Samsun deplasmanının Galatasaray için çok zor geçeceğini düşünmüştük. Fakat iki takım arasında o kadar büyük bir kalite farkı var ki, bu da sahaya yansıyınca sarı-kırmızılıların lehine tek taraflı bir maç oldu.
Evet, Samsunspor’a saygı duyuyorum. Hocaları çok kaliteli. Takımına çok iyi futbol oynattırıyor. Ama ne kadar iyi oynatırsa oynatsın, bir yere kadar... Hücumda bakıyorsunuz Osimhen, Yunus ve Barış Alper, üçü de çabuk ve hızlı futbolcular. Yunus, harika bir gol attı, Osimhen’in golündeki pası da bir o kadar kaliteliydi.
Osimhen, rakip defansı hırpalayan, Avrupa’nın en iyi dört forvetinden biri. Samsunspor Teknik Direktörü Reis bunu bildiği için ona çok fazla boş olan bırakmadı. Sadece attığı golde Samsun defansı biraz öne çıkmıştı, zaten bire birde Osimhen’i tutacak hiçbir defans oyuncusu yok. Osimhen de golünü attı.
Orta sahaya gelirsek, Okan Hoca sistemini değiştirdi. Torreira ve Lemina’nın arasına Sara da girdi. Yunus ile Barış Alper de onlara yardım edince, 2. bölgenin
Fenerbahçe ile oynanan kupa maçı Galatasaray için milat oldu. Sezon başından beri, ilk defa doğru futbolcular, üçlü orta saha, tek santrfor, farklı bir Galatasaray ortaya çıkardı. Düşünün; deplasmanda oynuyorsunuz, rakibin 45 bin taraftarı var, buna rağmen güzel bir futbol oynayarak, sayısız gol pozisyonuna girerek galip geliyorsunuz.
Okan Buruk artık bu sistemden dönmez, dönmemeli de. Kalede Günay veya Muslera oynar, hiç fark etmez. Defansta Sanchez ve Abdülkerim son haftalarda futbol çıtasını yükselttiler. Yeni transfer solda oynayan Eren Elmalı ise müthiş bir çıkış yakaladı. Orta sahada bugüne kadar hep Sara ile Torreira oynuyordu ve rakip kim olursa olsun orta sahada çok zor üstünlük sağlıyorlardı. Hoca Lemina’yı da oraya monte ederek hem defansını hem forvetini rahatlattı.
Sağ bekte Frankowski’nin defansif gücü kısıtlı, bunun için de hatalı goller yiyorlardı. Kupa maçında Kaan Ayhan’ı oraya monte etti ve Kaan hatasız oynadı. Ne zaman Lemina sakatlandı, o zaman Kaan’ı ortaya aldı,
Beşiktaş yenilgisinden sonra Galatasaray camiası karalar bağlamıştı. Fenerbahçe ile oynanacak kupa maçından büyük bir çoğunluk ümitsizdi. Tabii Okan hoca herkesi şaşırttı. Dört günde takımını öyle bir hazırlayıp motive etmiş ki, bütün futbolcuların kazanma hırsı en üst seviyedeydi.
Kadroda yaptığı değişiklikler; Muslera yerine Günay'a forma vermesi, sağ bekte Frankowski yerine Kaan Ayhan'ı oynatması, her şeyden önemlisi de orta sahayı üçleyip Lemina, Torreira ve Sara ile bu bölgeyi kontrol altında tutması, forvette Morata'yı oynatmayıp Osimhen, Barış Alper ve Yunus ile kurması, takımın sistemini tamamen değiştirdi.
İlk yarıda maç kopabilirdi. Barış Alper, Torreira ve Sara'nın kaçırdıkları bunun göstergesiydi. Maalesef Mourinho da bizler gibi maçı seyretti. Hiçbir şekilde oyuna müdahale edemedi. Barış, Çağlar karşısında oyunun kilit adamı oldu. Her pozisyonda rakibini geçti, Fenerbahçe'nin sağ tarafını resmen çökertti. Osimhen gezen bir santrfor. Sağa-sola attığı deparlarla Skriniar'ı etkisizleştirdi. Orta sahadan da
Yalan yok, Galatasaray’ın oynadığı futbol beni hayal kırıklığına uğrattı. Altı puan avantajın vardı, şimdi üçe indi. Ve önünde çok zorlu maçlar var. İkinci bir şık, şampiyonluğa oynayan bir takımın daha gayretli olup bu kadar çok hata yapmaması lazım. Yediğin ilk golde Frankowski’nin orada olması lazım. O olmayınca Sanchez, Rafa Silva’ya baskı yapmaya kalktı. Biraz sert bir müdahale yapsa penaltı olacak. Silva mükemmel bir futbolcu. O da direğin dibinden topu ağlara gönderdi.
Muslera direk dibinden çok top kurtardı ama dün gece o da iyi değildi. İkinci golde Gedson Fernandes bomboş. Galatasaray defansında bir kişi onun yanına gitmeyi akıl etmeyince Portekizli futbolcu da rahatlıkla golünü attı. İyi bir Muslera bu topu da kurtarabilirdi. Frankowski’yi sağ bek olarak mı transfer ettiler? Kesinlikle defansın arkasında oynayacak bir futbolcu değil. Savunma hamleleri sıfır. Muçi’ye öyle bir tekme savurdu ki, o tekme apış arasına geldi. Kırmızı kartı da yedi. Keşke Galatasaray 11 kişi olsaydı da, Muçi o golü atsaydı.
Morata ile Osimhen’e bir tek
TFF Başkanı ne yapmak istiyor bilemiyorum. Türkiye’de 7 tane FIFA hakemi var. Bunların bir tanesi Halil Umut Meler. O sakatlandığı için onu dışarıda bırakıyorum. Şu an 6 tane uluslararası hakemimiz Beşiktaş-Galatasaray derbisini yönetmeye hazır.
Peki TFF Başkanı ne yapıyor? İki sezon önce klasman düşürülen, psikoloji testlerinde sonuncu olan, İngilizce bilmeyen sıradan bir hakemi bu 6 FIFA kokartlı hakemi kenara itip maça tayin ediyor. Başkanın hangi akla hizmet ettiğini bilemiyorum.
Beşiktaş, ‘neden Galatasaray-Fenerbahçe maçına yabancı hakem verip bizim maçta vermiyorsun?’ diye isyan ediyor. Taraftar, camia, hepsi fokur fokur kaynıyor, TFF başkanını istifaya davet ediyor. Galatasaray bir hafta önce Eray Yazgan’ın basın toplantısında Beşiktaş yabancı hakem konusunda ne karar alırsa, biz de onunla birlikte hareket edeceğiz diye bildirdi.
Altı ay önce TFF Başkanı Hacıosmanoğlu, ‘Benim olduğum yerde yabancı hakem olmaz’ diye demeç vermişti. Daha sonra Slavko Vincic’i getirerek hem sözünü yedi hem de bu yolu açtı. Şimdi de çok
Süper Lig’in bitmesine 9 hafta var. Herkes Galatasaray’ı şampiyon ilan etmeye başladı. Bu algıya yönetim de dahil oldu. Şimdiden beşinci yıldızı takmaktan bahsediyorlar, insanların ayakları adeta yere basmıyor. Futbolcular ve Okan Burak hoca bundan etkilenecek mi, göreceğiz?
Evet kabul ediyorum, 9 puan (Fenerbahçe’nin bir maçı eksik) ve averajla lidersin. Son maçında Antalyaspor’a karşı iyi bir futbol oynadın. Takım yeniden bütünleşti. Kalan maçlarda 2 mağlubiyet ya da 3 beraberlik alsan yine averajla şampiyon olacaksın. Buna hiçbir itirazım yok. Ama unutmamak lazım, bütün takımlar için kalan maçlar çok zor geçiyor.
Milli maçlardan sonra da ilk maçın Beşiktaş ile. 14 futbolcun milli takımlara gitmiş. Deplasmanda oynayacaksın. Bu maçtan sonra Fenerbahçe ile Kadıköy’de kupa derbisi var, 1 hafta BAY geçirip Samsunspor ile deplasmanda oynayacaksın. Şimdiden şampiyonluk şarkıları söylersen, futbolcularını havaya sokup rehavete sürüklersen bir anda her şey allak bullak olur. Bilhassa Galatasaray
Haftalardır Galatasaray’ın maçlarını taraftar diken üzerinde seyretti. Ve oynanan karşılaşmaların tümünde zorlandı. Ama dün gece, Antalya karşısında futbol çıtasını yükseğe koyan bir takım seyrettik.
En başta Osimhen... Attığı üç golü bir kenara koyuyorum; isteği, arkadaşlarıyla uyumu, kazanma hırsı... Ben böyle bir şey görmedim. Sanki bu futbolcu kiralık değil, Galatasaray’ın altyapısında yetişmiş bir oyuncu gibi hareket ediyor.
Barış Alper resmen patlama yaptı. Her iki kanatta da oynadı, çok etkili oldu, Antalya defansının iki bekini de epey hırpaladı. Son 5-6 maçtır çok durgundu. Derbi öncesi oynadığı futbolla taraftarı gerçekten çok mutlu etti. Hele Osimhen’e attırdığı maçın üçüncü golü, son senelerde Galatasaray’da böyle bir orta görmedim. Osimhen bile öyle mutlu oldu ki, el hareketleriyle “Gol benim değil, Barış’ın” dedi.
Aynı şekilde Sanchez... O da sıkıntılı bir dönemden çıktı. Ne var ki, dün oynadığı futbolla eski günlerine dönüş yaptı. İlk golde
Maalesef öyle bir yere geldik ki artık takımlarımızın oynadığı futbolu konuşmuyoruz. Sadece hakemler tartışılıyor. Bir de buna ‘yerli mi, yabancı hakem mi olsun?’ sorunu eklendi.
TFF Başkanı tartışmaların bitmesini istemiyor, ben öyle anlıyorum. Madem Galatasaray-Fenerbahçe derbisine yabancı hakem getirip bu yolu açtın, bundan sonra lig sonuna kadar oynanacak bütün büyük maçlara da yabancı hakem tayin etmek mecburiyetin var. Tabii niyetinde adalet dağıtmak varsa, böyle yapmak mecburiyetindesin.
Süper Lig’de 2 takım yok, 19 takım var. Maalesef yerli hakemler tartışılıyor. İyi maç yönetmiyorlar. Bu haftaki maçlara bakın; Atilla Karaoğlan, Zorbay Küçük ve Yasin Kol... Bu hakemlerin yöneteceği her maçta sorun çıkar. Yasin Kol’u MHK ve TFF Başkanı çok methediyor ya, peki adamın maçtaki yüz ifadelerini bir psikoloğa incelettirin, bırakın büyük maçı 3. ligde bile maç vermezsiniz. Hadi sarı kartları bir kenara koyuyorum. Kaleci Günay, Alanyaspor’un sorumlusuyla pozisyon tartışıyor.