Ankara Kızılay’daki Başbakanlık merkez binasının önünde, uzunluğu belki de 200 metreyi bulan bir insan kuyruğu birkaç gündür devam ediyor. FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınan ya da işinden atılan kamu görevlileriyle yakınları, ellerindeki itiraz dilekçelerini vermek üzere gelmişler. Arkadaşımız Fahrettin Fidan kuyruğa yaklaşıyor ve soruyor:
- Sizin mağduriyetiniz nedir?
- Boğaziçi mezunuyum. Komşu ülkelerden birinde başkonsolos yardımcısı idim. 10 Ağustos’ta merkeze çağırdılar, 1 Eylül’deki KHK ile hiçbir gerekçe göstermeden ihraç ettiler. Dışişleri Bakanlığı’nda yaklaşık 300 meslek memuru benimle aynı şekilde bakanlıktan atıldı.
- Peki siz?
- Oğlum sözleşmeli jandarma subayıydı. Darbe girişiminden 4 gün önce askeri hastaneden istirahat raporu aldı, evinde istirahat ediyordu. Suç dosyasında kimlik fotokopisinden başka bir şey olmadığı gibi darbe girişimi gecesi çekilen görüntülerin de hiçbirinde yok. Subaylıktan atıldığı yetmezmiş gibi iki aydır da Sincan Cezaevi’nde hapis yatıyor.
-Sizi dinleyelim?
-3 yıldızlı başkomiser olarak Batman’da görev yaparken FETÖ’cü diye meslekten çıkarılıp hapse atılan oğlum için buradayım. Evinde yapılan aramada FETÖ’ye dair hiçbir şey
ABD Merkezli “Bilim İnsanı Kurtarma Fonu”na başvuran Türk akademisyenlerin sayısı 65’i bulmuş. Bu akademisyenler Türkiye’de kendilerini güvende hissedemediklerini ve hapse atılmaktan korktuklarını söylüyorlarmış.
Odatv’ye göre... İngiltere’de bulunan ‘Risk Altındaki Akademisyenler’ adlı kurumun yöneticileri de Türkiye’den haftada en az 15-20 başvuru aldıklarını, bu akademisyenlerin Türkiye’yi terk etmek istediklerini bildiriyor.
Kadere bakın... Nazi Almanya’sından kaçan Alman akademisyenler 1930’larda güvenli bir liman olarak Türkiye’ye sığınmışlardı. Bugün Türk akademisyenler Batı’da sığınacak ülke ve çalışacak üniversite arıyor.
? ? ?
Pasaportu ellerinden alınmayan akademisyenlerin kaçma şansı var!
Ne var ki memuriyetten ihraç edilenlerin bu şansı da yok.
Çünkü pasaportları da iptal ediliyor. Ayrıca binlerce öğretmen bu durumda.
Herkes en çok şunu merak ediyor:
- Bu darbenin siyasi ayağı nerede?
Darbenin sivil lideri kimdi? Darbe başarılı olsaydı kim Başbakan kim cumhurbaşkanı olacaktı? Bakanlar Kurulu kimlerden oluşacaktı?
Herkes sorunun cevabını merak ediyor ama kimse bir ipucuna sahip değil.
Bu arada bir ihtimalden daha söz ediliyor.
O ihtimal bu darbenin iktidarı ele almayı amaçlamadığıdır. O yüzden bir hükümet kadrosu falan yoktur.
Bu ihtimali CNN Türk’te Ahmet Hakan’la yaptığı röportajda Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ dile getirdi.
Eğitim - öğretim yılının ilk dersine dün adım atan 16 milyon öğrenci oturdukları sıraların üzerinde renkli bir broşür buldular...
“15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitlerimizin Anısına” başlığı okunan broşürün önsözünü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yazmıştı. Broşürde öğrencilere 15 Temmuz darbe girişimi, ihanetler, şehitler, gaziler, demokrasi nöbetleri vs. anlatılıyordu.
Bu hafta tümüyle 15 Temmuz haftası olarak anılacak.
Okullara da şu kitabe yerleştirilecek:
‘İnsanlığın ve nice uygarlıkların beşiği olan kadim coğrafyamız kanlı ve vahşi bir saldırıya tarihin kaydettiği en büyük ihanet girişimine maruz kaldı. Ülkemize, vatanımıza, milletimize ve tüm insani değerlere ihanet eden FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen kanlı ve hain girişim, aziz milletimizin direnişiyle yerle bir oldu. Elleri öpülecek analar, babalar, dedeler, nineler mermilere ve bombalara siper olan genç yaşlı yiğitler vatanını milletini namusunu savunmak için yola çıktı... vb...’
***
“Darbe, ihanet, FETÖ, kanlı, terör, şehit, gazi, mermi, bomba...”
Kemal Kılıçdaroğlu, “Darbe döneminin cumhurbaşkanının ve başbakanı’nın adının yazılı olduğu” bir kitapçığın bulunduğunu söylüyor. Ancak kendisi kitapçığı görmemiş. Hükümetten biri ‘böyle bir kitapçık var sizin haberiniz var mı’ demiş. Tüm bildiği buymuş.
Nasıl olur da Kemal Bey, bu kitapçıktan söz edilince sözü edilen cumhurbaşkanı ve başbakan’ın kim olduğunu sormaz?
Neden böyle bir şey varsa hükümet bunu kamuoyundan saklar?
Neden darbenin lideri sayılabilecek o kişiler gizlenir de haklarında soruşturma açılmaz...
Neden Kemal Bey hükümete “Açıklayın şu isimleri” diye çağrı üstüne çağrı yapmaz?
Böyle bir kitapçık var mı, yok mu? Başbakan açıklamalıdır.
***
OHAL kararnameleriyle hem devletin yapısını hem insanların yaşamını derinliğine etkileyen uygulamalara gidiliyor. Peki hukuk ne oluyor? CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır CHP Burdur İl Başkanlığı’nda partililerle konuşurken dedi ki:
“OHAL kapsamındaki Kanun Hükmünde Kararnameler Anayasa’yı ve Anayasal kurumları değiştirecek, devleti yeniden yapılandıracak veya şekillendirecek nitelikte olamaz. Ancak, hükümetin KHK düzenlemeleri Anayasa’ya müdahale niteliğinde. Bunlara kanun değil olsa olsa Anayasa Hükmünde Kararname denebilir ve tamamen hukuk dışıdır.”
Vatan Partisi OHAL İzleme Komisyonu da bu konuyu inceledi.
Komisyon Başkanı Mehmet Cengiz, OHAL’le birlikte “ilk 5 KHK ile 30’a yakın yasada, Anayasa’ya aykırı olarak 100’ü aşkın kalıcı değişiklik yapıldığını” söyledi. Ve dedi ki:
“Anayasa’nın 121. maddesine göre KHK’ler ‘olağanüstü hal süresince’ geçerli olmak üzere çıkarılır. Yayınlandığı gün yürürlüğe giren bu KHK’ler, aynı gün TBMM’nin onayına sunulur...”
Peki KHK’ler TBMM onayına sunuluyor mu? Cengiz’in yanıtı:
“Bu kararnamelerin ilk üçünün üzerinden bir ay geçtiği halde Meclis’te görüşülmemişken, 1 Ekim 2016 tarihine kadar tatil kararı alınmıştır. TBMM’de
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri önemli:
“Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun, bir çetenin emrine girmesi kabul edilemez. Ne olduğu belirsiz toplama bir orduyla Türkiye ordusunun ittifak yapması kabul edilemez. Türk askerinin tek başına Cerablus’a girme gücü var. Türk ordusunun bir çetenin emrine girmesi, onun gölgesinde kalması kabul edilemez” diyor..
Sözler önemli de... Nerede söylüyor bunları? Partisinin basına kapalı MYK toplantısında... Biz bize...
Genel Başkan başka konulara da değiniyor... Örneğin polise başörtüsü takılmasını da birkaç cümleyle eleştiriyor.
CHP’nin 2,5 saatlik MYK toplantısından dışarı sızdırılanlar bu kadar. Oysa bunlar şu sırada birkaç cümleyle geçiştirilemeyecek kadar önemli meseleleridir...
CHP milyonlarca seçmeni tarafından Türkiye’nin yönetiminde görevlendirilmiş partidir. Yönetimde sorumluluğu vardır.
Suriye ile ilgili konularda olsun, polislerin türbanı, KHK uygulamaları veya benzer konularda olsun, seçmenine düşünce istikameti vermesi ve onun duygularına tercüman olması zorunludur.
Çok değil, daha 10 gün önce... Hakkâri ve Şırnak’ın ilçeye dönüştürülmesini öngören maddeler üç muhalefet partisinin itirazının iktidar tarafından kabulü üzerine son dakikada Torba Yasa’dan çıkarılmış... İktidarın bu tavrı siyasi uzlaşma adına takdirle karşılanmıştı. Ancak çıkan haberlere bakılırsa iktidar bu düzenlemeyi şimdi Meclis’i, dolayısıyla muhalefeti devre dışı bırakıp KHK ile hayata geçirmeyi planlıyor.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’e böyle bir plana ne dediğini sorduk.
- İki ihtimal söz konusu; ya Saray bastırdı, Başbakan direnemedi ya da Saray ve Başbakan daha baştan birlikte böyle bir tezgâhın içindeydiler. Hangi ihtimal söz konusu olursa olsun, bunun tek bir izahı var; Ahmet Kaya’nın şarkısında dediği gibi; nereden baksan tutarsızlık nereden baksan ahlâksızlık.
- Siz bu konuda iktidar temsilcileriyle konuşup söz almamış mıydınız?
- Biz üç muhalefet partisi AKP’li başkanvekilleriyle konuşup söz almıştık. Zaten o sözü verdikleri için geriye kalan maddeleri kısa sürede oy birliğiyle kabul edip Meclis’ten geçirmiştik.
***
AKP bu oyunu daha önce de oynamıştı. Bir yasa görüşülürken muhalefetin engellediği maddeler çıkarılıyor, o zaman yasa çabuk ve kolay şekilde