Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD’nin müstakbel Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hakkındaki açıklamalarını doğru okumamız lazım. 

Açıklamada hoşumuza giden cümleler var ama can sıkıcı noktalar da var. 

Mesela “Türkiye dostane olmayan bir şekilde Suriye’yi kontrol etti” cümlesi Ankara’nın bugüne kadar savunduğu tezin tam aksi bir cümle. 

Trump’ın geçmiş başkanlık döneminden bildiğimiz yanlış okumaları ve aksiyonlarını düşününce insan rahatsız olmuyor da değil. 

Trump’ın ipi ve kuyu…

Trump’ın çevresindeki YPG severleri ve YPG’yi kurtarmak için İlham Ahmed’in dün yazdığı “Türkiye’yi durdurun” mektubunu da unutmamak lazım. 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgede politika belirleyicisi olduğunu anlamak için ABD’nin müstakbel başkanının övgü cümlelerine ihtiyaç yok. 

Son bir haftada Ankara’ya gelen konuklara bakan herkes, neyin ne olduğunu anlıyor zaten. 

Bizim odaklanmamız gereken nokta, Trump’ın yanlış bilgilerle yanına aldığı terör gölgeli isimlerle yanlış politikalara yönelmemesi. 

Karşımızda ipiyle kuyuya inilmeyecek birisi var, izlediğimiz ahlaklı politika ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kabiliyet avantajlarımız var ama sonuçta bulunduğumuz coğrafya kaypak, coğrafyada boy gösteren ülkeler de ahlak konusunda tutarlı değiller. 

Bugüne kadar Suriye’de ölenlerle değil sadece ülkelerine yönelik göç akınıyla ilgilenen AB, Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu masalarda oturuyor. 

Aylan bebeğin, “Yaşasaydı büyüdüğünde kadınlarımızı taciz edecekti” diye tasvir edildiği Fransa için ne söylesek zaten boş. 

Suriye’deki yeni durum deniz yetki anlaşmasından, Katar-Türkiye doğalgaz boru hattına kadar yeni fırsat pencereleri açtı, bunu biz değil herkes görüyor ama gerek ABD gerekse Rusya’nın bu fırsatları kullanamamamız için ellerinden geleni yapacağını unutmayalım… 

Atina’yı duymazdan gelme zamanı...

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, To Vima gazetesine konuştu, başlıklar arasında Türkiye de vardı. 

Nasıl oldu bilmiyorum ama röportajda olmayan “Gerekirse orduyu alarma geçiririm” cümlesi bir anda Türk medyasında yayılıverdi. 

Röportajda böyle bir cümle yok ama olsaydı da çok üzerinde durmazdım açıkçası. 

Haberin Devamı

Üzerinde durmazdım zira Başbakan Miçotakis, Türkiye ile ilişkileri iyi bir noktaya getirmek istediği için partisindeki bazı isimlerin ve aşırı sağdan, sosyalist sola kadar muhalefetin saldırısı altında. 

İç politika hesaplarına dayanan bu saldırılarda Eski Başbakan Çipras, Lahey’e gitmeden önce Ege’de karasularının genişletilmesini istedi. 

Başbakan olduğu dönemde yapamadığının şimdi yapılmasını isteyen, ucuz fırsatçılık örneği. 

Başbakan Miçotakis, Şubat’taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar top çevirmek, zaman zaman işler istendiği gibi gitmezse ordunun tekrar devreye gireceğini söylemek zorunda, zira ülkesinde aşırı sağın güçlendiğinin farkında ve o da bir siyasetçi. 

Ankara-Atina arası iletişim kanalları çalışıyor, Türk-Yunan Medya ve Akademi Formu çalışmaya devam ediyor, Atina Büyükelçimiz Çağatay Erciyes ve ekibi hem hükümetle diplomasiyi hem de kamu diplomasisini başarıyla sürdürmeye devam ediyorlar. 

İletişim kanalları açık olduğu sürece, şubat sonuna kadar Atina’da kurulan cümlelerin iç siyaset cümleleri olduğunu unutmamak lazım... 

Haberin Devamı

Belli oldu, haritalar değişecek...

Ukrayna-Rusya savaşını bitirecek formüller üzerinde konuşuyor herkes, Trump ekibi, Macaristan Başbakanı’nın planını inceliyor. 

Bu sırada aslında savaş yorgunu olan AB’den Ukrayna toprak kaybını göze almalı sesleri yükselmeye devam ediyor. 

Son olarak Slovakya Cumhurbaşkanı Pellegrini “Ukrayna kısmi toprak kaybını kabul edinceye kadar sorun çözülmeyecek” dedi. 

Trump’ın ipi ve kuyu…

Ukrayna işine bakarken Rusya’nın Suriye’de olan biteni görece sessiz karşılamasını da göz ardı etmemek gerek. 

Eğer Batı izin verse ve İstanbul görüşmeleri devam etseydi Ukrayna bu savaştan daha az can ve toprak kaybıyla çıkabilirdi. 

Şimdi ateşkes hattı, Rus birliklerinin mevcut konumu olacak ve son 3 ayda Rusya kontrol ettiği alanın yüzölçümünü bin 200 kilometrekare arttırdı. 

Rusya elbette bazı noktalardan geri çekilecek ama başta Kırım olmak üzere çeşitli noktalardaki hakimiyeti anlaşmayla yasal hale gelmiş olacak. 

Harita değişecek, Ukrayna NATO üyesi olmayacaksa yüzbinlerce insan boşuna mı öldü sorusu akıllara gelebilir. 

ABD’nin tüm silah fabrikaları önümüzdeki yıllar için tam kapasite çalışacak, ABD, çıkarma maliyeti yüksek olan kaya gazını tüm AB’ye sattı, orduları paslanan, cephane bulundurmayan AB ülkeleri yeniden savunma sanayii alanına döndüler, ordularını modernize etmeye başladılar, başta Polonya olmak üzere eski Varşova Paktı ülkelerinin elindeki silah sistemleri Ukrayna’ya yollandı, bu ülkeler savunmada tamamen ABD’ye bağımlı hale geldiler. 

Buna Rusya’nın yıpranmasını da eklediğimizde ortaya Ukrayna-Rusya savaştı, kazanan ABD oldu tablosu çıkıyor.