Sosyolojik olayları başlatan siz olsanız da nasıl şekilleneceğine, nasıl sonuçlanacağına siz karar veremezsiniz. İşler çığırından çıktığında da pişmanlık para etmez!
Şu an için bizde de olduğu gibi gelişen ya da gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunu demografik yapının giderek bozulması, doğum oranlarının dibe vurması!
Dünyanın en kalabalık ülkelerinden Çin bile bu konuda muzdarip!
Yakın zamana kadar tek çocuktan fazlası yasak olan ülkede, gençler bir an önce evlensin, çocuk yapsın diye gözlerinin içine bakıyorlar.
Avrupa bu treni çoktan kaçırdı. Bizim ise bu konuda kafamız karmakarışık!
“Çocuk dünyanın en tatlı varlığı kim istemez ki” demek en kolayı.
Çok eskiler için karnını doyuracak bir lokması, üstüne giyeceği bir hırkası olmak yaşamı idame ettirmek için yeterliymiş. Peki bugün öyle mi? Daha da önemlisi evlenmeye, çocuk yetiştirmeye uygun şartlar var da gençler mi kaçıyor?
Bazı istisnalar hariç dünya genelinde hiç evlenmeyen sayısı giderek artıyor, evlilik yaşı sürekli öteleniyor, çocuk yapma tek çocuk ya da hiç çocuk düşüncesi giderek yaygınlaşıyor.
İlle de çocuk yapın diyenler, dün nasıl olayı tüm boyutlarıyla düşünmeden ikinci çocuk yasağı kararı aldılar ya da doğum kontrolü adı altında aileleri çocuk yapmaktan soğuttularsa bugün de yine sonrasını hiç düşünmeden hadi bir an önce evlenin, hadi çok çocuk yapın diyorlar…
Yaşam koşulları dünyanın her yerinde daha da zorlaşıyor. Gençlerin hayata tutunması artık hiç de kolay değil. Çok emek verip, çok iyi okullarda okuyanlar bile önünü göremiyor. Evlenmeyi sürekli ötelemeleri ya da vazgeçmeleri bu yüzden.
Çocuk konusunda gelinen nokta ise çok daha vahim. Devlet okullarında eğitim dibe vurduğu için özel okula yönelme var, onları yetiştirmek için ise kendi hayatından vazgeçmen gerekiyor. Önceki kuşaklar bunu yaptı. Yemediler, içmediler, gezmediler. Çocukları daha iyi bir gelecek elde etsin diye tüm gelirlerini canı gönülden onlar için harcayıp, ona göre bir yaşam tarzı kurdular. Peki ne oldu? Çocukları mutlu mu, yaptıkları fedakarlığa değdi mi?
Kaçı iş buldu, kaçı mutlu, kaçı geleceğe umutla bakıyor?..
Gençler neden evlenmiyor, neden çocuk yapmıyor diye kafa yoranlar, dil dökenler acaba gençlerin içinde bulundukları şartları da samimiyetle inceliyorlar mı?
Hadi incelediler, tüm sorunları en ince ayrıntılarına kadar biliyorlar, peki o zaman “her şeyin başı eğitim” gerçeğinden yola çıkarak, eğitim sistemlerini neden ona göre dizayn etmiyorlar?
Polemik yapmanın ötesine geçemeyenler şimdi yine “Eğitim ve istihdam sorunu olmayan ülkelerde de evlenen ve çocuk yapan yok” diyerek, konunun özüne girme yerine havanda su dövmeye devam edebilirler. Ne olur artık bu tür içi boş polemiklerden uzak duralım.
Evet onların bizim gibi iyi eğitim ve istihdam sorunları yok ama ülkeden ülkeye değişen başka sorunları var. Olmaya da devam edecek ama en azından görmezden gelmiyorlar, halının altına süpürmüyorlar…
Ne yapmak gerekir?
Diğer ülkelerin sorunları kendilerine kalsın, biz bize bakalım.
Evlilik konusunda en önemli sorun işsizlik ve yetersiz maaşlar, çocuk konusunda ise en büyük caydırıcı eğitim sistemindeki yanlışlar, pahalı faturalar ve çekilen eziyetler!
Ciddi bir insan gücü planlaması yapılır ve ona göre yine ciddi bir istihdama dayalı eğitim politikası gerçekleştirilir ve bu sürdürülebilir hale getirilirse gençlerin olaylara bakış açısı zamanla negatiften nötre sonra da yavaş yavaş pozitife yükselebilir.
Bu noktaya öyle bir gecede gelinmediği için çözümü de bir günde, bir yılda ya da üç, beş senede gerçekleşmez.
Bu yüzden ülkenin geleceğiyle ilgili temel kararlar alırken “ben yaptım oldu”, “gücüm varsa yaparım” dayatmalarından uzak durmak gerekir. Özellikle de doğum kontrolü, eğitim, istihdam, iç ve dış göçler gibi sosyolojik konularda…
Eğitimin iktidarların ideolojisine göre değil de pedagoji biliminin ve ülkenin dünü, bugünü, geleceği çerçevesinde şekillendiğini kim iddia edebilir? Sonuçlar ortada. Bu böyle devam ettiği sürece de, bugünleri de arar noktasına gelirsek hiç şaşırtıcı olmaz.
Özetin özeti: Sorun yaratmadaki becerimizi keşke sorunların çözümünde de gösterebilsek ama nerdeeee..
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025
Deniz Kilislioğlu
Saat saat muamma!..
16 Mayıs 2025