Galatasaray yedek kulübesinin neredeyse tamamının değişmesi gerektiğini gösteren bir maç oldu. Bakmayın son bölümde atılan gollere ve gelen farka. Bu tamamen zayıf rakibin oyundan düşmesinden kaynaklandı. Bir takımın içi ile dışı ancak bu kadar birbiriyle ters orantılı olabilir. Zaten Galatasaray ile Beşiktaş ve Başakşehir hatta Fenerbahçe arasındaki fark da burada.
Galatasaray’da olmayan kadro derinliği rakiplerinde var. Oysa Tudor da söylemişti şampiyon olmak için oynayabilecek 15-16 futbolcuya ihtiyacınız olduğunu. Bu yüzden Galatasaray mutlaka devre arasında kadro derinliği sağlamak için birkaç takviye yapmalı. Aksi takdirde Maicon, Fernando, Mariano, Gomis, Belhanda gibi isimlerin uzun maratonda yokluğunda yeri kolay kolay doldurulamaz. Bu da Tudor’u takımın kimyasını bozabilecek arayışlara itebilir.
Yabancı sınırlamasından söz edenler dün gece izledikleri Tarık Çamdal için 4 milyon 750 bin euro verildiğini anımsıyor mu acaba? Sinan Gümüş ilk yarı dökülürken geriye gittiği izlenimi verdi. İkinci yarı toparlayıp golle birlikte 3 asist yapması gelecek için moral olmuştur. Ancak kafasındaki problemleri çözüp yeni bir sayfa açmalı.
Yasin’in formu, Linnes’in çalışkanlığı, Selçuk’un
Çok değil 1 hafta sonra lig başlıyor. Peki Galatasaray ne kadar hazır? Bundesliga ekiplerinden Hertha Berlin karşısında izlediğimiz takımın eksik noktalarından başlayalım... Sol stoperde Ahmet zayıf kalıyor. Bunu Östersunds maçlarında yaptığı hatalarla göstermişti. Dün de hatalarına devam etti. Denayer alınabiliyorsa alınmalı.
Sol bekte Linnes yetersiz. Dün de yetersizdi. Carole zaten olmaz. Öyle ise takviye hemen gerekiyor. Yine hücum hattında bir türlü uçağı inmeyen Feghouli’ye ihtiyaç var. Belhanda ve Gomis ise zamanla form tutacak. Kaçırdıkları fırsatlara çok takılmamak gerek. Gomis’i bugünden ıslıklamak ise hayret verici!
Dün ilk yarı ışık vermeyen tablo yeni transferler Ndiaye ve Fernando’nun sahaya girmesiyle ikinci yarı yerini umuda bıraktı.
Ndiaye dinamo gibi. Koşuyor, bozuyor, topu alıyor ve dikine gidiyor. Yana ve geriye değil öne doğru hep.
Fernando ise soğukkanlı ve lider bir karakter olduğunu hissettirdi. Topla ilişkisi de gayet iyi. Dünkü yenilgiyi büyütmemek gerekir. Yoğun antrenmanlara ek olarak dünkü maça takım 130 km yol yaparak geldi ve dinlenemeden sahaya çıktı. Eksik parçalar tamamlandığında bu takım çok iş yapacak...
5 gün sonra UEFA Avrupa Ligi 2. Ön Eleme Turu’na çıkacak bir takım için Galatasaray’ın çok eksiği var.
Bu dün Macar ekibi Diosgyor’a karşı bariz şekilde görüldü. Elbette Belhanda ve Gomis gibi yeni isimler sahada olunca gözler ister istemez onlarda oluyor ama Galatasaray’ın takım olarak kötü olması bu futbolcuları da olumsuz etkiledi. Dolayısıyla ne Belhanda ne de Gomis ilk maçlarında gelecek performanslarıyla ilgili pek bir ipucu vermedi. Hücum planı olmayan, orta saha ve beklerine yeni transferler bekleyen Galatasaray’ın özetle çok eksiği var. Bu eksikler önümüzdeki haftalarda yapılacak transferlerle giderilebilir belki ama ya 5 gün sonra İsveç’teki maçta ne olacak? Çünkü fiziksel olarak hazır bir takım olan Östersunds’a karşı oynayacak Cim-Bom...
Yeni transferlere geçersek.. Belhanda’nın uyum sorunu yaşadığı ve fiziksel olarak hazır olmadığı ortada. Duran topları iyi kullanacağını gösterdi. Eren’e ortası mükemmeldi. Penaltıyı gole çevirirken ise estetik bir vuruş yaptı. Sakatlanınca 40 dakika görebildik. Gomis ise 65’ten sonra şans buldu. Fransız forvet de hücumdaki plansızlığın kurbanı oldu ve istediği pasları alamadı. Zaten isyan da etti bir süre sonra bu duruma.
Belki 2 gün sonra Japonya’nın yolunu tutacak Podolski ama dün her anlamda ders verdi. Profesyonellik dersi verdi örneğin... Ayrılma ihtimali bu kadar güçlüyken formasını giydiği kulübe büyük bir özveriyle hizmet etmeye devam ediyor. Gol dersi verdi örneğin... Tam 5 kez fileleri havalandırdı. Kariyerinde bir ilke imza attı. Son vuruş kalitesi ile klasını gösterdi.
Yönetime ders verdi örneğin... İki haftadır “Gitmek istiyor.. Mutsuz” açıklamalarına rağmen hem mental hem de performans olarak etkilenmediğini gösterdi. Bu yüzden böyle bir futbol markasını sudan ucuza bir rakama satarken iyi düşünmek lazım. Çünkü dünkü kötü ve kalitesi düşük maç bile Galatasaray’ın Podolski’ye ihtiyacı olduğunu gösterdi.
Galatasaray için atılan goller güzel ama 3. Lig takımından yenilen goller de bir o kadar düşündürücü. Kaleyi koruduğu her maçta gol yiyen Cenk güven vermiyor. Rodrigues ve Brumalı kadro da aslında gelecek için bazı ipuçları verdi. Bu takım çok gol atacak ama çok gol de kalesinde görecek. Ahmet Çalık ve Linnes ise görevini dün iyi yapanlardandı.
Transferini istemeyen ve boykot edenler 3 numaralı futbolcuyu dün görünce ne hissettiler acaba? Evet; efsane isim Bülent Korkmaz’ın forması lâyık olduğu isimde artık. Transfer sürecinde yöneticiler bana “Tekmeye kafa koyan bir futbolcu. Kolay kolay da sakatlanmıyor” demişlerdi. Dün şuta kafa koydu. Kritik müdahaleleri ile ilk maçta kendine hayran bıraktı. Sakatlıklarla boğuşan savunmaya resmen bir terminatör gelmiş. Dozunda sertliği ile takımın ihtiyacı olan direnci vereceğini gösterdi. 1.84 boyuna karşın sıçrayışı ve hava hakimiyeti etkileyici. Eren’in golünde de asist yaptı. Transferine en çok Muslera sevinmiştir herhalde. Carole’ün de bu bölgede sırıtmaması Riekerink’in elinini güçlendirecektir.
Patates tarlasını andıran zeminde Galatasaray gruptan çıkmak için önemli bir galibiyet aldı. İşi bu kez ciddiye aldılar ve sürprize izin vermediler. Podolski’ye ayrı parantez açmak lazım. Şu dönemde O’nu satmak şampiyonluktan vazgeçmek demek. Bu yüzden karar verirken bin kere düşünmek lazım. Eren de golleriyle ihtiyacı olan morali buldu.
Son söz de tribünlere.. Gönül isterdi ki geliri kahraman şehidimiz Fethi Sekin’in ailesine bağışlanacak maçta dolu dolsaydı. Şehidim sen rahat uyu.
Dünyanın zengin kulüplerinin sermaye arayışında olduğu zengin İslam topraklarını kulüplerimiz bugüne kadar gözardı etti.
Nasıl ki ülke ekonomilerinin dış yatırıma ihtiyacı varsa kulüplerimiz de yabancı sermaye arayışına girip kültürel ortaklık avantajını kullanabilir. Unutmayalım ki kültürel aidiyet taraması sermaye demektir. Böylece bu sermayenin İngiltere, İspanya ve Fransa’ya gidişi engellenebilir. Premier Lig’in yabancı sermaye konseptini çabuk uygulamaya sokup geldiği nokta belli. Artık kulüplerimiz de bu yola başvurabilir. Avrupadaki hazırlık maç yasakları ve potitik durumlar da ortada. Bu yüzden kamplar burada yapılabilir. Bu yüzden Galatasaray bu konuda öncülük edebilir.
Maçla ilgili yazacak çok fazla bir şey yok. Muslera’sız savunmanın sansürsüzlüğü bir yana Galatasaray sanki yenilmek için sahadaydı. İsteksiz ve lakayt futbol 2-0 geriye düşürdü. Pres ve adam paylaşımı yoktu. Tecrübesiz kalecinin gerersiz ileri çıkışı ilk golü getirdi. İkinci gol ise geri defans dörtlüsünün izlediği yan toptan geldi. Hücumda Bruma’nin bireyselliği ile 2 pozisyon bulundu. İkinci yarı takım değişmesine rağmen değişen birşey olmadı. Herkes bu maçın ticari bir olduğunu biliyordu ama Galatasaray
Fenerbahçe’nin tarihindeki Pendik vakasından farkı yok Galatasaray’ın dünkü Tuzla trajedisinin.. Yılın son maçı adeta küskünlerin sabotajına sahne oldu. Jan Olde Riekerink’ten resmen intikam (!) aldı bazı futbolcular.. Bunların başında emekli olmuş ama gençlerin önünü açmayan devlet memuru (!) görüntüsündeki Hamit Altıntop geliyor. Diğer taraftan Chedjou... Kamerunlu bir faul yaptı resmen insanlık dışı. Gördüğü kart resmen “Beni kovun” der gibiydi. Yine kırmızıdan atılan Yasin’in laubaliği ise başka bir nokta. Özetle sanki birileri Riekerink’i kovdurmak için dünü özellikle seçti. Bazıları ise meğer tatile çoktan çıkmış. Oynamak istemiyorlardı.
Tuzlaspor’un da hakkını teslim etmek lazım. İlk devreyi geride kapattılar ama ikinci yarıda 5 dakikada fişi çektiler. Dün gece mükemmel goller attılar. Bir ara sahada Galatasaray karşısında adeta Barcelona gibi göründüler. Skoru koruma psikolojisi olmasa belki de tarihi bir hezimet yaşatacaklardı.
Hamit (34), Sabri (32), De Jong (32), Sneijder (32) Chedjou (31)... 30 yaş üstündeki isimler Tuzla maçında onlardı.. Diğerlerine bakalım bir de.. Eren (28), Cenk (28), Cavanda (26), Josue (26), Semih (25), Linnes (25), Bruma (22)... Normalde gençlerin şans bulup kendilerini göstermesi gereken bu kupada Galatasaray emeklilerle mücadele ediyor. Dünkü 11’in yaş ortalaması 28’in üzerindeydi. Bu tablonun Galatasaray’a geliş amacı altyapı olan Jan Olde Riekerink döneminde olması ise tirajı komik. Sneijder’in 2 alt ligde düşmeme mücadelesi veren bir takıma karşı sahaya kurtarıcı olarak girmesi ise sahadakilere bile hakaretti!
Gençlere güvenmeyen Riekerink’in 11’de üç sağbeke (Cavanda-Linnes-Sabri) değişik pozisyonlar vermesi ise gecenin dikkat çeken bir başka tartışmalı seçimiydi. Galatasaray’da Riekerink gençler konusunda risk almadı ama futbol yine tatmin etmedi. Üstelik bu kez Erzincan’daki saha ve hava şartları da bahane gösterilemez. Rakibin kim olduğu fark etmiyor. Galatasaray istikrarlı bir şekilde kötü oynamaya devam ediyor.