Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Özkan Uğur bir bas sihirbazı, inanılmaz bir müzisyen, doğal bir yetenekti. Çok değerli bir insandı. Keşke daha çok, daha uçsuz bucaksız bir ortamda müzik yapsaydı. Şartlar öyle gelişseydi ve yapabilseydi… Güle güle Özkan Abi...

Sihirbaz gibiydi

Klasik gitar dersi alıyordum. Klasik gitar hocam Bülent Abi (Ergüder) bazen klasik dışı müzikler koyar, “Bak böyle şeyler var, bunları bilmek lazım, adamlar acayip çalıyor” derdi. Jimmy Hendrix izlemiştik. Adam gitarla anlayamadığım şeyler yapıyordu. Led Zeppelin konserine hayran hayran dalar giderdim. Bambaşka dünyalardı. Tamam, aynı gezegendeydik ama oraların Bakırköy’e çok uzak olduğu kesindi. YouTube falan olmadığından Bülent Abi’nin evinde izlediğim bu VHS kasetler hazine gibi değerliydi.Bir süre sonra klasik gitarla bas çalmaya başladığımı fark ettim. Ne duysam bas partisyonunu çıkarıyorum. Klasik gitarı bıraktım. Basçı olmaya karar verdim. Ne bulsam taklit ediyorum. Kasetten dinleyip partisyonları kulaktan “çıkarttığımız” yıllar. Klasik gitar için metotlar vardı ama elektrik için bas için neredeyse hiçbir şey yok. Hele bizim dinlediğimiz şeyler zaten imkânsız. Ne kadar basçı varsa takibe almaya başladım. Takip dediysek Twitter’dan, Instagram’dan değil. Kaset doldurtuyorum. Bas çalıp şarkı söyleyenler özel ilgi alanım. The Police dinliyorum, Sting ne yapıyor anlamaya çalışıyorum. Thin Lizzy’den Phil Lynott, Rush.

Haberin Devamı

Çok başka bir yerdeydi

Sonra bir gün MFÖ’yü fark ettim. “Ele Güne Karşı” albümünü biliyordum. Ama hiç bu gözle, yani basçı gözüyle dinlememiştim. Hastası oldum kısa sürede. Her şarkı ayrı bir bas dersiydi. “Ele Güne Karşı” 9/8’likti ve çok acayip baslarını ezberlemiştim. “Deli Deli”de raggae baslara girilmişti. “Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da”da yağ gibi kayan acayip bir tonu vardı basın. “Ondan Şikâyet”te funk çalmıştı. Kimdi bu. Tabii ki Özkan. Onu ilk böyle tanıdım. Sihirbaz gibi bir şeydi. Kraldı. VHS kasetlerde ve başka dünyalarda değil İstanbul’daydı. Benim gibi basa merak salmış insanların hayal bile edemeyeceği şeyleri çoktan yemiş bitirmiş, resmen dalga geçiyordu. Sanki farkında bile değildi yapabildiklerinin. Sahnede ilk kez Şan Tiyatrosu’nda canlı izledim. Gittiğim ilk doğru dürüst konser, sahnede izlediğim ilk iyi grup ve ses sistemi kulak patlatmayan ilk konserdi bu. Özkan’ın ne yaptığını anlamaya çalışarak geçirdim konseri. Benim için çok başka bir yerdeydi.

Haberin Devamı

Dans eder gibi çalıyordu

Yıllar içinde MFÖ’nün müziği değişti. Bazen çok sevdim, bazen uzaklaştım. Ama “Ele Güne Karşı” ve Özkan’ın yeteneği benim için hep ayrı bir yerde durdu. Müzik gazetecisi oldum. Radikal için, Rolling Stone için, Milliyet için bir sürü röportaj yaptık. Hepsinde süper sohbetler ettik. Özkan’a hiçbir zaman ne kadar hayranı olduğumu anlatamadım. Bir şekilde utandım, çekindim. Çok pişmanım. Adamı şimdi sıkmayayım, ne gerek var demeseydim keşke… Uzun uzun konuşsaydım, anlattırsaydım o yılları. Cem Karaca’dan Barış Manço’ya çaldığı müzisyenleri, grup arkadaşlarını, provaları, konserleri…Bugün hâlâ ne duyarsam duyayım önce basları çözmeye çalışmak, bas partisyonu duymak gibi bir huyum var ve bunun nedenlerinden biri Özkan’ın bas partisyonları. Dans eder gibi çalardı ve bastan çıkan notaları adeta vücut diliyle yansıtırdı sahneye.

Haberin Devamı

Sihirbaz gibiydi

Vokalleri acayipti

Bir de Özkan’ın vokalleri acayipti. Elbette bilen biliyor ama ben gene de anlatayım. MFÖ’nün şarkılarının vokal analizini hiç yaptınız mı? Yapın bence. Üç sesin iç içe geçtiği bu acayip vokal uyumunda Özkan’ın tizden gelen sesi vardır. Hem bas çalıp hem bu vokali yapmak nasıl bir şey… Gitar çalıp şarkı söylersin ama bas çalıp şarkı söylemek… İki beyin var ayrı ayrı çalışan.Özkan’ın solo müzik denemeleri, müziğe yeni yetenekler katmak için çabası, sevdiği, beğendiği isimleri desteklemesi hiç bitmedi. Her zaman kendini geliştirdiğini, devamlı yeni müzik dinlediğini biliyorum. Oyunculuk kariyeri ayrı konu. Bir noktadan sonra başka bir kitle tarafından da tanındı, beğenildi, sahiplenildi, sevildi.

Ne büyük bir kayıp

Ama benim için bas sihirbazı, inanılmaz bir müzisyen, doğal yetenektir. Bas çalmayı çok kolay bir şey sanırsınız ona bakınca (mesela “Heyecanlı”nın videosunu izleyin). Çok değerli bir müzisyen ve insan. Müzik dünyası, dostları, sevenleri ve benim gibi hayranları için ne büyük bir kayıp. Keşke daha çok, daha uçsuz bucaksız bir ortamda müzik yapsaydı. Şartlar öyle gelişseydi ve yapabilseydi…Güle güle Özkan Abi, bir daha görüştüğümüzde utanıp sıkılmadan bütün detayları tek tek sorup anlattıracağım sana…Öneri: Özkan ile Roll dergisinden Derya Bengi’nin 1996’da yaptığı çok çok güzel röportaj internete konuldu. Birartibir.org adresinde “Çaktın Beni En Derinden” başlığıyla aratın, bulup okuyun.