Interpol’ün Londra’da kaydedilen ve 15 Temmuz’da yayınlanacak yeni albümü “The Other Side of Make-Believe”i solist Paul Banks ve gitarist Daniel Kessler ile birlikte dinledik.
2003’te Roskilde’de izlediğimde isimleri posterin en dibinde ufacık puntolarla yazılmış kimsenin bilmediği bir gruptu Interpol. Ama “Untitled”ın ilk notalarını duyduğum andan itibaren sahneden gelen elektriği fark etmemek imkânsızdı. Özel bir ana tanıklık ettiğimi anlamıştım. Bugün Waterloo rıhtımında aniden bastıran yağmurun altında hızlı adımlarla aynı grubun yedinci albümünün ön dinlemesine yetişmeye çalışıyorum. Grubun beyinlerinden Carlos Dengler grupta değil artık, ama Interpol yoluna devam etti. Pandemiden ve Trump Amerikası’ndan sağ çıkmayı başardı. Yeni albüm hazır ve işte o konserden 20 yıl sonra, az sonra karşımda olacaklar.
Royal Festival Hall’un hemen altında Spiritland diye bir diner var. Daha önce bir iki kez uğramışlığım var buraya ama ilk kez bir dinleti için gidiyorum. Girişte büyük bir bar ve iki yandan geçilen arka alanda loş bir yemek salonundan ibaret bu mekânda Interpol’ün yeni albümü “The Other Side of Make – Believe”i, Matador Records'ın düzenlediği etkinlikte bir grup basın mensubuyla ve grup elemanlarıyla dinleyeceğiz. Paul Banks ve Daniel Kessler dışında albümün prodüktörü Flood da (Mark Ellis) var.
Baskın tema izolasyon
Siz bu satırları okurken ilk single “Toni” Van Alpert imzalı videosuyla dikkat çekici yayınlanmış olacak. İki hafta kadar sonra yeni bir single daha yolda. Bu şarkıdan ve müziğin tonundan da anlayacağınız gibi Interpol’ün yeni albümünün baskın teması (Paul Banks’in de belirttiği gibi) izolasyon. Banks, kayıtlar sırasında ilk kez eski usül bir grup gibi bir araya gelip provalar yapamadıklarından bahsetti. Kessler’e göre ilk kez teknolojiyi bu kadar geniş bir şekilde kullanmışlar kayıtlar sırasında, çünkü bir araya gelememişler. Bütün bunların nedeni elbette pandemi. Son dönem yayınlanan pek çok albümün kaçınılmaz ortak özelliği üzerlerinde hep pandeminin gölgesinin hissedilmesi.
Önce sözler gelmiş. Banks, vokal kayıtlarını ve melodileri taslak kaydedip diğer elemanlara mail atmış. Kessler (anladığım kadarıyla) bunun üzerine sound’u bina etmiş. Gitar ve davul Interpol’ün önceki albümlerinden de gayet iyi tanıdığımız karakterlerini koruyorlar. Aksak ritimler, dur kalklar, şarkı içinde şaşırtıcı melodik ve ritmik sıçramalar, içine girip dolaşmaktan zevk alacağımız gizli gizli odalar, dehlizler… Albüm geneline yayılmış estetik bütünlüğü sağlayan unsurlardan bazıları bunlar. Bas ve davul değil, bas ve gitarın el ele yürüdüğü birlikte dans ettiği bir sound hâkim daha çok.
Banks’in vokallerinde ufak bir farklılık seziliyor. Bunu kendisi ilk kez evde yalnız kayıt yapmaya bağladı. Vokalleri her zamankinden düşük söylediğini ve kaydettiğini ama bunun kendiliğinden geliştiğini anlattı. Bu albümde Flood ile yakın çalıştık ve uzun zamandır ilk kez bir prodüktöre kendimizi bu kadar emanet ettik dedi.
Flood ekibi zorlamış, sınırlarını anlamaya çalışmış. Onun sayesinde, Banks’in ifadesine göre bazı temel soruları kendilerine yeniden sormalarını ve yanıtlamalarını sağlamış bu süreç.
Sözler hakkında konuşmayı çok sevmediğini söyledi Banks. “Bunu zor buluyorum çünkü sözler duygusal anlarda ortaya çıkıyor. Neden nasıl ifade ettim, neden şu veya bu sözcüğü kullanmayı tercih ettim bunu anlatamam. Zaten o anki duygumu en iyi şarkıda anlatıyorum şarkıda. Ne güzel bir açıklama.
“Passenger” ve “Greenwich” sanırım Banks’in albümdeki favori şarkıları. Bu ikisinden özellikle bahsetti albümün genel havasını tarif ederken.
Interpol çok yakında çıkacakları turneye ABD’den başlayacak. Haziran’da yeniden Avrupa’ya yolları düşecek. Maalesef programda Türkiye görünmüyor. Umarım sürpriz tarihler eklenebilir turneye.
(Interpol albümü "The Other Side of Make-Believe" 15 Temmuz'da Matador etiketiyle ve Türkiye'de GRGDN müzik temsilciliğinde yayınlanacak.)