Müzik festivallerini eleştirmek, organizatörlerin yanlışlarının altını çizmek başka bir şeydir, festivalleri toptan yasaklamak başka bir şeydir. Festivallere sıkı denetim getirmek başka bir şeydir, son dakika yasaklamak başka bir şeydir.
Festivallerin keyfi nedenler öne sürülerek seri biçimde yasaklanması münferit mesele olarak ele alınabilecek sınırları çoktan geçti. 2000’li yılların ortalarından bu yana yürütülen bilinçli ve sistematik bir mevzi kazanma mücadelesinin geldiği noktayı yaşıyoruz bugün.
Festivaller alkol satışı öne sürülerek yasaklanmaya başlandı. Alkol sponsorlukları yasalarla tamamen yasaklanarak dünyada eşi benzeri olmayan bir şekilde canlı müzik organizasyonlarına darbe vuruldu, hızla büyümekte olan bir sektör söndürüldü. Bunun gençleri korumak için yapıldığı ifade edildi. Avrupa’da da böyle dendi. Hiçbiri doğru değildi. Avrupa’da ve ABD’de alkollü ve alkolsüz içecek firmalarının festivallere sponsor olmasına, logo görüntülenmesinden satıştaki çok sıkı kurallara kadar ağır bir şekilde yasalarla tabi tutularak izin verilmiştir.
Bu endüstri elbette konser ve organizasyon endüstrisidir. Bacasız endüstri dememde bir sakınca yok. İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde turizm gelirlerinin önemli kısmı konser ve organizasyonlardan gelir. Sadece Birleşik Krallık’ta canlı müzik sektöründe 2022 rakamlarına göre 7.25 milyon insan çalışmaktadır. Bu ekonominin ülkeye yıllık katkısı 20 milyar pound ’dur. Bu rakam ülkedeki havacılık endüstrisiyle aynı büyüklüktedir. Kovid döneminde büyük darbe yiyen kültür endüstrisine devlet karşılıksız bir milyar dolardan fazla yardımda bulunmuştur ve bunun büyük kısmı konser sektörüne gitmiştir. Bu elbette havaya atılan bir para değildir. Hesap kitap bilen ve ülkesinin kültürel potansiyelini tanıyan ve bu potansiyele inanan herkes bu yardımı yapmalıydı.
Bizdeyse durum hiç anlaşılamadığı gibi mevcut sponsorluk yasakları üzerine bir de Kovid dönemi durgunluğu gelerek sektörün göz göre göre çökmesi seyredilmiştir.
Bu durumun müziği, gençlik kültürünü, alkolü eleştirmekle ve bu alanlarda düzenlemeler yapmak istemekle bir ilgisi yoktur. Bu alanlarda sıkı düzenlemeler yapılmalı ama bu düzenlemeler sektöre hayat verecek şekilde olmalıdır. Kimse böyle bir yaklaşıma itiraz etmez zaten.
Telif kuruluşu adı altındaki organizasyonlarının kafasına göre konser bastığı, resmi makamların son dakikada keyfi kararlarla festival yasakladığı bir ortam takdir edersiniz ki sıkı sıkıya yasalarla düzenlenmiş bir sektör görünümü arz etmemektedir.
Şu festival hangi nedenden iptal oldu, diğer festival ne dedi, sanatçılar hangi tepkiyi verdi konusu değildir konu. Konu organizatörlerin yaptığı yanlışlar da değildir. Onları tartışmaya fırsat olmuyor bu gündemden. Konu, tamamen ülke gerçeklerini, potansiyelini görüp değerlendirmek ya da bunu görememek meselesidir. Klasik olacak ama konu vizyon meselesidir. Halkımızı her anlamda zenginleştirecek değerler toprağın altında değil üstünde, gözümüzün önündedir.