İzmir’in ilçesi Çeşme, 1 Nisan’da Türkiye’nin en yoğun yağış alan ilçesi oldu.
24 saatte metrekare başına 46.2 kilogram yağış düştü.
Şiddetli yağış, dolu ve fırtına yüzünden pek çok caddeyi, 15 evi, 3 işyerini ve 3 oteli su bastı, yıkımlar oldu, 8 vatandaş geçici olarak otellere yerleştirildi.
Keza, daha pek çok ilimizde ve ilçemizde benzer tablolar yaşandı.
***
Çeşme’de ve diğer yerlerde aniden olup bitenler, belli ki ne ilk ne de son felaketler olacak, bunu hepimiz biliyoruz artık.
Çünkü iklim değişikliği, bugün ekolojik bir kriz olmanın ötesinde, aynı zamanda bir ekonomi, toplum, siyaset ve kamu sağlığı krizine
dönüştü.
Bu öyle bir kriz ki, dünyanın her alanına yayılıp, en güçlü devletlere, en güçlü yönetimlere bile diz çöktürüyor, bütün güveni
yerle bir ediyor.
Dünyanın en kuvvetli ülkesi ABD’nin son kasırgada ve yangında tamamen çaresiz kaldığına tüm çıplaklığıyla tanık olduk.
***
Ve yine biliyoruz ki, Türkiye; dünyanın iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalarından birinde bulunuyor.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Ne demek olduğunu, iklim uzmanları gayet ne açıklıyorlar:
***
Bölgemizdeki ortalama sıcaklık, önümüzdeki yıllarda dünyanın geri kalanına göre daha fazla yükselecek.
Türkiye kuraklık ve sıcak hava dalgalarıyla boğuşacak.
Bunlara aniden bastıran aşırı yağışlar ve seller de eklenecek.
Orman yangınlarının boyutu artacak, süreleri uzayacak.
***
Kuraklık özellikle İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tarımı ve hayvancılığı vuracak
Gıda zincirinde kesintiler meydana gelecek.
Gittikçe betona gömülen şehirler, sıklığı ve süresi artan sıcak hava dalgalarında “sıcaklık adası” yaratacak.
***
Kalp hastalıkları, sıcak çarpması vakaları ve ölümler fazlalaşacak.
Salgın hastalıklar baş gösterecek.
Sağlık ve elektrik sistemi çok zorlanacak.
Şiddet daha da artacak.
***
Eğer acilen bir dizi önlem alınmazsa tüm bunların olacağını biliyoruz.
Alınıyor mu peki?
Sera gazı salımlarını azalmazken, devletler ortak bir iklim yasası üzerinde anlaşamazken, sağlık, enerji, gıda altyapıları güçlendirilmezken, uluslararası sözleşmeler yırtılıp atılırken, ciddi önlemler alınıyor diyebilir miyiz?
Bu şartlarda, her geçen gün daha da devleşen iklim canavarını kim durdurabilir ki?
Var mı öyle biri?
Ben bilmiyorum.