Boris Johnson, demokrasi geleneği olmayan bir ülkenin başbakanı olsaydı, parlamento faaliyetini askıya alma kararından dolayı diktatör davranmakla suçlanacak, olay fazla şaşkınlık yaratmayacaktı.
Ama Boris Johnson, köklü parlamenter demokrasinin beşiği sayılan Birleşik Krallık’ın Başbakanı. Brexit politikasını mutlaka hayata geçirmek için, ülkenin en eski ve etkin siyasi kurumu olan parlamentoyu önümüzdeki pazartesiden itibaren zoraki 5 haftalık bir tatile sevk etmesi dünyayı şaşırttı, Britanya halkında da şok yarattı. İngiliz basınında bu kararın “demokrasiye indirilen bir darbe” olarak nitelendirilmesi, bu konuda derin öfkeyi ve karamsarlığı gözlerin önüne seriyor.
Üç yıl önceki referandumla gündeme getirilen Brexit, yani Britanya’nın AB’den çıkması kararı, şimdiye kadar Birleşik Krallık’ın siyasi ve ekonomik hayatında ciddi sarsıntılar yaratmıştır. AB ile Brexit müzakerelerini iki yıl müzakere eden, ama varılan anlaşmayı parlamentoya bir türlü kabul ettiremeyen eski Başbakan Theresa May’in istifasından sonra bu koltuğa oturan Boris Johnson, “anlaşma olmadan da” bu “çıkış”ı gerçekleştirmeye kararlı. Bunun için verilen tarih 31 Ekim. İşte Johnson, kurnazca bir manevrayla parlamentoyu çalışamaz ve bu politikayı engelleyemez hale getirmek istiyor. Bunu yaparken, mevcut sıkıntılara bir “Anayasa krizi” de ekliyor.
Bu hareketle Britanya Brexit batağına biraz daha batıyor. Mesele artık Birleşik Krallık’ın AB’den nasıl çıkacağı değil, bunun ülkenin geleceğini nasıl etkileyeceğidir. Parlamentonun “baypas” edilmesiyle bu açmazdan kurtulmak mümkün mü?
Dünya neden yanıyor?
Gün geçmiyor ki dünyanın bir yerinden bir orman yangını haberi gelmesin...
Amazon’dan Sibirya’ya, Kaliforniya’dan Endonezya’ya, Kongo’dan Avustralya’ya, Angola’dan Moğolistan’a kadar, küremiz doğusu ve batısı, güneyi ve kuzeyiyle, bir yangın yerine dönmüş durumda.
Bunların arasında son günlerde en çok dikkatleri çeken, Brezilya’daki yağmur ormanlarıdır. Bu özel ilginin bir nedeni de, bu uçsuz bucaksız ormanların “dünyanın akciğeri” sayılması, diğer bir deyişle, kürenin oksijen ihtiyacının yüzde 20’sini sağlamasıdır. Bu ormanların cayır cayır yanmakta olması, ekolojik dengeleri ve yaşam koşullarını bozmak tehlikesini yaratıyor.
Uzaydan izlenen bu yangınlarla ilgili yayımlanan raporlar çok endişe verici. NASA’nın verdiği rakamlara göre, bu yılın başından beri dünyanın çeşitli yerlerindeki irili ufaklı orman yangınları 16 milyonu buluyor. Amazon’daki yangınlar, geçen yılkine nazaran yüzde 80’lik bir artış gösteriyor.
Aslında orman yangınları yeni bir fenomen değil. Geçmişte de oluyordu bunlar. Ama şimdi çok yaygın ve de çok sık oluyor.
Bunun nedenleri:
1) Çevre sorunu. İklim değişikliği. Küresel ısınma. Yani ekolojik şartların bozulması... Devletler, insanlar, çevreyi koruma tedbirlerini hep birlikte almazlarsa, daha çok orman yanacak, bu da küresel ısınmayı ve dolayısıyla yeni yangınları tetikleyecek.
2) Ekonomik ve politik neden, Brezilya gibi devletler, tarım alanlarını genişletmek, madenler keşfetmek, kentler kurmak için orman yangınlarına göz yumuyor. Büyük şirketler ormanların katledilmesinde rol oynuyor. Bireylerin bu konudaki ihmalleri de bunun cabası.
3) Yasaların yetersizliği. Kuşkusuz ağır cezaların uygulanması, bunun için yasal düzenlemelerin yapılması çok önemli. Ama bunun yanı sıra bir çevre duyarlılığı ve bilinci yaratmak şart...