İran’da geçen hafta elektrik kesintileri nedeniyle okullar ve kamu kurumları tatil edildi.
Cumhurbaşkanı, doğal gaz krizine çare olarak vatandaşlardan evlerindeki ısıyı 2 derece düşürmelerini istedi.
Dünyanın en büyük 2. doğal gaz rezervine sahip olan İran hem elektriği doğal gazdan üretiyor hem de konutları ısıtıyor.
Ambargolar, kıt kaynakların vekâlet savaşlarına aktarılması nedeniyle gaz sahalarında kapasite artışı yapılamıyor, yeni elektrik santralleri kurulamıyor, yaşanan krizin bedelini de İran halkı ödüyor.
2025’te Tahran’ın, yine Türkmenistan’dan doğal gaz ithal edeceği, yönetim kadrosunun rejimi korumak adına biraz daha içeride olanlara odaklanacağı, Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte de zorlukların artacağı bir yıl yaşaması bekleniyor.
***
2025’te İsrail’de yaşanacaklar madalyonun iki yüzü gibi. Trump, Beyaz Saray’a yerleştiğinde Netanyahu bulacağı destekten ötürü daha rahat bir nefes alacak ama İsrail vatandaşları için aynı durum söz konusu değil.
Netanyahu, savaş harcamaları ve ekonomik yavaşlamayı azaltmak için 2025’te büyük vergi artışları ve kamu hizmetlerinde ciddi kesintiye gitti.
2026, İsrail’de hem seçim hem de Netanyahu’nun hapishaneye gideceği yargılamaların sona ereceği yıl olacak.
İsrail Başbakanı sırtını Trump’a yaslayacak ama bunun yeterli olmayacağının farkında. Son 3 haftadır İsrail medyasında Avrupa’daki aşırı sağın, sözel olarak İsrail’e destek verdiği ama uygulamada halen antisemitist olduğu yazılıyor.
Netanyahu, tüm yokluğa rağmen, uluslararası tutuklama kararına karşı durmak ve Gazze’de giriştiği soykırım nedeniyle ülkesinin yaşadığı imaj kaybını düzeltmek adına 2025 Dışişleri Bakanlığı’nın yönettiği kamu diplomasi bütçesini 20 kat artırdı.
Komik olan şey şu, İsrail’in en azgın adamı durumundaki aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Saar’ın ofisi, bu paranın yabancı medya kuruluşları ve sosyal medyada kullanılacağını açıklamıştı. Eli kanlı ve ağzı salyalı birinin İsrail’in imajını düzeltme işini yönetmesi gerçekten komik.
***
2025 yılında sahnedeki durumu sallantıda olan isimlerden birisi de hiç şüphesiz Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy olacak.
Normalde görev süresi Mayıs 2024’te sona eren Zelenskiy, bir yandan Batı’nın “toprak kaybını kabul et ve Rusya ile uzlaş” baskısını görecek, diğer yandan ateşkes süreci başladığı anda sandık kurulsun çağrılarıyla karşı karşıya kalacak.
Bu sonbahardan itibaren Rusya’nın büyük toprak kazanımı, savaşı Rusya topraklarına taşıyan Kursk’un en fazla ilkbahar 2025’e kadar elde tutulabileceğini gösteren askeri değerlendirmeler, Ukrayna Devlet Başkanı’nı zor durumda bırakıyor.
Garip ve hiç istemediği bir durum ama Zelenskiy’in geleceğini Trump ile Putin’in varacağı anlaşma belirleyecek.
Batı, toprak kaybını kabul eden bir anlaşmayı Zelenskiy’e imzalatmayı ve sonra seçime gidilmesini de seçenek olarak masada tutabilir.
Nereden bakarsak bakalım Zelenskiy’in 2025’te hem ülke sınırlarını hem de koltuğunu korumak adına mücadele edeceği bir yıl olacak.
***
Rusya’nın Ukrayna’da kazanacakları kadar kaybettiklerinin de konuşulacağı yıl 2025 olacak.
Yaptırımlar Rusya’yı çökerttiği gibi Batı kokan yorumlara girmem, 12 sene sonra ilk kez yüzde 3.9 büyüdü Rus ekonomisi. İşsizlik oranı yüzde 2.3’e kadar düştü. Fakat durumu gösteren başka setler de var. Çoğu Çin’den olmak üzere Rusya’da 2024’te 6 bin 500 yeni şirket kuruldu ama bu şirketler üretimden çok ticaret yapıyorlar. Özelleştirilmiş şirketlerin bir kısmının geri alınması, stratejik olarak önemli şirketlerde yabancı kontrolünü sınırlandırmak için uygulanan EZK modeli, yabancı işçi bulmadaki zorluk, inşaat sektörü malzemelerinin fiyat artışı gibi sorunlar halen sürüyor. Ekonomik zorluklar Putin’i ne kadar siyasi taviz vermeye zorlar, Batı’ya değilse de Çin’e bağımlılık nasıl şekillenir birlikte göreceğiz.
Putin, ülkesinin topraklarını genişleten ve daha da önemlisi nüfus azalmasına karşı yüzbinlerce yeni nüfus kazandıran adam olarak 2025’te görece rahat bir yıl geçirecek ama yaptırımların artçı etkileri ne olacak bakacağız. Rusya-Türkiye ilişkilerini Çarşamba günü, Yunanistan, Irak, Suriye 2025 yazısında ele alacağım.
***
Yazıyı Şubat’ta erken seçime gidecek olan Almanya ile bitireyim:
Almanya’da aşırı sağ AfD, sandıktan ikinci parti olarak çıkacak gibi duruyor ama kabinede yer bulması ya da hükümeti kurması zor olacak.
Olmayacak bir iş ama aşırı sağ iktidara gelse bile Almanya’nın AB’den çıkacağı vaatleri imkansıza yakın bir vaat. Meclis’te yapılacak bir oylamada 3’te iki çoğunluğu bulmaları imkansız. Fakat Almanya’da otomotiv sektöründe yaşanan kriz, bu krizin başta çelik olmak üzere yan sanayii sektörlerine etkisi hiç de alışılmadık bir tabloya sebep olacak. İşini kaybedecek onbinlerce işçi, yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik sisteminin devam etmesi için ihtiyaç duyulan yabancı iş gücü Berlin’i zorlayacak unsurlar arasında yer alıyor. Örtülü ambargonun sona ermesiyle beraber Ankara-Berlin arasında tekrar kurulan iletişimin 2025’te de süreceğini düşünebiliriz. Almanya’nın en güçlü sektörü artık otomotiv değil, savunma sanayii sektörü…
Abbas Güçlü
“İTÜ aradığı Yıldızı buldu”
29 Aralık 2024
Zeynep Aktaş
Faizde düşüş trendi yatırımda rotayı değiştiriyor
29 Aralık 2024
Ali Eyüboğlu
Dijital kanalların seyirciyle bağı yok
29 Aralık 2024
Güldener Sonumut
Avrupa’da söylemle eylemin 50 tonu ve 2025
29 Aralık 2024
Mehmet Tez
2024’te dikkat çeken beş yerli albüm
29 Aralık 2024