ceza alanı dışında Eskişehirsporlu Diego’nun eline çarpan topta sarı kart ve serbest vuruş vermesi bir tezat oluşturdu. Maçın yardımcı hakemler ise başarılıydılar.
Braga, maçın başında bulmuş olduğu golle tur için umutlansa da Teknik Direktör Carlos Carvalhal’ın doğru bir hamle yaparak oyuna Almeida’yı sürmesi karşılaşmayı Beşiktaş lehine değiştirdi. Oyunun kontrolünü eline alan Kartal, tecrübeli isimleri ile turu getiren kapıyı açtı.
Braga, biraz daha şanslı olsaydı belki ikinci golü de bulabilirdi. Ancak, siyah-beyazlı takımın oyuncu kalitesi Portekiz temsilcisinden üstündü. Maçın hakemi Istvan Vad, iyi bir yönetim ortaya koydu. Maçta çok kritik pozisyonlar olmasa da oyunun kontrolünü sürekli elinde tutan Vad, genel olarak doğru kart uygulamaları yaptı.
Son dakikalarda Simao’ya yapılan harekette gösterdiği sarı kart doğruydu.
Bragalı oyuncunun bir zamanlama hatası vardı, hakem sert bir hareket olduğu için sarı kartını çıkardı. Hakem Vad’ın bir artısı da yardımcı hakemleri ve ilerde yardımcıları ile yakaladığı uyumdu.