Facebook’ta “Deniz Baykal Erdoğan’a can simidi oldu” diyenlere bir yanıt var.Okuyalım...
- Ergenekon, Balyoz davalarındaki iddiamızı bir kenara bırakırken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Türkiye’yi terör bataklığına sürükleyen barış sürecine kredi verirken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday çıkartırken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- “Laiklik tehlikededir diyemem” derken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Anayasa’da etnik millet tanımı olmayacak, TC vatandaşlığı olacak derken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Kuran kurslarının yaş sınırını kaldıran yasayı AYM’ye götürmeme talimatı verirken Erdoğan’a can simidi olmadık.
- Bütün okullar imam hatibe çevrilirken sustuk,
20 Temmuz 2015. Şanlıurfa Suruç’ta patlayan bomba sonucu 34 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 19 Ağustos 2015. PKK saldırısı sonucu Siirt’te 8 askerimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 6 Eylül 2015. PKK saldırısı sonucu Hakkari Dağlıca’da 16 askerimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 8 Eylül 2015. PKK saldırısı sonucu Iğdır’da 13 polisimiz şehit oldu. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 10 Ekim 2015. Ankara Garı önündeki bombalı saldırıda 104 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 12 Ocak 2016. İstanbul Sultanahmet’te meydana gelen bombalı saldırıda 10 yabancı uyruklu turist hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
* 17 Şubat 2016. Ankara’da askeri servis otobüslerine düzenlenen saldırıda 28 yurttaşımız hayatını kaybetti. Devlet büyüklerimiz art arda açıklamalar yaparak saldırıyı kınadı.
Çarşambadan belliydi, nitekim öyle de oldu. Anayasa komisyonu daha üçüncü oturumunda dağıldı. Masayı dağıtan Başkan İsmail Kahraman 24 saat sonra tekrar toplanalım çağrısı yaptı? Neler olduğunu komisyonun CHP’li üyesi Ömer Süha Aldan’a sorduk. Dediği:
- Önceki gün komisyonumuz çalışırken Başkan İsmail Kahraman bir anda “10 dakika ara veriyorum” deyip salondan çıktı. O arada Cumhurbaşkanı’yla görüşmüş, Saray’dan kendisine, “Başkanlık konuşulmayacaksa masayı dağıt” denmiş olabilir. Salona dönüşte masayı dağıttı. Sonradan bu kez devreye Başbakan’ın girdiği yeniden toplanma çağrısını Başbakan’ın etkisiyle yaptığı söyleniyor.
- AKP’liler, masayı, başkanlık sistemini tartışmayız bile diyen CHP dağıttı, diyor.
- İyi de biz bunu masa kurulmadan önce de söyledik.
- HDP ve MHP’nin masadaki tavrına ne diyorsunuz?
- HDP, bu komisyonu AKP ile yeniden temas kurmanın aracı olarak görüyor. MHP de, AKP ile HDP’yi baş başa bırakmayıp kontrol altında tutmanın vasıtası olarak. O yüzden dağılmasından hoşlanmadılar.
- Sonuç?
İkinci Dünya Savaşı’nın ünlü komutanlarından İngiliz generali Bernard Montgomery, hatıralarında kurmay subayları 4 ana karakterde inceliyor...
Çalışkan veya tembel...
Akıllı veya aptal...
Montgomery bu karakterleri birleştirerek 4 kurmay tipi ortaya çıkarıyor...
1. Aptal ve tembel olanlar: Bunlar kaale bile alınmaz..
2. Akıllı ve çalışkan olanlar: Onlara tugay - tümen seviyesinde görevler verilebilir...
3. Akıllı ama tembel olanlar: Bunlar stratejik düşünebilir, büyük karargâhlarda çalıştırılabilirler...
4. Aptal ve çalışkan olanlar...
Gençlik Parkı’nın ana kapısının tam karşısındaki meydanın halk arasındaki adı “Hergele Meydanı”ydı. Son yıllarda otopark olarak kullanılıyordu. Birkaç yıl önce üzerinde devasa bir cami inşaatı başladı. İnşaat bitmek üzere. Ama o biterken hemen yanındaki bir bina... Mimarlık fakültelerinde “Yakın Cumhuriyet döneminin simgesel binalarından” olarak gösterilen İller Bankası binası yıkılmak isteniyor. Hatta boşaltılmasına bile başlandı. Ankara Mimar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan’la bu konuyu konuştuk.
- Bina neden yıkılmak isteniyor?
- Yıkım için açıklanan sebep; caminin daha görünür olması. Aynı gerekçeyle caminin öbür tarafında kalan TİKA binası da yıkılacak.
- Sebep sadece camiyi daha görünür kılmak mı?
- Hayır, asıl sebep Çankaya - Ulus aksındaki yakın Cumhuriyet döneminin simge binalarını teker teker ortadan kaldırarak, yerine bugün işbaşında olan zihniyetin kendi simgelerini koymak istemesi. Bu nedenle daha önce Sıhhıye’deki Etibank ile Zafer Meydanı’ndaki Danıştay binası bu kafanın kurbanı oldu. Cumhuriyet’in bu temsil aksı üzerinde hiç ibadethane yoktu. Bu arada o eksikliği! de gideriyorlar. Kulağımıza daha vahim haberler de geliyor.
-Ne gibi haberler?
-Söz konusu cami ibadete
Medya ve demokrasi... Medyada demokrasi... Demokrasi ve medya... Bu iki sözcük pek sık bir araya gelir... Peki medyada demokrasi var mıdır?
Vardır...
Madem günlerden pazar size bunu neşeli bir örnekle kanıtlayalım...
Bundan önce çalıştığımız gazetelerden biriydi. Sektöre sendika giriyor, patronlar demokratlaşmaya zorlanıyordu. Bizim gazetede de yönetime katılma eğilimleri baş göstermişti.
Homurtular yoğunlaşınca patronaj demokratlaşma yolunda bir karar aldı...
Yeni yıl zamları çalışanların katılımıyla saptanacaktı.
Yılbaşına iki hafta kala bölüm temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturuldu. İyiydi hoştu... Ama bir küçük arızası vardı... Kurula katılacak temsilcilerin tümünü yönetim seçmişti!
İnsan hakları ihlalleriyle buna ilişkin haberlerin vukuat -ı adiyeden olduğu ülkemizde “Türkiye İnsan Hakları Kurumu” diye bir kurum olduğunu kaç kişi bilir acaba. Bilmeyenlerin artık bilmesine de gerek kalmayacak. Çünkü Meclis’e sevk edilen bir yasa tasarısıyla bu kurum lağvediliyor, yerine “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” adıyla yeni bir kurum getiriliyor.
29 maddelik yasa tasarısında bu kurumun ana görevi özetle;
“İnsan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak” olarak belirtiliyor.
İnsan haklarının ihlali ya da ayrımcılık yapılması durumunda özel ya da tüzel kişilere mahkeme kararı olmaksızın 15 bin liraya kadar para cezası verme yetkisi tanınan kurumun üst karar organı 11 üyeden oluşuyor. İyi de tasarısında kendisi ve üyeleriyle ilgili “bağımsızlık ve çoğulculuk” vurgusu özellikle yapılan bu kurumun 11 üyesini kim mi seçiyor? Hemen söyleyelim; sekiz üyesini Bakanlar Kurulu, üç üyesini de Cumhurbaşkanı seçiyor.
Böyle bir seçimle işbaşına gelen kurumun Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili ilk raporu ne mi olacaktır? Tabii:
“Türkiye’de insan hakları ihlali yoktur” olacaktır...
Muhalif
PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmediğini açıklayan ABD’ye fena halde kızgınız. Tepkimizi, isyanımızı lafa “Eyy Amerika” diye başlayıp en ağır sözlerle dile getiriyoruz... Ama karşı taraf hiç oralı olmuyor.
Aslında stratejik ortağımızın! ikiyüzlü olduğuna, çıkarları için her an herkesi satabileceğine kuşku yoktur. Yoktur da soracağı şeyler de yok mudur?
Örneğin, “Ey Türkiye, bu PYD terör örgütüyse sen daha düne kadar onun başı Salih Müslim’i ülkene defalarca davet edip görüşmedin mi?” diye sorabilir. Veya, “Kobani’de PYD’ye yardım etmeleri için topraklarını peşmergelere açmadın mı?” diye kıs kıs gülebilir...
Ayrıca “Eski defterleri” karıştırınca hatırladık. Neyi mi? AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun çok değil, dört ay kadar önce, 7 Ekim 2015 tarihli yandaş Sabah gazetesinde yer alan demecini... Haberi okuyalım:
“AK Partili Ensarioğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PYD’yi terör örgütü olarak gördüğünü açıklaması ile ilgili değerlendirme yaparken, ‘Türkiye, Rojava’da IŞİD ile savaşan bin 600 PYD’linin tedavisini yapmıştır. Şimdi bile Dicle Üniversitesi’nde yatan yaralı Rojavalılar var, bütün hastanelerde var. Türkiye’nin yaptığı budur...”
Dış politikada