Siz hiç Belfast’a gittiniz mi?
Ben gittim, dünyaya örnek gösterilen çözümün ne olduğunu yerinde gördüm.
Belfast’ta bağımsızlık yanlısı Katolikler ile İngiltere’ye bağlı Protestanlar tam 4 asır boyunca ayrı mahallelerde oturdular.
Çocukları asırlarca ayrı okullara gitti, çözümden sonra karma okula gidenlerin oranı bugün yüzde 9.
Hadi bir okulun, bir sınıfın kapısından içeri girelim, biz okullarımızı hiç ayırmadık, mahallelerimizi de...
Terörün geçen 41 yılda başaramadığını anlatmak için eksik kalıyor bu örnek.
Ocak 2008’de, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği bir operasyonu yerinde izledim, Gazze’den çıkıp Kudüs’e geçtim.
Akşam saatlerinde önce şehri siren sesleri kapladı, ardından bir Tevrat okuluna saldırı düzenlendiği haberi geldi.
Otelim Doğu Kudüs’te, Müslüman mahallesindeydi, ultra Ortodoksların yaşadığı mahalledeki olay yerine gitmek için taksi aramaya başladım.
Gideceğim yeri duyan taksicilerden hiçbiri almadı beni, normal fiyatın yaklaşık 10 katını önerdim, yarım saat yine araç bulamadım.
Sonra bir şoför yakında bir yere kadar götürebileceğini söyledi, yakın dediği yer, 5 blok ve yaklaşık 3 kilometre ötesiydi.
Temmuz 2008’de terör örgütü Güngören’de ardı ardına iki bomba patlattı, 5 çocuk, bir hamile kadın 17 kişi öldü,154 kişi de yaralandı.
Taksim’den Güngören’e, Bismilli, Kürt bir şoförün kullandığı taksiyle gittim.
Telefonda gelen bilgileri duyduğu zaman yaşadığı üzüntüye tanıklık ettim, arabayı park edip uzunca bir süre kaldı olay yerinde.
O taksi şoförünün Kürt kimliğinden dolayı hiç endişe duymamasıdır bizim zenginliğimiz, en büyük başarımız.
PKK kurulduğunda ilkokula gidiyordum,
İmralı’da yargılama süreci bittiği gün, Mudanya’da duruşmayı takip eden muhabirler olarak toplu bir fotoğraf çektirmiştik.
O pozu verirken meslek hayatımız boyunca bir daha böyle bir süreçle, yargılamayla, örgütle karşılaşmayız cümleleri kurmuştuk.
Üzerinden 26 koca yıl geçti, yaşadığımız her günde, Mudanya’da çok iyimser cümleler kullandığımızı fark ettik.
Geçen 41 yıldan sonra dün terörsüz Türkiye’ye ulaşmak adına tarihi bir gün yaşadık.
Herkesin kazandığı bir formül bu, kimse kaybetmiyor.
Silah susup, teröre the end dediğimiz nokta Türkiye’nin enerjisini, insan kaynağını, parasını terörle mücadele için harcamasını isteyen, destekleyen, el altından bunun için çalışan ülkeleri, gizli servisleri mutsuz edecek, onlar sürecin aktörlerini kışkırtmaya çalışacaklardır.
Biz bu filmi gördük, 41 yıldır onların yazdığı senaryo devam etti, şimdi kendi senaryomuzu yaşama zamanımız geldi.
Tiyatroya ölümsüz eserler veren Anton Çehov’un “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun sonunda mutlaka patlar” sözünü duymuşsunuzdur.
Artık sahne de bizim, gelecek de...