İkinci perde bugünkü Kasımpaşa maçıyla açılıyor. Ancak Galatasaray’da bu 90 dakikadan ziyade farklı bir gündem var. Sneijder transferi ve Başkan’ın Fatih Terim’le ilgili kullandığı ifadeler. Doğal olarak alışık olmadığımız tarz ve söylemler medya tarafından işleniyor. Fatih Terim için daha önce “Maaşlı profesyonel” diyen Aysal’ın durumu kurtarmak için bu kez “Eleman” demesi Florya’da nasıl yankı buldu bilmiyorum ama işin aslı biraz farklı. Sorun Başkan’ın hangi lisanla düşündüğü ve mesajlarını hangi lisanda verdiği.
Aysal’ın açıklamalarından hep başka bir gündem çıkması da bundan. Kötü niyet olduğunu düşünmüyorum. Yaptığı benzetmeler aslında onun hep Fransızca düşünüp (Uzun yıllar Belçika’da kaldı. Aynı zamanda Galatasaray Lisesi mezunu ve Fransızcası çok iyi) Türkçe konuşmasından kaynaklanıyor. Futbolcular için “Artiste benzer” demesi başka bir örnekti mesela. Orada “Oyuncular sanatçıya benzer” demek istiyordu şüphesiz! Maça geçersek; Galatasaray için kolay olmayacak. 3 oyuncunun performansı burada çok önemli: 1. Eboue’nin yerine oynayan Sabri 2. Antalya’daki formuyla 11’e dönecek Elmander 3. İlk yarının hayalkırıklığı Melo.
Terazinin bir kefesinde; özgüven, liderlik, Fenerbahçe maçının morali ve derin kadro yapısı var. Diğer kefesinde ise güven bunalımı, yitirilen puanlarla oluşan karanlık tablo, Colman ve Bamba’nın eksikliği, Alanzinho’nun durumundaki belirsizlik...
Hangi tarafı ağır basar şimdi bu terazinin? Bu tahmini yapmak güç değil elbette. Galatasaray doğal olarak ağır basıyor. Ne var ki orada da başka bir sorun ortaya çıkabilir. Eski Trabzonsporlular tepkinin adresi olacak. Özellikle de Burak Yılmaz ile Selçuk İnan.
Umut, Toulouse üzerinden sarı-kırmızılılara geldiği için biraz şanslı! Bu tepki bahsi geçen oyuncularda yoğun kaygı, bunaltı ve korku karışımı bir nöbet olan ‘Panik Atak’ durumunu ortaya çıkarırsa Aslan’ın işi zor. Geçen yıl bunu hissetmediler, hatta artı motivasyon unsuru bile oldu. Yani Avni Aker’deki gergin ortam, maçın sonucu üzerinde çok etkili olacak.
Genelde bu atmosfeslerin Karadeniz ekibinin aleyhine olduğu da unutulmamalı. Fısıltı gazetesince yayılan “Trabzonspor yenilirse Şenol Güneş’le yollar ayrılacak” dedikodusu ise Trabzon’un hocasını nasıl da zor bir maç beklediğinin habercisi gibi...
Galatasaray için sanılanın aksine kolay bir maç olabilir. Sarı-kırmızılıların bu kadar tartışıldığı - inanılmaz puanlar yitirdiği - bir ortamda hâlâ Fenerbahçe’nin önünde olması dahi ligin fotoğrafını anlatıyor aslında. Klasikleşen ve hatta Old Trafford’taki Manchester maçında bile uygulanan cesur futboldan ödün verilmesi beklenmemeli. Fenerbahçe’yi bertaraf etmenin yolu da bundan geçiyor.
Çünkü Aslan, önlemi abartır, hiç yapmadığı şekilde markaj uygularsa ve rakibin orta sahasının, kendi alanına yerleşmesine izin verirse hüsran yaşar. Bunun için coşkulu, tempolu bir Galatasaray izleyeceğimizi söyleyebilirim. Tabii golün gecikmesi son dönemde başgösteren TT Arena fobisini ortaya çıkarabilir. Pas trafiğini iyi organize etmek önemli. Burada Selçuk ve Melo’ya çok iş düşüyor. Çünkü Burak ve Umut gibi arkaya rahat sarkabilen oyuncuları onların pasları pozisyona sokacak. Ayrıca Fenerbahçe’nin mücadeleci ve defansif orta sahasına karşı ekstra performans sergilemeleri gerekir. Not: Golün geciktiği her dakika Galatasaray’ı strese sokabilir.
En zor deplasman Sivas... Çünkü; Braga maçı sonrası fiziksel-mental yorgunluk, uzun bir seyahat (4.5 saat uçakla), Melo ve Muslera’nın yokluğu, Sivas’taki hava şartları, rakibin sıkıntı yaratabilecek (Grosicki-Enaramo-Chahechouhe) hücum hattı, bundaki en önemli faktörler. Rıza Çalımbay yönetiminde inişli-çıkışlı bir grafik çizen Yiğidolar’ın ilginç galibiyetler aldığını da unutmamak gerekir. Örneğin, İnönü’de Beşiktaş’ı yenerken sahasında da ligin flaş ekibi Eskişehir ile Kasımpaşa’yı 4 Eylül’den eli boş gönderdi. Kayseri maçında ise 60 dakika resmen şov yaptılar. Fenerbahçe ile de berabere kaldılar.
Yani işin özeti, çetin bir rakip... Galatasaray’a da fazlasıyla ters geliyor. Sarı-kırmızılıların Braga maçında galibiyeti getiren oyun formatı bu maçta da denenebilir. Ancak yine de Terim’in belli isimlerden ve alışkanlıklardan vazgeçmesi kolay değil. Örneğin Aydın’a rağmen yine Hamit’i düşünecektir. Grosicki tehlikesi ise solda Amrabat’ın oynama ihtimalini düşürüyor. Özetle zor bir gece olacak. Braga’dan daha zor bir 90 dakikanın Aslan’ı beklediği ise kesin.
Türk olmak zordur. Bunu yurt dışına çıkanlar, seyahat edenler iyi bilir. Avrupa Birliği vatandaşları birkaç kapı ve kontrol noktası kullanırken, Türk vatandaşları kuyruğa takılır, bekletilir.
Porto Havalimanı’nda da durum farklı değildi. Bu sırada ise bir şey gözüme takıldı. Fatih Terim en önde, isimleri ile seslenerek oyuncularını tek, tek kontrol noktasına gönderiyor, ne kadar hassas olduğunu gösteriyordu. Halbuki kendisi ilk sıradan geçebilir, dönüp arkasına bakmayabilirdi! Ama hoca detaylara önem verir işte. Sıra ona geldiğinde ise eşi Fulya hanıma dönerek, “Sen git” dedi. Fakat beklemediği bir karşılık aldı. Hayatında ilk kez takımla beraber seyahat eden Fulya hanım, bu jesti kabul etmedi ve “Önce takım ve siz” yanıtını verdi.
İşte Braga maçı öncesi birebir yaşadığım bu olay maça olan inancımı artırdı. İşin taktik-teknik kısmı elbette önemli. Ama başarılar bu detaylarda gizlidir!
90 dakikaya geçersek; Galatasaray, İstanbul’da yenildiği Braga karşısında bu kez net şekilde favori. Neden mi?
1-Rakibin iddiası yok.
2-Cim-Bom, psikolojik açıdan rahat.
3-Galatasaray, Avrupa’da farklı oynuyor
Bunu ben değil, rakamlar söylüyor. Galatasaray, B.Münih, Barcelona, Juventus, Lyon, PSV, Manchester United, Anderlecht, CSKA Moskova ve Olympiakos şu an Avrupa liglerinde zirvedeki takımlar. Türkiye Ligi’nin lideri Galatasaray bu listede, maç başına 1.92 puan ortalaması ve yediği 1.3 gol ile son sırada. Tablo iç açıcı görünmüyor.
Sir Alex Ferguson da, “İstatistikler mini etek gibidir. Çoğu şeyi gösterir ama önemli olan şeyi göstermez” sözüne destek veren Fatih Terim de ne kadar haklı olsa da, rakamlar çoğu kez yalan söylemiyor. Bu listede olduğu gibi. Galatasaray geçen sene onu zirveye taşıyan özelliklerini kaybetti. Elazığ-Akhisar ve Antalya maçlarının dışında kalesinde hep gol gördü. Kupadaki Balıkesir maçını bir kenara koyarsak ilerde de son dönemde başgösteren bir kısırlık var.
Melo’nun kurtardığı penaltının takım üzerinde nasıl etkiler yarattığını bugünkü maçta gözlemleme şansımız olacak. Çünkü bir kıvılcım olabilir uyanma adına. Ama Melo bugün esas bölgesinde yani orta alanda bekleneni vermeli. Ibricic ile Cenk Tosun ve Sosa bu akşam konuk ekibin önemli silahları. Karcemarskas ise Muhammed ise eksikleri. Geçen sene İstanbul’da 4-2 kazanmışlardı. Bugün de sürpriz
Balıkesir maçı da gösterdi ki Galatasaray’da oyuncular arasında ciddi uçurum var. Yani orantısız bir kadro. Ve ne yazık ki bu orantısızlık ücret politikası ile ilgili falan değil. Tamamen performansa dayalı. Ya iyi ya da kötü. Ortası yok gibi. Ancak bir dahaki kupa maçında (11-13 Aralık) sıranın kendilerine geleceğinin farkında olacaklar ki bu durum onları da ümitsizliğe itiyor. Ya da kaliteleri bu kadar! Rüya takımın arka bahçesinde iştahsız, umutsuz, giydiği formanın farkında olmayan oyuncuların olması düşündürücü. Bir de futbolu unutanlar var. Bir futbolcuya sadece idmana çıksın diye yılda 1 milyon euro veriyorsanız, gün gelir bu bolluk biter, eski hesaplar açılır.
Galatasaray beklendiği gibi Balıkesir karşısında B takımı ile tur atladı. Ama dün için skordan başka sarı-kırmızılıları umutlandıracak bir detay yok. Üstelik oyunun kırılma anında konuk takımın başbaşa iken kaçırdığı net fırsat var. 11’e dönersek: Ufuk golde hatalı, Sabri eski Sabri değil, Gökhan heyecanını yitirmiş, Hakan Balta da umudunu... Alınması uğruna gençler feda edilen Çağlar ise standartının da altında. Emre kafasındaki soru işaretleri ile çabalıyor, Aydın kötünün iyisi, Ceyhun iyi niyetli ama
Türk Hava Yolları ile yolculuk edenler bilirler. Ucak kalkışa hazırlanırken THY'nin sponsoru olduğu Manchester Unitedlı futbolcular ekranda belirir,
reklam ve uçuş talimatları gösterimi başlar. ManU takımı oyuncuları yolculara, emniyet kemerleri nasıl bağlanır, bagajlar nereye konulur gibi detayları global sempatiye uygun şekilde anlatırlar. Az sonra size aktaracağım hikaye de yine böyle bir gösterimin sarı-kırmızılı takım uçaktayken gerçekleşmesiyle yaşanır...
Olay Antalya-İstanbul hattında olur. Karşılaşma için Başkan Ünal Aysal ile beraber kente giden Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk ilk talihsizliği trafikte yaşarlar. İlk yarıya yetişilemeyeceği anlaşılınca sarı-kırmızılı kulübün liderleri araçtan inerek tarlaların arasında yürümeye başlar. Bu sırada ise Abdurrahim Albayrak trafiği açabilmek için nöbetçi amirle yoğun mesai harcamaktadır. Aysal sürakli saatine bakar ve "Maçı kaçırıyoruz" diye söylenir. Ancak ikinci yarıya yetişilmiş ve maç da berabere bitince keyifler kaçmıştır. Adnan Öztürk özel uçakla İstanbul'a gitmek yerine takımla gitmeyi tercih eder. Bilet işlemleri çabuk şekilde yapılır ve artık uçağa binilir. Hiyerarşiye dikkat edildiğinden Öztürk'e ilk sıradan