İran’dan Şili’ye, Irak’tan Hong Kong’a, Lübnan’dan İspanya’ya kadar, bütün dünya ayakta, daha doğrusu, sokaklarda...
Gün geçmiyor ki bu ve diğer birçok ülkenin başkentlerinden sokak gösterileri, direniş ve protesto, hatta kanlı çatışma haberleri gelmesin.
Ne oluyor? Değişik ülkelerde bu kadar insan sanki kendi aralarında sözleşmiş gibi eş zamanlı olarak neden sokaklara dökülüyorlar, istedikleri ve beklentileri nedir?
Farklı nedenler
İlk bakışta bu sokak gösterileri birbirinin benzeri görülse de, aslında nedenleri itibarıyla aralarında önemli farklar vardır.
Kuşkusuz en yaygın neden, bu ülkelerin ekonomik durumuyla ilgili. Bu işsizlik, geçim sıkıntısı, yoksulluk olabilir. Bu duruma bağlı olarak eşitsizlik, adaletsizlik ve bunun yarattığı öfke olabilir. Ayrıca hissedilen ve yöneticiler tarafından gizli tutulmaya çalışılan yolsuzluklar ve adam kayırma gibi olaylar da olabilir...
Son günlerde Bağdat’tan Tahran’a, Beyrut’tan Santiago’ya kadar, görülen sokak hareketlerinin başlıca nedenleri bu kategoriye dâhildir.
Diğer önemli neden ise, özgürlük ve bağımsızlık talebidir. Buna örnek olarak Hong Kong ve Barcelona’daki gelişmeler gösterilebilir. Birincisinde göstericiler Çin yönetiminin Hong Kong’un özerk statüsüne saygılı olmadığı ve baskı uyguladığı için sokaktalar. Barcelona’da ise sokak hareketinin amacı, kentin dâhil olduğu Katalonya bölgesinin bağımsızlığına kavuşması, yani merkezi İspanya yönetiminden ayrılmasıdır.
Bu iki kategoriye ilaveten, bazı sokak hareketlerinin önemli bir nedeninin de demokratik hak ve özgürlüklerle ilgili olduğunu belirtmek gerek. Bu tür protestolar, daha çok otoriter rejimlere karşı bir tepki olarak ortaya çıkar. Çoğu zaman bu tür rejimler sokak hareketlerini kaba kuvvetle bastırmaya çalışır. Bu tür karışık ortamlar “dış güç müdahaleleri” daha da kolaylaştırır.
Ortak özellikler
Son günlerde sıkça meydana gelen gösterilerin bazı ortak özellikleri var.
En önemli özellik, sokağa dökülen insanların, tabiri caizse, “çareyi sokakta aramaları”dır. Yani bu göstericilerin politikacılara, hükümete, hatta parlamentoya güveni kalmamıştır. İstedikleri reformlardan, bekledikleri değişimden de artık umutları yoktur. Amaçları “sokağın gücü” ile taleplerini kabul ettirmektir. Bu bazen etkili oluyor, bazen de olmuyor tabii...
Diğer bir ortak özellik de, bu sokak hareketlerinin aniden patlak vermesi, başında belirli bir liderin bulunmaması ve bir domino etkisiyle hızla yayılmasıdır. Bunda sosyal medya gibi modern çağın iletişim araçlarının büyü rolü oluyor.
Önemli ortak bir özellik de bu gösterilere her yaştan, her cinsten, farklı inançlardan insanların katılmasıdır. Onları birleştiren, “kurul düzen”e karşı tepkileri ve köklü değişiklik istekleridir.
Genelde bu tür gösteriler barışçı şekilde başlar. Çatışmasız, uzlaşmayla sonuçlanan gösteriler ne yazık ki azdır. Çoğu yayıldıkça ve polisle çatışmalar tırmandıkça, vandalizme, kanlı çatışmalara dönüşüyor. Tahran’dan Hong Kong’a, Bağdat’dan Santiago’ya kadar olanlar da bunu gösteriyor.