Kadıköy’de Fenerbahçe karşısında 40 bin taraftar önünde galip gelmek kolay bir iş değil. Florya’dan hep haberler alıyorduk. Okan hoca, futbolcularla bire bir konuşarak dün geceki o muhteşem mücadele eden, rakibinden daha fazla gol pozisyonuna giren, ikili mücadelelerin çoğunu kazanan bir Galatasaray çıkarmış ortaya.
Maçtan önce ‘Neden Yunus oynuyor?’ diye bir sürü futboldan anlamayan zavallılar eleştiri yağdırdı. O Yunus, Kadıköy’deki galibiyetin en büyük mimarlarından. Çocuk 90 dakika durmadı. Hücuma çıktı, Osimhen’e gollük paslar verdi, orta sahaya yardım etti, sol bek Jakobs’un hatasız oynamasını sağladı. Sanchez, Abdülkerim harika stoperler. Müthiş hamle yetenekleri var ve bunu çok iyi kullanıyorlar. Barış Alper, Fenerbahçe’nin sağ kanadındaki Oosterwolde’yi devamlı rahatsız etti, hücuma çıkarmadı, o da orta sahaya yardımcı oldu.
Torreira ve Sara orta sahanın iki beyni, kendi futbol çizgilerinin üstüne çıktılar. Torreira ekstradan bir de harika bir gol
Büyük derbi için herkes nefesini tuttu. Fenerbahçeliler de, Galatasaraylılar da, ‘biz kazanacağız’ diyorlar. İşin en güzel tarafı iki takım taraftarları da takımlarına güveniyorlar. Ben ilk defa derbi için bu kadar hırslı hazırlandıklarını görüyorum.
Fenerbahçe’nin kendi saha ve seyircisi önünde ufak da olsa bir avantajı var. Bilhassa orta sahada oynayan Fred, Szymanski, İrfan Can ve Mert Hakan maça damga vurabilecek futbolcular. Galatasaray’da ise özellikle hücum hattı rakibinden daha güçlü, bunu kabul etmek lazım. Osimhen, Barış Alper, Sallai gibi oyuncuların tempoları gerçekten çok müthiş. Burada sarı-lacivertlilerin iki beki, Barış’ı ve Sallai’yi kontrol edemezlerse ibre sarı-kırmızılıları gösterir.
Orta sahada Okan Buruk tempolu, oyundan düşmeyen futbolcuları tercih edecek. Bunlar da büyük ihtimalle bire birlerde çok başarılı olan Torreira, Berkan veya Kerem Demirbay olacak. Forvet arkasında ise Sara ve Mertens ikilisinden biri oynayacak ama ağır basan Brezilyalı futbolcu. Baktığınız zaman orta
Galatasaray, Rizespor maçından sonra Gaziantep karşısında da zorlanmadan, iyi mücadele ederek galip geldi. İlk yarı bütün takım pres yaptı, gol pozisyonlarına girdi, erken iki de gol buldu. Daha sonra oyunu rölantiye aldı. Belli ki akıllar hafta sonu oynanacak derbi maçındaydı. Aman sakatlık olmasın, kart görülmesin düşüncesinde sarı-kırmızılılar farkı artırmayı pek düşünmedi hatta tempoyu düşürdü.
Okan Buruk’a saygı duymak lazım. Gaziantep’in gücü belli. Klas futbolcuları yok, yaptıkları transferleri bu maçta oynatamadılar. Bu şartlarla Cim-Bom ile başa çıkmak kolay değil. Okan Buruk’un öğrencileri biraz daha zorlasa farkı artırabilirlerdi.
Bu takıma Osimhen, Jakobs ve Salai eklenecek. Mutlaka takımın direnci çok daha fazla olacak. Batshuayi’yi kötülemiyorum ama Osimhen’in farklı becerileri var. Rakip savunmayı resmen hırpalıyor; havadan olsun yerden olsun harika bir forvet. Florya’daki çalışmalarını duyuyorum, derbide takımının en büyük kozu olacak. Batshuayi ise dün bir gol attı, bir gol de attırdı.
Herhalde dünyada en çok eleştirilen kulüp Galatasaray'dır. Bu kadar eleştiriye rağmen toparlanıp bu kulüp ve futbolcular ayakta durabiliyorsa helal olsun...
Bir aydır transferler yatıp kalkıyoruz; 'Sara kötü, Ismail Jakobs iyi futbolcu değil, Osimhen problemli' gibi birçok bilinçli yapılan eleştirilere rağmen fazla abartmayacağım ama bu sezonun en ciddi futbolunu oynayan, yeni transferlerin hepsinin takıma çok yararlı olacağını gösterdikleri, sahada koşmayan, basmayan, rakibe pres yapmayan oyuncunun olmadığı bir Galatasaray seyrettik.
Osimhen'den başlayayım... Fizik olarak tam hazır olmasa da adam müthiş bir forvet oyuncusu. Onun karşısında oynayan defansçıların Allah yardımcısı olsun! Rize maçı ilk karşılaşması olmasına rağmen, ilk devre oynadığı futbol takıma ne kadar katkı vereceğinin göstergesi. Hele Sara, 55 dakika sahada kaldı; 1 gol atıp, 2 de asist yaptı. Bu çocuğu hakaret eder gibi eleştirenler biraz utanmalı.
Ismail Jakobs, takımdan ayrılan Köhn'ün çok üstünde bir futbolcu. Temposu çok iyi. Defanstaki hamleleri hatasız. Girdiği bütün ikili
Akçeli işler sıkıntılıdır. Koca Galatasaray Kulübü bir sürü olumsuz şeylerle suçlanıyor. Başkan Dursun Özbek ne kadar çırpınırsa çırpınsın, insanlar ikna olmuyor.
Önce şunu söyleyeyim; ben karaborsadan 40 milyon eurolar kazanıldı iddiasına kesinlikle katılmıyorum. Ne yaptılar yani? Bütün stada kombine seyirci almayıp, biletleri karaborsa mı sattılar! Ama burada suçlanan yöneticiler var. Başkan Özbek onlara "Şu olaylar temize çıkana kadar görevinizden ayrıldiyemiyor. Bunu söylese bir daha hiç kimse bu mevzuyu konuşmayacak.
Suçlayanlara bakıyorsun ikisi de Galatasaray'da yöneticilik yapmış insanlar. Bu işten bir şey çıkmayacağını bildikleri halde böyle bir yola girdiler. Bana göre yanlış yaptılar. Evet Galatasaray'ın parasını kim yiyorsa burnundan gelsin. Ama bu iş böyle açık açık deklare edilerek yapılmamalıydı.
Evet, yönetimin her konuda çok büyük hatası var. En büyük hata da başkanın. Ali Yüce istifa ediyor. İstifa sebebi ne? Onun gibi namuslu, varlıklı, iyi bir Galatasaraylı ben
Galatasaray bayağı bir sarsıntı geçirdi. Son maçlarda oynanan kötü futbol, Şampiyonlar Ligi’nden elenilmesi, beklenen transferlerin yapılamaması, bir de bilet karaborsa olayı karışınca taraftar olsun, kongre üyeleri olsun herkes isyan noktasına geldi.
Benim bildiğim, inandığım bir şey var, büyük kulüpler hele 30 milyon taraftarı olan kulüp sallanır, sarsıntı geçirir ama hiçbir şey olmaz. Bu böyle biline... Yönetim, Batshuayi, Sara, Jelert ve İsmael Jacob’u transfer etti. Bu transferler taraftarı mutlu etmedi. Ama son yapılan fırsat transferi Osimhen herkese bir ‘oh’ çektirdi. Düşünebiliyor musunuz bütün Avrupa medyası Nijeryalı futbolcunun transferinden bahsediyor.
Başkan Dursun Özbek’in benim de eleştirdiğim birçok hatası var. Fakat ne olursa olsun öyle bir santrfor aldı ki, hedefi 12’den vurdu. Bunu kabul etmek lazım.
Osimhen, Türkiye’ye gelen 25 yaşındaki en büyük marka. Şimdi herkes sahada ne yapacak onu bekliyor. Bu arada eleştiriler durmuyor. Biliyorsunuz Türkiye’de herkes teknik
Şampiyonlar Ligi’nden elenmek taraftarın, futbolcuların, yönetimin, herkesin psikolojisini bozdu. Yenilirsin ama daha iyi mücadele ederek, savaşarak...
Galatasaray gücünden çok şey kaybetti. Bu yüzden dün geceki Adana Demirspor maçında alınan farklı galibiyet herkes için moral oldu. En azından Süper Lig’de puan kaybetmeden yoluna devam ediyor.
Peki, farklı kazanırken istenilen o iyi futbolunu oynayabildi mi? Hayır!
Adana Demirspor’un transfer tahtası kapalı.... Mütevazı bir kadro ile sahaya çıkıyor. Bana göre Süper Ligin en zayıf ekibi... Buna rağmen çok net üç-dört tane gol pozisyonuna girdi. Galatasaray’ın bu milli arada kendini toparlaması lazım. Avrupa Ligi kuraları çekildi, orada çok zorlu rakipler var. Bu kadro ile, bu futbolla gene taraftar üzülür.
Defansta Abdülkerim ile Metehan da oynasa değişen bir şey yok. Orta saha yufka gibi... Rakibe ikinci bölgede üstünlük sağlayamıyorsun... Yeni transferin Jelert sol bek oynadı. Sol bek de oynasa sağ bek de oynasa daha eleştirmek istemiyorum ama
Şampiyonlar Ligi’nden elenmek taraftarı ve Galatasaray kongre üyelerinin canını çok yaktı. Tabii ki hocanın futbolcu tercihleri tutmayınca o da suçlu duruma düştü. Hocadan önce neler yaşanmış, şöyle bir bakalım...
Florya’da Zaha’ya, Oliveira’ya, Köhn’e, Dubois’e, Ziyech’e ‘kendinize takım bulun’ deniyor, veya istenmedikleri, tavırlarla, gazetede yazılanlarla bir şekilde belli ediliyor. Futbolcu aptal değil, hepsi cin gibi ve bu ortamda Young Boys maçına hazırlanıyorlar.
Üstüne üstlük takım tarihi bir maça çıkacak, bir gün önce başkan açıklama yapıyor. Başkana soruyorlar, ‘Kerem’in kaptanlığı alındı, ne zaman yeni kaptanı açıklayacaksınız’ diyorlar. O da transfer dönemi kapandıktan sonra açıklayacağını söylüyor. Muslera’nın ‘Ben bu takımın kaptanı değil miyim’ diye cinnet geçirerek o maça çıkması doğru mu, yanlış mı? Halbuki başkan ‘Bizim kaptanlık sorunumuz yok, Muslera bizim kaptanımız, Kerem de bizim futbolcumuz’ dese problemin